Dünkü SAKARYA Gazetesinde, Hakkı Sağlam'ın köşesinde okumuştum...
Diyor ki ünlü Fransız yazar Anatole France;
'İnsan bir hayvanı gerçekten sevene dek,
Ruhunun bir yanı gerçekten uykudadır...'
***
Son bir kaç haftadır,
Batıkent, Boyacıoğlu Mahallesi Yenişehir Konakları ve civarındaki sokak hayvanları sistemli bir şekilde kayboluyor...
Hayvan severler, onlar için hayvan, köpek, kedi isimlerini kullanmazlar...
Onlar için,
Can ya da çocuktur...
Bazılarının özel isimleri vardır;
İnsan isimleri gibi...
Birbirleriyle sosyal paylaşım siteleri üzerinden çok sıkı bir ilişkileri vardır...
Yalnızca Eskişehir çapında değil...
Tüm ülke çapında...
Biz şu an Eskişehir'e dönelim...
Eskişehir'de biri bir kedinin kuyruğuna bassa, bilerek ve isteyerek canını yaksa haberleri olur...
Bu kadar da organizedirler...
***
Kaybolan hayvanlar 'sokak köpekleri...'
Yani sahipli, tasmalı değil, bir başlarına dışarıda yaşayan, daha doğrusu yaşamaya çalışan hayvanlar...
Hayvan severlerin hemen her birinin düzenli olarak beslediği, dışarıda yaşayan canları, çocukları vardır...
Her gün düzenli olarak beslerler onları...
Besleyemezlerse ya da çocuk o gün ya da o gece gelmez ve yemeğini yemezse;
Onlar da ne yemek yerler ne de yedikleri yemekten bir şey anlarlar...
Karınları doymaz oların da...
Çünkü çocuğun da karnı açtır o gece...
İşte bu çocuklar,
Şehrin hem de en gözde mahallelerinden olan Batıkent ve Boyacıoğlu Yenişehir Konakları civarından, bir bir kayboluyorlar...
***
Hayvan severlerin ilk müracaat ettikleri yer Tepebaşı Belediyesi Hayvan Barınağı yetkilileri...
Anladığım kadarıyla, belediye yetkililerinin köpeklerin kaybolmasıyla ilgili bilgileri yok...
Ancak hayvan severlerin bir kısmı konuyla ilgili direk Tepebaşı Belediyesi'ni sorumlu hatta suçlu görüyor...
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın böyle bir şeye izin vereceğini hiç sanmıyorum...
Kendisi hem gerçekten bir hayvan dostudur hem de bilgisi dahilinde böyle şeylerin olmasının yani sokak hayvanlarının bir bir yok edilmesinin Tepebaşı Belediyesi'ne bir leke olarak nasıl yapışıp kalacağını iyi bilir...
Bunları Tepebaşı Belediyesi'ni ya da Ahmet Ataç ve ekibini savunmak için söylemiyorum...
Zira,
Tepebaşı Hayvan Barınağına bir çocuğu emanet edip, bir hafta sonra ölmesine şahit olmuş biriyim...
Belediyenin yetersizliğinin, bu konuya çok da fazla bütçe ayıramadığının farkında olmakla birlikte, söylemek istediğim böyle bir uygulamanın kasıtlı ve planlı olarak belediye tarafından yapılmayacağı...
***
Aslında bu hiç önemli değil...
Önemli olan, kaybolan canları bulmak ve bundan sonra yaşanabilecek kayıpların önüne geçebilmek...
İnsanlar birbirleriyle tartışırken, olan çocuklara oluyor...
Bir bir kayboluyorlar,
Yok oluyor, bir daha geri gelmiyorlar...
***
Son bir söz de, bir türlü yasalaşamayan, yeni Hayvan Hakları Yasa tasarısı...
Zira yeni tasarı yasalaşırsa,
Hayvanlara karşı işlenen suçlar,
Suçlar kanunundan çıkartılıp, ceza kanunu hükümlerine tabi olacak...
İşkence edenler, kötü davrananlar, onlara istedikleri zulmü yapabileceklerini düşünen ve yapanlar direk hapis cezası alacaklar ve hatta ertelemesi bile olmayacak...
Yine de şunu eklemek gerek,
Bir hayvana kötü davranmak şu an da bir suç...
Bir hayvanın kendi içgüdü ve çabalarıyla geldiği-girdiği ve kendisine yaşam alanı olarak seçtiği bölgede yaşamasına, hiç kimse engel olamaz...
Bir şey daha ekleyip bitirelim...
Bir de şu Hayvan Barınakları meselesi var...
İnsanlar, hayvan barınaklarını belediyelerin topladıkları hayvanları sonsuza dek tutacakları yerler zannediyor...
Yasa şunu emrediyor;
'Belediyeler başıboş sokak hayvanlarını alır, barınağa getirir, kısırlaştırır ve tedavisini tamamladıktan sonra 'aldığı yere' geri bırakır...'
Hani,
'İhbar ederim hayvan barınağına, gelip alır giderler...' diyor ya bazıları...
Yok öyle bir şey...
Bu dünya, yalnızca insanlara tahsis edilmiş bir rezidans değil...