Maddi Çıkar Çatışması ve Ganimet Paylaşımı
Arap siyasi ve toplumsal hayatına yön veren en büyük etken 'Kabile' düşüncesi olmakla birlikte 'Ganimet' faktörünün de rolü büyüktür. Ganimet burada, haraçtan galibin mağluba geçici veya sürekli olarak yüklediği, bütün aynî yükümlülük ve vergileri anlatır.
İslami çağrının başlamasıyla, Arapların pek çok alışkanlıklarını geride bıraktıkları gözlenir. Cahiliye döneminin etkin unsurları olan kabilecilik ve ganimet, Hz. Peygamber dönemiyle birlikte yok olmasa da yerini daha fazla 'akideye' (inanç) ve daha sistematik bir faydacılığa bırakmış, insanlar daha eşit ve azla yetinir şekilde yaşamaya başlamışlardır. Fakat Hz. Muhammed'in ölümüyle eski adetlerine dönmekte gecikmeyen Araplar, bunun yaratacağı karışıklıkları da yaşamaya başlayacaklardır. Özellikle üçüncü halife Osman zamanında belirginleşen yoğun karışıklıklar, öncelikle bu ekonomik durumla ilgili olsa gerek.
Osman zamanında, zenginler ile yoksullar arasında, toplumsal boyutta sürekli bir genişlemeyle belirginleşen sosyal ve ekonomik farklılaşma, toplumsal katmanlarda derin sınıfsal farklılaşmalar ve ekonomik hoşnutsuzluklar ile gün yüzüne çıkmaya başlar. Böylelikle fetihler (ganimetler ve haraç), servetlerin merkezde, az sayıda grupların elinde toplanmasına hizmet ettiği gibi, aynı zamanda halkın hacminin genişlemesine de yol açar. Emevî büyükleri, makamları ele geçirerek kendilerine geçim tarzı yapınca, İslam'da kıdemli olan büyük Ashap, geri plana atılır. Bu ise halka, özellikle Haşimoğulları'na ağır gelir. Halk bundan dolayı hoşnut olmamaya başlar. Bu nedenle hızlı bir şekilde Osman aleyhinde insanlar toplanmaya başlar. Ancak sosyal bunalımın temelini oluşturan iktisadi eşitsizlik ortamı birçok kaynakta onaylanmakla birlikte, bazı müellifler bunun bir sınıfsal ayrışmaya yol açmadığını veya sınıfsal bir mücadeleden kaynaklanmadığını iddia etmektedirler. Cabirî'ye göre ; 'Osman hilafetine karşı başkaldırının nedeni, son çözümlemede 'ganimet', yani ekonomik etken, daha doğrusu o gün zenginler ile yoksullar arasındaki geniş ve derin farklılık olmasına rağmen, kelimenin tam anlamıyla bir sınıf başkaldırısı değildi.'
Osman hakkındaki şikayetler de gösteriyor ki bunların altında yatan en önemli şey, önceleri bedevî olanların hayat tarzlarındaki toplu değişikliktir. Fetihlerle birlikte ele geçirilen ganimetin etkisiyle, ekonomik durumu daha iyiye giden Araplar, bunu yaşam tarzlarına yansıtmada gecikmez. Hz. Muhammed döneminden uzaklaşma olarak görülen bu durum, Hz. Muhammed dönemine ve İslamiyet'in ilk yıllarına tutucu bir şekilde bağlı kalanların başta Hz. Ali olduğu halde tepkisini çekmekte gecikmez. İslam ordularının sürekli ve çarpıcı zaferleri sonucu gelen zenginlik ve artan yüz ölçümünden sonra, artık insanların pek çoğu Hz. Muhammed'in ailesine ve Kur'an öğretilerine yüz çevirmiştir. Üçüncü Halifenin ölümüyle çoğunluğun Hz. Ali'ye yönelmesi, bu zenginlikten faydalananların halkın geneline oranla daha az olduğunu gösterir.
Herkes gibi Hz. Ali'de toplumda meydana gelen bu değişimin farkındadır ve uzun süredir bundan duyduğu rahatsızlığı ; 'Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim. Ettim ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik, mirasımın yağmalandığını görüyordum' diyerek dile getirecektir.
Osman'ın öldürülmesinden sonra, halkın genel isteğiyle göreve getirilen Hz. Ali, 25 yıllık zaman zarfında halkta meydana gelen bu değişimi vurgulayarak ; ' Benim size vezir olmam, sizin için emir olmamdan daha hayırlıdır' sözleriyle dile getirir ve düzene uymayacağını belirtir. Halifeliği boyunca İslam'ın bozulmamasını sağlamaya çalışan Hz. Ali ; 'Ey insanlar! Peygamber zamanında yaşadığınız zorluklar geri geldi, safınızı iyi tutun.' derken onun dönemine ait sadakatini de dile getirir. Çünkü bilmektedir ki bu zaman zarfında bambaşka bir idareye alışan halk, kendisinin mutlak ve ilahi adalete dayanan idaresinden hoşnut kalmayacaktır. Nitekim halifeliği alır almaz Hz. Ali, haksızlıkla göreve gelenleri değiştirip, Osman'ın dağıttığı arazi ve malları devlet hazinesine geri vererek birçok kişi ve topluluğun tepkisini almıştır.
Hz. Ali'nin halifeliğindeki ilk savaş (Cemel), toplum üyelerine hazinenin adaletsiz dağıtımı sonucunda oluşan, talihsiz sınıf farklılıkları yüzünden meydana gelir. Osman'ın bu nedenle karşısında yer alan Talha ve Zübeyr, Hz. Ali'ye sadakatini ilk sunanlar olmakla birlikte, umduklarını bulamamaları sonucunda kısa zamanda Hz. Ali'nin karşısında yer almışlardır. İkinci savaş olan ve bir buçuk yıl süren Sıffin Savaşı'nın sebebi ise Muaviye'nin, dini bir müesseseden çok dünyevi bir politika enstrümanı olarak gördüğü halifeliğe ulaşmak isteğidir. Nitekim O, Osman'ın kanını bahane ederek girdiği savaşta başarı kazanınca bir daha bu olay üzerinde durmamış ve katillerin yakalanması konusunda herhangi bir çaba göstermemiştir.
Hz. Ali başlangıçta Osman'a başkaldırarak 'adalet' isteyenlerin sembolü iken, herkesin adaleti kendi lehine kullanma arzuları ve adalet anlayışları, ona muhalefet şeklinde cereyan eden olayların temelini oluşturur. Yandaşlarının çoğu adaleti 'ata' 'yı artırma olarak anlamaktadır. Hz. Ali ise her türlü değerlendirmeden uzak, adalete içten bağlı kalmak istemiştir. Hz. Ali başarısızlığa uğramıştır, çünkü o gün 'belirleyici ve kesin etken' olarak istenen zorunlu uyum, 'ganimet', 'kabile', ve 'akide' arasındadır. Bu konuda Muaviye başarılı olmuştur.
Hz. Ali'nin eşitlik ve adalet konusundaki titizliği, Sahabeden bazılarının, ona biat ettikleri halde bunu bozup ona karşı cephe almalarına da neden olmuş, insanlar umdukları ihsanları Hz. Ali yönetiminde bulamayacaklarını anlayınca, onunla savaşmaya kadar gitmişlerdir. Bunların başında gelen Talha ve Zübeyr, önce Osman'a karşı iken sonra onun kanını bahane ederek, ama aslında çıkarları yüzünden, Hz. Ali ile savaşırlar. İlk işi Muaviye'yi görevden almak olan Hz. Ali, doğrusu bu konuda siyasi hareket edemeyip, savaş alanında Muaviye'yi karşısına alır. Gölpınarlı'ya göre O, uygulamada eşitlikçi, adil ve Hz. Muhammed'in dönemini hatırlatan bir idare sergilerken, bundan zarar göreceğini hiç hesaplamamıştır.
Bir başka anlatımla sorunun kaynağı Kureyş'tir. Dönemin Kureyş'i ve bu yapılanma içindeki siyasal, sosyal ve ekonomik dengeler Hz. Ali dönemindeki çıkmazları gösterirken, Hz. Muhammed dönemi ile olan benzerlikleri de ortaya koymamıza yardımcı olmaktadır.
Ticari üstünlüğünü korumaya çalışan ve bu nedenle İslami davetin önce karşısında yer alan bir kesim, daha fazla tutunamayacağını anlayarak İslam'a geçerek çıkarlarını korumayı amaçlamıştır. Şimdi Osman'ın ölümüyle yine aynı tehlikeyle karşı karşıya gelen insanlar bu yüzden Hz. Ali ile savaşacaklardır. Hz. Muhammed'le birlikte saklanan, fakat onun ölümüyle birlikte baş gösteren cahiliye ruhu olmalıdır. Zamanın meydana getirdiği bu hızlı değişiklik, İslam'a içten bağlı olanların göremediği ya da görmek istemediği bir şey olarak başarısız olmalarına neden olacaktır.
Gittikçe bozulmuş olan sosyal ve siyasal yapıda Hz. Ali doğal olarak başarılı olamamış, Hz. Muhammed dönemini hatırlatan uygulamalar yapmıştır. Bütün bunlar, Hz. Ali'nin geldiği makamın gereği olan siyasi kuralları hesaba katmadığını göstermektedir.