Eskişehir'i gerçekten seven insanların gireceği bir yol…
Galileo'nun,
Engizisyon Mahkemesinde, 'Tamam ulen dünya yuvarlak değil ve dönmüyor' kabulünün ardından affedilip, mahkeme salonundan çıkarken asasını yere vurup, 'Dönüyor işte, dönüyor' diyerek (rivayet mi değil mi bilmem orasını) gerçeği reddedemeyeceğini itiraf etmesi gibi aynı…
'eskişehiriseviyorum.com…'
erzurumuseviyorum.com, konyayıseviyorum.com, adanayıseviyorumn.com diye bir linke rastladınız mı hiç?
İnsanlar bu şehri seviyor…
Harbiden seviyor…
***
Acaba neden?
Neden insanlar bu şehri seviyor?
İdeolojinin insanları, 'Kibrit kutusu içinde yaşamaya mahkûm etmemesi' nedeniyle mi?
Yoksa,
Otoritenin 'Var-yok dinlemez' bağnazlığının hükmünden muaf olduğu için mi?
Ya da ne bileyim,
Toplumun önyargılarından arınıp, bireysel tercihlere, kişisel tanımlamalara, bireysel tercihlere bu denli müsamaha göstermesi yüzünden mi?
Bilmiyorum…
İnsanlar bu şehri neden seviyor?
Ama seviyorlar işte…
Burada daha natürel (doğal) daha içten bir neden bulmamamız için bir neden olabilir mi?
Bu şehrin yarattığı sosyolojik iklim, ya da daha Türkçesiyle, toplumsal davranış alışkanlıklarıyla, çok daha insan odaklı, çok daha yaşam odaklı bir yaklaşım değil mi?
***
Bu denli yoğun bir varoluşçu imlem yüklü bir yaklaşımın, bir şehirle özdeşleşmesi mümkün mü peki?
Neden olmasın?
Neden geride bıraktıklarımızın izleri bizi, böyle bir noktaya götürmesin?
Sırtınızı, kaliteli bir kadife kumaşın kapladığı koltuğunuza verip, kiraz likörü vermontunuzu yudumlarken, dünyanın geri kalanını düşünürsünüz ya da düşünüyor gibi yaparsınız ya, işte orada yaşamın, yanılmaz yazgısı devreye girer…
O da, ölümdür kuşkusuz…
Hepimizin koşulsuz, eşit ve ayrıcalıksız bir anda buluşacağımız an…
Yoksa öyle değil mi?
İki bin yıldır insanlara empoze ettiğiniz, zorla kabul ettirmeye çalıştığınız o öğreti…
Yoksa doğru değil mi?
Yoksa,
Orada da mı eşitlik yok?
Yoksa,
Orada da mı, birileri birilerinden ayrıcalıklı?
Ha, ha, ha…
Ben böyle çok daha iyiyim…