Çok söz vardır dilimizde, ilhamını eşeklerden alan.
Ne der baba oğluna kızınca?
“Vay eşek herif vay!” der.
Biraz daha kızacak olsa, kendini de işin içine katıp,
“Eşek oğlu eşek!” der.
Kendini eleştirecek olsa,
“Eşeklik bende!” der.
Kendine kızdığında,
“Ah benim eşek kafam ah!” der.
Karşısındakine kızdığında,
“Eşeklik yapma!” der.
Her şeye boyun eğen arkadaşına, kardeşine, komşusuna;
“Sen eşek olursan, sırtına semer vuran çok olur!” der.
Birini soracak olsan, nasıl bilirsin, diye...
“Bırak yahu şunu, eşeğin tekidir o!” der.
Adamın biri de yeni taşındığı mahalledeki komşusu Ahmet’e, komşuları Mehmet’i sormuş.
“Nasıl biri şu bizim komşu Mehmet?”
“Bırak yahu,” demiş Ahmet, “laf anlamaz eşeğin tekidir o!”
Sonraki gün de Ahmet’i Mehmet’e sormuş.
“Nasıl biri bizim komşu Ahmet?”
“Bırak yahu,” demiş Mehmet, “eşeğin tekidir o!”
Sonra bu iki yeni komşusunu evine yemeğe davet etmiş.
Karısına anlatmış davetini.
Karısı,
“Nasıl biri bu insanlar? Ne yerler ne içerler, ne hazırlayayım size?” demiş.
“Bırak yahu kaygılanmayı,” demiş adam, “anladığım kadarıyla ikisi de eşeğin teki! Saman koy önlerine, yem istemezler.”
Sonraki gün adam komşularını alıp gelmiş.
“Yemek hazır, sofraya buyurun,” demiş karısı.
“Buyur buyur,” diye diye, birbirlerine yol vere vere sofranın başına geçmiş bu üçü.
Yemeği görünce şaşırmışlar.
Sofrada, saptan samandan başka bir şey yokmuş.
“Nedir bu?” demiş ev sahibi, karısına.
“Ben sana, komşularımız nasıl insanlar, ne yerler ne içerler diye sordum. Sen de, ikisi de eşeğin teki, dedin!” demiş.
***
Divan şairi Şeyhî de şairliğiyle yetinmeyip kendine bağışlanan tımar peşinde koşarken başına gelenlerden sonra “eşeklik bende, ne işim var benim tımarla,” deyip Harname’yi...
Yani, Eşekname’yi yazmış.
Şeyhî, aynı zamanda bir tabiptir.
Mehmet Çelebi’nin o güne kadar çaresini bulamadığı hastalığını tedavi edince, kendisine ödül olarak Tokuzlar köyünün tımarı bağışlanmış.
Şeyhî de eşeğine binip Tokuzlar’a doğru yola çıkmış, tımar toplamak için.
Yolda, köyün eski sahipleri yolunu kesmiş.
Şeyhî’yi bir güzel dövmüşler.
Mehmet Çelebi’nin, tımarın yanında kendisine verdiği para pul, akçe ne varsa elinden almışlar.
Şeyhî de “eşekliğime doymayayım, ne işim vardı benim tımarla” deyip,
“Ay gibi boynuz isterken kulaktan kuyruktan da olduk,” diye Harname’yi yazmış.
Daha bunun gibi pek çok hikaye vardır eşekler üzerine.
Yıllarca sırtlarına yüklediğimiz “yük elinde katı şikeste vü zâr” olan eşekler hayatımızın bir parçasıdır.
Nef-î’nin, “hâr-ı nâdân-ı dü-pâ” dediği eşekler vardır bir de.
Sayıları giderek artan, her yerde karşımıza çıkan eşeklerdir bunlar.
Hayatımızı çekilmez hale getiren eşekler!