Eğitim-Sen Eskişehir Şubesi yöneticileri önceki gün Olgunlaşma Enstitüsü Anaokulu önünde eylem yaparak, Milli Eğitim Bakanlığının okulöncesinde 'ikili eğitim' kararı almasına tepki gösterdi.
SEÇME HAKKI OLMALI
Sendika Şube Başkanı Serkan Demir, Eskişehir'deki tüm devlet anaokullarının velilerini arayarak, çocuklarını sabahçı mı yoksa öğlenci mi yapacaklarını sorduğunu belirterek, 'Bu durumda çaresiz kalan veliler, çocuklarını okuldan almak ile özel anaokullarına göndermek arasında kalmışlardır. Velilerin tam gün veya ikili eğitimden istediğini seçebilme hakkı olmalıdır' dedi.
ÇALIŞAN ANNELER
NE YAPACAK?
AKP iktidarı geldikten sonra hep 'okulöncesi eğitimi yaygınlaştıracağız' sloganıyla devlet anaokulu sayısını arttırmıştı. Bugün iktidarın bu konuda geri adım atması yüzünden artık anne ve babalar çocuklarını özel anaokullarına göndermek zorunda kalacak. Çalışan anne ve babalar çocuklarını tam gün anaokuluna gönderiyordu. Böylece çocuklar evlerde eğitimsiz bakıcıların elinden kurtulmuş oluyordu. Erken yaşta beceri kazanıyorlar ve sosyalleşiyordu. Çalışan anne babalar, şimdi çocuğunu sabahçı ve öğlenci olarak nasıl gönderebilecek?
MÜDÜRLERİ
TAHSİLDAR YAPTINIZ
Parası çok olan özel anaokullarına gönderecek? Ya parası az olanlar çocuklarını çalışmayan teyzelere, halalara bırakacak. Ya da anane ve babaannelere teslim edilecek. Okulöncesi eğitimin önemini anlatan Milli Eğitim Müdürleri bu yanlış uygulamayı nasıl savunabilecek? Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı'nın başında olduğu Milli Eğitim Bakanlığı eğitimin her kademesinde çocukların özel okullara daha fazla gitmeleri için ne gerekiyorsa onu yapıyor(!) Şimdi de özel eğitim kurumlarına teşvikler verecekler. Devlet okullarından esirgenen paralar özel okullara peşkeş çekilecek. Madem özel okullara verecek paranız vardı da neden devlet okullarına bugüne kadar göndermediniz? Okulun tüm maddi sorumluluğunu neden velilerin üzerine yüklediniz? Neden yıllardır velileri yolunacak kaz, okul yöneticilerini tahsildar olarak kullandınız?
*
BİR AY BİLE DOLMADAN ÜÇ İSTİFA
Dündar Ünlü 23 Haziran 2014'de AKP İl Başkanı oldu. Yeni İl Yönetimi 18 Temmuz 2014'de açıklandı. 13 Ağustos 2014'de İl Yürütme Kurulu açıklandı. Bir gün sonra 14 Ağustos 2014'de İl Yönetim Kurulu Üyeleri Ebru Dağdeviren, Murat Kıraç ve İlker Doğan görevlerinden istifa etti.
HERKESİ ŞAŞIRTTI
İstifa edenlerden birisi Ebru Dağdeviren'in İl Yürütme Kurulu'nda İl Sekreteri olarak görev almasına rağmen istifa etmesi herkesi şaşırttı. İlker Doğan işlerinin yoğunluğunu gerekçe göstererek istifa etmiş. Murat Kıraç İl Yürütme Kurulu'na giremediği için istifa etmiş. İl Sekreteri Ebru Dağdeviren'in ise Murat Kıraç'ın İl Yürütme Kurulu'na alınmamasına tepki vermek için istifa ettiği öğrenildi. Yeni İl Yönetimi bir aylık görev süresini doldurmadan üç istifanın gelmesi bir hayli düşündürücü.
İL BAŞKANI BELİRLER
İl Başkanı Dündar Ünlü'yü dün bunu sordum. Ünlü, İlker Doğan'ın işlerinin yoğunluğu nedeniyle istifa ettiğini belirterek, 'İl Sekreterimiz Ebru Hanım, Murat Kıraç'ın İl Yürütme Kurulu'na girmemesi nedeniyle istifa etti. Murat Kıraç'ta İl Yürütme Kurulu'na girmediği için istifa etti. İl Yürütme Kurulu'nu İl Başkanı olarak ben belirlerim. Ebru Dağdeviren ve Murat Kıraç küçük hesaplar yapmışlar. Bu küçük hesapların partiye zarar vermesine izin vermeyiz. Kendilerine verilen görevleri beğenmeyenlerin istifaları bizim çalışmamızı etkilemez. Yerlerine yedek üyeler alıp, yolumuza devam ederiz' dedi.
*
Cumartesi
Hikayeleri
İNANILMAZ GERÇEK
Amerikan Adlî Tıp Derneği'nin 1994 te San Diego'da tertiplenen ödül yemeğinde Dernek Başkanı Don Harper Mills, aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adlî komplikasyonlarla dinleyicilerini şaşkına çevirmişti. Kaderin adaletine dair ince bir nükte taşıyan bu yaşanmış öykü, sanırız sizleri de hayrete sevk edecektir.
PENCEREDEN
GELEN KURŞUN
23 Mart 1994 te Ronald Opus'un cesedini inceleyen adlî tabip, onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı. Müteveffa, on katlı bir binanın tepesinden, intihar niyetiyle aşağıya atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.) Ancak, dokuzuncu katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşun başına isabet etmiş, hayatı bu kurşunla sona ermişti. Apartmanın sekizinci kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ vardı; ama bu ağın varlığını ne silahı çeken, ne de müteveffa biliyordu. Açıkçası, kurşun olmasaydı, Opus'un intihar girişimi başarılı olamayacak; zemine çakılmadan, sekizinci kattaki ağa takılıp kalacaktı. Bu durumu anlattıktan sonra, 'Normal olarak,' diye devam etti Dr. Mills, 'intihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da, bunu eninde sonunda başarır.'
KADINI ISKALADI
Opus'un dokuz kat aşağıda yere çakılmayıp da dokuzuncu kattan düşüyor olduğu anda başına gelen kurşunla vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat, Opus'un intihar girişiminin başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vakası olduğu düşüncesine itti. Silahın patladığı dokuzuncu kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki, tetiği çekti; fakat mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus'a isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder, fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını öldürmekten suçlu sayılmalı idi. Savcının ulaştığı sonuç buydu. Dolayısıyla, dokuzuncu kattaki yaşlı adam, cinayetten suçluydu.
DOLU OLDUĞUNU
BİLMİYORDU
Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, adam da, karısı da çok şaşırdılar. Çünkü, tetiği çekerken adam da, karısı da silahın dolu olmadığından kesinlikle emindiler. Yaşlı adam uzunca bir süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirmişti. Bunu karısı da bilir, o yüzden adamın tehdidine pek aldırmazdı. Kısacası, adamın karısını öldürme kastı yoktu; silahın dolu olduğunu dahi bilmiyordu. Böylece, Opus'un öldürülmesi bir kaza oluyordu; silah kazara doldurulmuştu.
SİLAHI OĞLU
DOLDURMUŞ
Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık altı hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının annesini silahla korkutma temayülünü bilen oğul, annesini cezalandırma kastıyla, babasının annesini vuracağını umarak, gizlice silahı doldurmuştu. Annesi ölecek, baba cinayetten suçlanacak, mallar oğluna kalacaktı. Artık olay yaşlı çiftin oğlunun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti.
ÖLÜMÜ PLANLADIĞI
GİBİ OLMAMIŞTI
Tam bu sırada savcının karşısına yeni bir viraj çıktı. Araştırmalara devam edilince, geçen altı hafta içinde anneyle babasının silahla tehdide varan bir tartışma yaşamamaları, dolayısıyla annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle, oğulun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı. Bu, onu 23 Mart'ta on katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti. Ancak, ölümü planladığı gibi olmamıştı; dokuzuncu katın önünden geçerken babasının boş zannettiği silahı tetiklemesiyle annesine isabet etmeyip pencereye seken kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle, Ronald Opus'un hayatı sona ermişti. Dosya intihar olarak kapatıldı.
*
foto şaka
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Kazımcığım sence cumhurbaşkanlığı için bir çatı adayı çıkararak hata mı yaptık?
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt: Genel Başkanım ne diyeyim size? %38,4'de kalınca mı bana bu soruyu soruyorsun? Size 'günaydın' diyorum. Başka bir şey demiyorum.