Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in bir kez daha, '12.sınıf öğrencilerini devamsızlıktan bırakmayacağız. Toplam devamsızlık süresini aşanlar devamlı öğrenciler gibi değerlendirilecek' açıklaması okulların işlevi ve değeri ile ilgili tartışmaları da beraberinde getirdi.
Milli Eğitim kapsamında yapılan tüm çalışmaların, ülke genelinde fırsat eşitliğini sağlayan, bölgesel nitelik farklılıklarını gidermeye çalışan, örgün eğitimin önemini artıran, laik, bilimsel ve kamusal öncelikli hedefleri gözeten bir yaklaşım içinde olmasıgerekir. Ancak, gerçek durum ve icraatlar bu hedeflerden oldukça farklı…
'RAPOR AL OKULA GİTME!..'
MEB verileri, öğrencilerin örgün eğitimden hızla uzaklaştığını ortaya koyarken; açık öğretim kurumlarındaki öğrenci sayısının sürekli arttığını gösteriyor.Bu süreçte okullarına devam eden öğrencilerin gözünde okulların giderek önemsizleştiğini, değersizleştiğini üzülerek görüyoruz.
Öğrencilerin gözünde okulların önemini yitirme süreci,sınavlara hazırlanan öğrencilerin rapor alıp okul yerine dershanelere gitmesiyle başladı.
Milli Eğitim Bakanlığı,bu olumsuzluğu önleyici tedbirler alacağına, tam aksine,düzmece raporlara göz yumduğu gibi,devamsızlıktan kalan öğrencilere defalarca af çıkardı.
MEB'in, devamsızlığı adeta özendiren ve hala devam eden 'af politikaları(!)'öğrencilerin okullarından soğumalarını ve kopmalarını hızlandırdı.
Özellikle 12.sınıf ve 8.sınıf öğrencileri 'nasıl olsa af çıkar...' diyerek okullarını terk ettiler.
'Dershaneler kapatılacak' diyerek öğrencileri boşuna havalandıran siyasal iktidarın,en büyük yanlışlarından biri de temel liseleri açmak oldu.
Hem liseyi bitirme hem de sınava hazırlanma olanağı bulacağını düşünen öğrenciler okullarını bırakıp temel liselere geçtiler. Bazı liselerin son sınıflarında öğrenci kalmadı. Sonunda temel liseler kapandı ama okullarımız MEB sayesinde(!) büyük bir değer kaybına uğradı.
BU KADAR TATİL OLMAZ!..
Öğrencilerin, özellikle son sınıflarda okullarını terk etme sorunu artarak devam ediyor.Bakanlık 'salgın hastalıkları,doğal afetleri bahane ederek' bir yandan(üniversiteler de dahil…) tüm okulları uzun süreli tatillerle kapatıyor; bir yandan da sürekli çıkardığı af genelgeleri ile okul devamsızlıklarını adeta teşvik ediyor.
Etkili,verimli eğitim/öğretim süreçlerinden sonra ara tatillerin verilmesi elbette gereklidir.Ancak,farklı nedenlerle uzun süre ara verilen,göstermelik uzaktan eğitim uygulamaları ile zaten gerileyenörgün eğitim/öğretim süreçleri; 'sürekli uzatılan vebirleştirilen' ara tatillerle daha da etkisizleştiriliyor.
EĞİTİM SADECE SINAV DEĞİLDİR!..
Örgün eğitimin ya da kabaca okulların işlevini sadece sınava hazırlamaya indirgeyerek çocukları açık öğretime, mesleki eğitim (çıraklık) merkezlerine yönlendirmek; onların, psikolojilerinin, yeteneklerinin, yurttaşlık bilincinin ve sosyal gelişimlerinin köreltilmesi, dünyayı algılama alanlarının daraltılması anlamına gelir. Bu anlayışın sürdürülmesinden en çok kamusal eğitim ve sadece kamusal alanda eğitim görme seçeneği olan halk çocukları zarar görür. Bu durumda eğitimin tamamen piyasanın bir aracı haline dönüştürülmesinin önü iyice açılmış olur.
EĞİTİM CEHALET ÜRETİRSE!...
Milli eğitim sistemimiz son yıllarda, çalışanın/çalışmayanın,okula devam eden/ etmeyenin belli olmadığı,ölçme değerlendirme birimlerinin sağlıklı ve güvenli işlemediği,öğrenme süreçlerinin gerilediği, okullarınönemini yitirdiği bir girdabın içine çekilip duruyor…
Yoksa,bir muhteremin (!) dediği gibi; Milli Eğitim Bakanlığı'nı yönetenler de, 'Daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz bir kesimin ferasetine güvenip; bu ülkeyi ayakta tutacak olanların, ilkokul bile okumamış,üniversite okumamış cahil halk olduğuna mı inanıyor?'
Başka türlü bu kadar hatalı ve yanlış uygulamalarla okullarımız neden değersizleştirilsin ki?