Ülkemiz için tarihsel ve güncel bağlamda yaşamsal önem taşıyan 14 Mayıs Seçimlerinin 'en uzun haftasını…' yaşıyoruz.
Çünkü seçim sürecinde oluşan 'kavşak', ülkemizi'birlik' ya da 'ayrışma' seçeneklerine zorluyor. Her durumda da Türkiye'yi zor günler bekliyor…
Ortamın çok gerginleştiği bu uzun hafta, öncelikle sakinleşmemizi, sonra da azim ve kararlılıkla demokratik seçim görevlerimizi yerine getirmemizi gerektiriyor.
Hiç olmazsa şu son haftada, kendimizi algı operasyonlarının ve komplo teorilerinin dayanılmaz hafifliğinden arındırarak; seçim sonrasının gerçeklerine odaklanmak durumundayız.
CUMHURİYET DEĞERLERİMİZ KORUNMALI VE GELİŞTİRİLMELİ
Aslında başlı başına bir öğreti alanı olan Cumhuriyet Değerlerimiz şöyle tanımlanabilir: 'Demokratik Türkiye'nin Kurtuluş ve Kuruluş dönemlerinde oluşturulan kurallar ve kurumlar…'
Bir başka anlatımla, mevcut Anayasamızın 2. maddesinde bile 'Cumhuriyetin Nitelikleri' başlığı altında yer alan 'demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti…' değerleridir.
Yaşadığımız seçim sürecinde en çok örselenen toplumsal değerimiz 'Cumhuriyet değerlerimiz' olmuştur. Örneğin:
Seçim süreci boyunca 'RTE'ye Bağlı Cumhur İttifakı Bileşenleri' , Cumhuriyet değerlerimizi yerden yere vurdular, hem de çok çirkin söylemlerle…
'Millet İttifakı' belgelerindeki uzlaşmalarise adeta 'laiklikten verilen tavizlerle' sağlandı… Tarihsel geçmişi Cumhuriyet ile özdeşleşen CHP bu değerlere gereğince sahip çıkamadı…

'Emek ve Özgürlük İttifakı' üzerine çöken 'etnik kimlik siyaseti', ne yazık ki Cumhuriyet değerlerimizi gölgede bıraktı, bırakıyor…

'Sosyalist Güç Birliği' adı altında bir araya gelen siyasal gruplarımız da kendi içlerinde'Birlik' ve 'Kitlesellik' sorunlarını aşamadıkları için, Cumhuriyet değerlerimizi bir türlü gündemlerine alamıyorlar…
Özcesi, Cumhuriyet değerlerimizin ülkemizde gerek demokrasinin gerekse demokratik ulus devletin'çimentosu'olduğu gerçeği, seçimler sonrasında da bizleri bekliyor…

'DEMOKRASİ İTTİFAKI' GELİŞTİRİLMELİ

Yaşadığımız seçim sürecinde ortaya çıkan ittifaklarda yaşanan ortak temel sorunun 'Taşların yerine oturmaması…' olduğu açıkça görüldü.
Örneğin. Aslında tarihsel gelişimleri ve bugünkü temel politikaları birbirleriyle tam olarak uyuşmayan çeşitli siyasal partiler, seçim sisteminin dayatması sonucu 'Seçim kazanma hesaplarıyla ittifaklar oluşturdular…' Bu yüzden doğal olarak, seçimlerden sonra mevcut ittifaklarda çözülmeler ve konum değiştirmeler olacaktır.
Dünyada ve ülkemizde sömürüden ve baskıdan yana olan emperyalist güçlerin, kendi çıkarları için aralarında kolayca ittifaklar oluşturdukları bilinen bir gerçekliktir. Üstelik bu egemen güçler, sahip oldukları sosyoekonomik olanakların propaganda gücüyle halk kitlelerini de kendi peşlerinden sürükleyebilmektedirler…
Bu durumda, bir ülkede 'Bağımsızlık ve demokrasiden yana olan sınıf ve katmanların' da kendi aralarında 'Demokrasi İttifakı/ Birliği' oluşturmaları, toplumsal yaşamın kaçınılmaz bir gerçekliğidir.
Son seçim sürecinde, ülkemizdeki gerici ve işbirlikçi güçlerin 'Cumhur İttifakı'na karşı' oluşturulan ittifaklar,işte böylesi bir arayışın ürünleridir ve mutlaka genişletilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde oluşturulacak Demokrasi Birliği'nin toplumsal zemini; 'liberal demokrat, sosyal demokrat, devrimci demokrat, sosyalist/ komünist' yelpazesi içinde yer alan siyasal örgütleri kapsamalıdır.
Böyle bir birliğin temel taşlarını doğal olarak- gelişmiş dünya örneklerinde olduğu gibi- 'Sosyal demokratlarla sosyalistler' oluşturacaktır.
Ülkemizde güçlü ve sürdürülebilirliği olan bir Demokrasi Birliği'nin oluşabilmesinin güncel ve somut öncelikleri şunlar olabilir:
* Depremin neden olduğu toplumsal sorunlara öncelikli ve gerçekçi çözümler üretilmesi…
* İvedi ve demokratik içerikli olarak 'Seçim Yasası' ve 'Siyasal Partiler Yasası' çıkarılması…
* Tüm siyasal partilerde 'Parti içi demokrasinin içselleştirilmesi…'
* Siyasetimizin 'Etnik, dinsel/ mezhepsel kimliklerden arındırılarak; bilim ve demokrasi ilkelerine oturtulması…'
* 'CHP'nin (sosyal demokratların) yüzünü Cumhuriyet değerlerine ve sola dönmesi…'
* 'Sosyalistlerin 'birlik' ve 'kitlesellik' sorunlarını öne alması…'
* 'Liberal demokratların emekten yana tutum almaları…'

*****

SONUÇ OLARAK


Yaşamın her alanında olduğu gibi, siyaset kurumu da öncelikle gelecek öngörüsü üretmek zorundadır. Gelecek öngörüsünün duygusal dünyamızdaki adıdır umut…

'Umut, hiç bitmeyen bir bahar mevsimidir. İçinde kar da yağar fırtına da kopar. Ama çiçekler açmaya devam eder…'

Evet, seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Türkiye'yi zorlu bahar günleri bekliyor…
Öyleyse başlıktaki savsözü tamamlayarak haykıralım: 'Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam… !'
Her durumda ve koşulda, azim ve kararlılıkla…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…