Çok şey söylendi çok şey yazıldı. Daha çok şey söylenip daha çok şey yazılacak. 'Unutursak yüreğimiz kurusun' denilecek ama unutulacak. 'Katiller bulunsun hesap sorulsun' denilecek ama ne katiller bulunacak ne hesap sorulacak. 'Sorumlular istifa etsin' denilecek ama kimse istifa etmeyecek. 'İnadına kardeşlik inadına barış' denilecek ama ne kardeşlik kurulacak ne barış gelecek.
Ankara'nın göbeğinde bombalar patlıyor. Hem de canlı bombalar. Yüzlerce insanımız ölüyor. Adeta 1 Mayıs 1977 gibi ortam terörize ediliyor. Oraya gelen insanların ne için geldiklerini gayet iyi biliyoruz. Hemen hemen hepsi ülkemizin kaosa teslim edilmek istendiği bir dönemde inadına barış inadına kardeşlik demek için oradalar. Birçoğumuzun bozamadığı rahatlarını bozup ülkemizin dört bir köşesinden kalkıp Ankara'ya ses vermeye gelenler onlar. Ülkeye katkı vermeye çalışanlar onlar. Ama ölenler de onlar. 7 Haziran'dan bu tarafa yaklaşık 700 insanımız hayatlarını kaybetti. Bunun tesadüf olmadığını herkes biliyor. Mutlak iktidar ve mutlak güç hırsı ülkeyi derin bir uçuruma sürüklüyor. Birçoğumuz yeterli ses çıkaramıyor çıkaranların başına da bunlar geliyor. Ve bizler hala ölümlere sağcı solcu, alevi Sünni, Kürt Türk ayrımı ile yaklaşıyoruz. Etnik kökenimiz aynı ise daha çok üzülüyoruz. Siyasi görüşümüz farklı ise daha az üzülüyoruz. Peki birlikte yaşadığımız bu coğrafya bunu hak ediyor mu? Varsayalım ki ölenlerin hiçbir şeyini bilmiyoruz, varsayalım ki hepsinin dünya görüşleri, yaşam tarzları, etnik kökenleri bizlerden farklı ne fark eder peki? İnsan olmak bu kadar zor bu kadar uzak mı hepimize? Bunun hesabını sormak bir insanlık görevi değil mi? En önemli işlerinden bir tanesi toplumsal olaylarda tedbir almak olan ancak tahrip gücü bu denli yüksek bir bombanın yapım, taşınım ve patlatma istihbaratını yapamayan bir istihbarat teşkilatını sorgulamak, bir içişleri bakanını istifaya çağırmak yurttaşlık görevi değil mi? Bu kadar mı uzak olmalıyız bir birbirimize. Sadece barış bizim ülkemizde mi ulaşılması imkansız bir hayal olacak? Birbirimize nefret kin ve intikam duyguları ile yaklaşmak aynı coğrafyada birlikte yaşadığımız hepimizin kaderi mi? Sorular çok hem de daha çok ama insanın ne yazası ne sorası geliyor. Biliyoruz ki ne kadar hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dersek diyelim hiçbir şey değişmeyecek. Günler yine günleri kovalayacak yaşananların hepsi unutulacak.
Çok şey söylendi çok şey yazıldı. Daha çok şey söylenip, daha çok şey yazılacak. 'Unutursak yüreğimiz kurusun' denilecek ama unutulacak. 'Katiller bulunsun hesap sorulsun' denilecek ama ne katiller bulunacak ne hesap sorulacak. 'Sorumlular istifa etsin' denilecek ama kimse istifa etmeyecek. 'İnadına kardeşlik inadına barış' denilecek ama ne kardeşlik kurulacak ne barış gelecek.