Aşağıdaki yazı, Eskişehirli bir hemşehrimize ait…
Muzaffer Metintaş…
Gerçi yazısını kendisinden habersiz ve izinsiz paylaşıyorum ama facebook sayfasında yayınladığına göre, bu konuda Sayın Metintaş'ın bir itirazı olmayacağını düşünüyorum…
Muzaffer Metintaş;
Her Eskişehirli gibi, şehrin sorunlarına duyarlı, gözlerini kapatmayan, çözüm önerisi sunan ve takipçi bir vatandaş…
Metintaş'ın paylaştığı yazı,
Demiryolu Yeraltı Geçişinin üzerindeki 1 buçuk kilometrelik alan ve bu alanda yapılan (!) çalışmalarla ilgili…
Gelin önce Muzaffer Metintaş'ın görüşlerini paylaşalım…
***
'İnanamayacağınız bir şehir cinayeti.
Aşağıda Eskişehir' in tam ortasından ve yerin altından geçen hızlı tren yolunun üst kısmını görüyorsunuz. (Fotoğraf konulacak)
Bu yol yaklaşık 60-70 m. genişliğinde, 1500 m. uzunluğunda.
Bu alan tren yolu yer altına alınarak kazanıldı.
Aman ne sevindik!
Koca bir meydan ve koca bir bulvarımız olacak; bulvarda hafif tren, iki yönlü araba yolu, bisiklet yolu, yürüme yolu ve estetik bir şekilde düzenlenmiş dinlenme şeritleriyle şehir nefis ve dünyaya örnek bir bulvar kazanacak diye.
Aman burası beş yıl harabe kaldı.
Sonra ne görelim?
Alanın üstü koca koca beton ve taşlardan oluşan garip kitlelerle dolduruluyor.
Aman Allah'ım, cinayete bakın !
Belediye Başkanımız Yılmaz hoca (Büyükerşen)'dan böyle bir kıyıma nasıl izin verdiğini öğrenmek istedim?
'Olur mu ?' dediler.
'O alan ulaştırma bakanlığının, defalarca mahkemelik olundu, mahkemeler beş yıl sürdü, sonunda bakanlık lehine karar verildi'.
Başkan da tam benim hayal ettiğim gibi bir bulvar istiyormuş, bu bakanlığın eseriymiş.
Buyurun; bu bakanlık en başarılı yatırımcı bakanlık olarak sunulur.
Olmuyor, oturduğu yerden karar veren, mümeyyiz vasfı partiye sadakat olan bürokrat/teknokratlarla işte ancak bu kadar oluyor.
Peki bu ilin basını, iktidar veya muhalefet milletvekilleri, idari otoritesi nerede?
Hani meşhur solcu odalarının veya iktidarlara yaren olmayı pek beceren iş ve ticaret dünyasının odaları nerede?
Küçük burjuvazinin pek cici sosyal kulüpleri nerede?
Onlar şehri hiç gezmiyor mu?
Bu kadar büyük bir değişikliğin basında ve siyasi/idari zeminlerde tartışıldığını hiç duymadım.
Söz düşürmek yine bize, kırmızıya kaldı !'
***
Bilindiği gibi, bu bölgenin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi…
Yaklaşık 7-8 yıl, tünelin çalışmaları sürdü…
Ardından üst taraftaki düzenleme yaklaşık 2 yıl beklendikten sonra başladı…
2015 yılının Nisan ayında nihayet başladı…
Projenin künyesine bakarsanız; tamamlanma süresi 210 gün…
Yani 7 ay…
Yaklaşık bir hesaplamayla Ekim, bilemediniz Kasım ayının sonunda projenin tamamlanmış olması gerekiyor…
Ancak görünen o ki, mümkün değil…
Bu sorun, projenin tamamlanma süresiyle ilgili ve öylece ortada duruyor…
Gelelim bir de projenin kendisine…
***
Bir kere şunu söylemeliyim ki,
Projenin böylesine bir beton yığıntısı haline gelmesi, Eskişehir kamuoyunun 'Kent Meydanı' konusundaki hassasiyetinin ne kadar yerinde ve gerekli olduğunu bir kere daha gösteriyor…
Ancak, aynı hassasiyet bu alan için de gösterilmeliydi…
Yüzölçümü olarak hesapladığınızda, bu alanın da o kadar küçük olmadığı ortada…
Genişliği ortalama 40 metre deseniz, toplamda 60 bin metrekarelik bir alandan söz ediyoruz ki, mevcut Atatürk Stadyumunun kapladığı alandan (54 bin metrekare) daha büyük bir alandan söz ediyoruz…
Ve bu konuda,
Sayın Metintaş'ın dediği gibi, ne yerel basından, ne partilerden, ne stk'lardan, ne meslek odalarından ne de başka bir kesimden tık çıkmadı bugüne kadar…
Öylece seyrediyoruz ne yazık ki…
öööööö öööööö
Proje, eski demirperde ülkelerinde ya da Mussolini İtalyası veya Hitler Almanyasındaki 'otoriteyi temsil eden' bir yapıyı temsil ediyor…
Aynı, büyük bir disiplin altında aynı hizaya dizilmiş askerleri ya da SS kıtalarını andırıyor…
Ya da futuristik dönemleri anlatan filmlerdeki 'tek tipe indirgenmiş' insan zihninin tipik bir izdüşümü gibi…
1500 metre boyunca sürekli kendisini tekrarlayan, hiçbir farklı yönelimi ve biçimi içermeyen, kabul etmeyen ve tam aksine reddeden bir anlayışın mimari dezenformasyonu olarak karşımızda duruyor…
Ve atılan tonlarca beton; Eskişehir'in üzerine, dolayısıyla hepimizin üzerine yığılıyor…
Bu şehir, bu ağırlığı kaldırmaz…
Kaldırmamalı da…
Ve bu cinayete daha fazla sessiz kalmamalı…