KESİT köşesinin 9 Ekim Cuma günkü yazısının başlığı 'Demokrasi Güçlerinin 10 Ekim Buluşması' olacaktı. Barışın, birlikteliğin, umutların güzelliklerini o yazıya dökmeye çalışmıştım.

Ama hazırladığım o yazıyı,'Hele şu miting bir yapılsın, sonuçlarıyla birlikte Salı günü yazayım…' diye düşünerek son anda değiştirdim.

Bugün o yazı taslağını okuyorum da içim yanıyor… Çünkü o yazının 'yazı' denecek yeri kalmadı… Çünkü o yazıda anlatmaya çalıştığım güzelliklerin artık Türkiye'de yeri kalmadı… Bitti o yazı...

Çünkü ' Türkiye 10 Ekim 2015 Cumartesi günü ölüme ve sözün bittiği yere uyandı…'

O gün, 'Türkiye tarihinin en büyük terör katliamının yapıldığı Kara Kanlı Cumartesi' olarak tarihin alnı şakına yazıldı…

Yani 'Türkiye'de 2015 yılının, onuncu ayının, onuncu gününün, onuncu saatinden sonra artık her şey yeniden yazılacak…'

O Kara Kanlı Cumartesi gününün onuncu saatinden sonra, şaşkınlık içinde televizyon izlerken telefonum çaldı. Arayan Ankara'daki kızımız Başak'tı ve heyecanla, 'Babacığım, Ankara'ya gelmediniz değil mi?' diye soruyordu…

Ne yazık ki gidememiştik Ankara'ya… Yıllardır eylemden eyleme koşan ama bugün 65'i deviren bedenimiz ve son bir yıldır çöküntü içinde olan moralimiz artık bu tür heyecanları kaldıramıyor. İçimizdeki yangınları gözyaşlarıyla ya da birşeyler yazarak söndürmeye çalışıyoruz artık…

Sözün bittiği yerde söze devam etmeye çalışmak çok zor. Böyle bir durumda insanın eli kaleme ve bilgisayar tuşlarına da gitmek istemiyor…

Tarihin (uygarlığın) yazıyla başladığı ve sürdüğü bir dünyada, benim ülkemin 'yazının bittiği yere' gelmesi yüreğimi yakıyor…

Onun için izninizle, son birkaç sözcükle bugünkü yazımı bitirmek istiyorum:

Unutmayalım ki 'terörün en korktuğu şey BARIŞIN PATLAK VERMESİDİR…'

İnadına BARIŞ! İnadına DEMOKRASİ!

Daha kapsamlı yazılarda tekrar buluşmak dileğiyle...

Barışla, sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…