Yine aynı konuşmasında, hasımlarının metbuhane hareketlerinin devrim hareketini söndüremeyeceğini, onların kendilerini hüsrana, zaman zaman da milleti ıstıraba sürükleyen akılsızlıklarına acıdığını, İstiklal Mahkemesinin adaletinin duruma tamamen hakim olduğunu, halkın onların adilane icraatı sonuçlarına uymasını isteyerek, sözlerini 'Yaşasın Millet! Yaşasın İnkılabımız!' diye haykırarak bitirir. Yine aynı gün Mustafa Kemal Paşa, İzmir'deki suikast teşebbüsü hakkında Anadolu Ajansına bir demeç verir. Bu demeçte Gazi, kendisine çeşitli meslek gruplarından gönderilen mektup ve telgraflardan dolayı çok duygulu ve minnettar olduğunu söyler ve konuşmasını şu sözlerle bitirir;
'Teşebbüs-ü elimin, benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun istinat ettiği ali prensiplerimize müteveccih bulunduğuna şüphe yoktur. Bu sebeple umumen izhar olunan hissiyatla, cumhuriyet ve prensiplerimize olan fart-ı merbutiyetin ne derece layezal olduğuna bir kere daha kaani oldum. Temeli büyük Tük Milleti'nin ve onun kahraman evlatlarından mürekkeb büyük ordumuzun vicdanında ve mülhem prensiplerimizin bir vücudun izalesi ile haleldar olabileceği zehabında bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde müstehak oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olamaz. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Ve Türk Milleti emniyet ve saadetini temin eden prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir'
Mustafa Kemal'in bu nitelikteki demeçleri aralıksız devam eder. İzmir'den ayrılan Mustafa Kemal, değişik yerlere uğradıktan bir süre sonra Ankara'ya gelir. Gerçi daha suikastın haber alınmasıyla Ankara İstiklal Mahkemesi olaya el atmış, tutuklamalar başlamıştır. Bu sıralarda Mustafa Kemal de olayı yakından takip etmektedir. Nihayet 10 Temmuz 1926 tarihinde, İzmir halkına gösterilen yakın ilgiden dolayı Gazi'nin teşekkür yazısı İzmir'e ulaşır. Böylece Türk Milletinin büyük önderi, olay hakkında utanç duyan İzmir halkını bir nebze de olsa rahatlatır. Suikast girişimi, suikastçıları motorla Yunan adalarına kaçırmak için anlaşmış olan Giritli Şevki'nin durumu 17 Haziran da İzmit Valisi'ne haber vermesi ile ortaya çıkar. İlk tutuklanan Lazistan Mebusu Ziya Hurşid Bey olur. Haber aynı gün akşam, Başbakan İsmet Paşa tarafından İstiklal Mahkemesine bildirilir ve mahkemenin hemen İzmir'e giderek duruma el koymasını ister. Mahkemenin çabuk gidebilmesi için de hükümet özel bir tren hazırlattırır. İzmir'e gitmeyi kararlaştıran mahkeme, durumu görüşürken, suikastçılardan Ziya Hurşid'in silah ve bombalarıyla yakalandığı haberi gelecektir. Alınan ilk ifadesindeki itirafa dayanan mahkeme, olay ile Terakkiperver Fırka üyelerinin ilişkisi olabileceğini düşünerek, parti üyelerinin bulundukları yerlerde hemen tutuklanıp, evlerinin aranmasına ve elde edilen bütün evrakın İzmir'e gönderilmesine karar verir. Bu kararını bütün görevlilere bildirdikten sonra aynı akşam İzmir'e hareket eder.
Ziya Hurşid, kaldığı Gaffarzade Oteli'nin odasında, geceyarısı baskın yapan polisler tarafından tutuklanır. Ragıp Paşa Oteli'nde, suç ortakları Laz İsmail ve Çopur Hilmi tutuklanmışlardır. Vali Kazım (Dirik) başta olmak üzere, bütün görevliler olayın soruşturmasını yapmaya başlarlar. Olayın duyulması üzerine 'Dar-ül-fünun' gençliği bir kınama mitingi yaparken, yurdun çeşitli yerlerinden de halkın geçmiş olsun telgrafları ve yabancı elçiliklerin ve devlet ileri gelenlerinin üzüntü ve nefretlerini bildirir telgrafları gelmeye başlamıştır. Sovyet Hariciye Komiseri Çiçer'in İsmet Paşa'ya yolladığı telgrafla, duyduğu üzüntüyü belirttikten sonra, 'Milli hürriyet mücadelesini idare eden Türk reisi, milletinin muazzam eseri Türkiye'nin ihyasını samimi teveccühle takip eden Sovyetler İttihadı halkınca malum' olduğunu dile getirmektedir. İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi üyeleri de 22 Haziran da yolladıkları telgrafla, suçluların içinde mebusların da bulunduğuna değinerek, böyle alçaklar varsa, derhal dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis'in toplantıya çağırılmasını isterler.
İstiklal Mahkemesi'nin Ankara'dan ayrılmadan önce, Terakkiperver Fırka mebuslarının tutuklanması kararı Ankara ve İstanbul'da hemen uygulanmaya başlar. Kazım Karabekir Paşa, Ankara'da tutuklanır. Durumu öğrenen Başbakan İsmet Paşa, İstiklal Mahkemesine haber vermeden Polis Müdürü'ne haber vererek Kazım Paşa'yı serbest bıraktırır. Müdür Dilaver Bey durumu hemen Mahkeme Savcılığına bildirir. İsmet Paşa'nın Başbakan olarak, İstiklal Mahkemesinin verdiği bir emrin uygulanmasına engel olmaya yetkisi bulunmadığına karar veren Mahkeme, karara engel olan Başbakan'ı tutuklayıp, hakkında işlem yapmaya ve durumu Büyük Millet Meclisi'ne bildirmeyi kararlaştırır. Ayrıca, Kazım Karabekir Paşa'nın da yeniden tutuklanması için emir verilir. Durumu öğrenen Atatürk, İzmir'e gelmiş bulunan Kılıç Ali Bey'i çağırtarak görüşür. Ondan bilgi aldıktan sonra, Ankara'da bulunan İsmet Paşa'ya, davranışının İstiklal Mahkemeleri Kanunu'na aykırı olduğuna dikkatini çektikten sonra, İzmir'e gelerek İstiklal Mahkemesi üyeleriyle görüşmesini ve durumun düzeltilmesini ister. İsmet Paşa'nın 20 Haziran'da, bayram nedeniyle İzmir'e gideceği açıklanır ve Ankara'dan ayrılıp İzmir'e gelir. Atatürk'ün ısrarı üzerine Mahkeme üyelerinin de katılmasıyla karşılanır. Atatürk'le görüşen İsmet Paşa daha sonra İstiklal Mahkemesini ziyarete gider. Sonra soruşturmaları izler. Kazım Karabekir Paşa'nın da tutuklanmasını uygun bulur. İstiklal Mahkemesi Başkanlığı'na verdiği 22 Haziran 1926 tarihli yazıyla, meclisçe İstiklal Mahkemesine verilmiş olan yetkilerin yerinde olduğunu anladığını, vatan ve cumhuriyet için yaptıkları çalışmanın Türk milleti için hayır ve bir adalet örneği olacağına inandığını belirtir. Daha sonra 23 Haziran da İzmir'de basın mensuplarına şu açıklamayı yapar;
'Suikast teşebbüsü üzerine İstiklal Mahkemesinin mebuslardan tevkifata başladığını görür görmez derhal Müdde-i Umumi ile temasa geldim. Savcılıktan aldığım malumat benim için dehşeti ve derin emeli mucip oldu. Hükümete karşı muhalefeti sanat ittihaz etmiş olan bazı mebus efendilerin ve bazı vatandaşların arasında suikast teşebbüsü ile mevki-i iktidarı tebdil etmek fikirlerinin öteden beri mevz-u bahs edilmekte olduğu anlaşılıyor. Savcıdan aldığım bilgiye göre daha geçen yıl kanun aylarında Ankara'da bir suikast teşebbüsü etrafında bir kısmının fikirleri ve hazırlıkları çok ilerlemiş ve muhalif mebuslar arasında suikastın leh ve aleyhinde cereyanlar tehaddüs etmiştir. Haziran ortasında İzmir'de icraat başında yakalanmış olan Ziya Hurşid Bey, Kanun aylarında Terakkiperver mebuslardan bir kısım arkadaşlarla beraber Ankara'da çalışmıştır. Ankara'da Terakkiperver mebuslardan bir kısım aza teşebbüse muvaffakat etmemiş ve esasen suikast teşebbüsünün mevki-i icraata konabilmesinde vesait-i kanuniye karşısında bertaraf edilmeyen müşkülatta tesir ederek teşebbüs akim kalmıştır. Ziya Hurşid Bey'in biraderi, Ordu Mebusu Faik Bey teşebbüse muhalefet edenlerden idi. Bu defa müteessirane ziyaret ettiğim Faik Bey bizzat bana ifade ettiğine göre kardeşini hemfikirleri mahiyetinden ayırıp Ankara'dan savmak için çalışmış, uğurlamış ve bir kısım mebusların fena temayüllerini menedebilmek için Fırka'nın bütün aza ve rüessasını haberdar etmiştir. Faik Bey'in onlardan sonra suikast teşebbüsünün durmayıp mütemadiyen tatbik imkanı aramasından habersiz olduğunu söylemekte ve çok müteessir ve meyus bulunmaktadır. İstiklal Mahkemesi Savcısı'nın ittihaz ettiği tedabirin zarureti bu suretle vazihen anlaşılmaktadır. Mesarratla ilave etmeliyim ki, Terakkiperver mebusların her birinin meşguliyet ve malumatının derecesi üzerinde herhangi bir fikir beyan etmek niyet ve vaziyetinde değilim. Adaleti temsil eden Âli Mahkeme'nin mukarreratıyla serahat ve katiyet kesp edecek hükümlere temas etmeden dikkat ve hürmetle içtinap ederim. Kendileriyle meclis kürsüsünde fikir mücadelesinde bulunmaktan zevk duyduğum mebus arkadaşların hiç olmazsa kısm-ı küllisinin suikast ile mevki-i iktidarı elde etmek fikrinden uzak olduklarının tahakkuk etmesini temenni ederken, kalbim elem ve heyecandan ra'şeler içinde kalmaktadır. Bu kadar tesirat içinde şununla müteselliyim ki bu hadise Hükümet esaslarının Cumhuriyet devrinde ne kadar sağlam olduğuna yeni bir delil mahiyetine geçiyor. Evvela Hükümeti elde etmek için Büyük Millet Meclisi'nde mebusların ekseriyeti arasına istinat etmekten başka çare olmadığı bir daha tahakkuk ediyor. Saniyen, suikast teşebbüsüne karşı bütün milletin gösterdiği hassasiyet ve nefret tehlikeye maruz kalan büyük şahsiyete karşı nihayetsiz muhabbet ve merbutiyet ifadesi ve milletin suikast ile gelecek nameşru mevki-i iktidarlara tahammül etmeye gayri müsait olduğunun delilidir. Muhterem Efendiler ; Suikast teşebbüsünü müteakip ve İstiklal Mahkemesi'nin aleni muhakematı başlamadan evvel Savcılık'tan aldığım müstacel malumattan sizi de derhal haberdar etmek isterim. Sizinle beraber efkar-ı umumiyeyi Âli Mahkeme'nin üç gün zarfında başlayacak adilane muhakematına itimat ile intizar etmeye davet ederim'.
Atatürk'ün araya girmesi ile Başbakan ile İstiklal Mahkemesi arasında çıkabilecek tartışma önlenmiştir. İsmet Paşa yaptığı açıklamalarla, mahkemenin devrimciliği karşısında kendisinin de bir şey yapamadığını kabul etmektedir. Kandemir, İsmet Paşa'nın bu açıklamayı İstiklal Mahkemesi'nin kendisini tutuklayacağı endişesi ile yaptığını, eski silah arkadaşlarını feda ettiğini ileri sürerek, Başbakan'ın Atatürk'ün aracılığı ile kurtulduğunu belirtir (Devam Edecek).