Türkiye’nin milli eğitim sistemi, 2012 yılından bu yana uygulanan 4+4+4 modeli ile şekillendirildi. Ancak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in son açıklamaları, bu yapının yeniden değiştirileceğini gösteriyor.
Anlaşılan, yine eğitim paydaşlarına, sendikalara, öğretmenlere danışılmadan sistem değişikliğine hazırlanıyorlar. Yıllardır ÇEDES, MESEM, ÖMK, LGS (…) gibi projelerle (!) amaçlarına uygun eğip büktükleri bu sistemi neden değiştirmek istediklerinin izlerini attıkları son adımlarda görmek mümkün.
“BEN YAPTIM, OLDU”!..
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıklamalarından zorunlu eğitimin 4+4 modeline indirileceği, lise eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılacağı ve süresinin üç yıla indirileceğinin planlandığı anlaşılıyor. Mesleki teknik eğitim ile ilgili açıklamalar oldukça düşündürücü. Okul öncesi eğitim ise “malum çevrelerin” eline bırakılmış.
Yapılması planlanan değişiklikler hakkında görüşlerine başvurulmayan eğitim sendikaları değişim sürecinin “Ben yaptım oldu!..” mantığı ile yürütülmesine tepki gösteriyorlar.
Eğitimciler, liselerin zorunlu eğitim dışında tutulmasının dar gelirli aile çocuklarının örgün eğitimden kopmalarına yol açacağını ifade ediyorlar.
Sözde mesleki ve teknik eğitimi geliştirmek adına yapılan çalışmalar ve planlanan değişikliklerin ise tam aksine örgün mesleki eğitimi gerileteceği düşünülüyor.
Halen uygulanan MESEM Projesi ile meslek lisesi öğrencileri okullarından koparılarak Mesleki Eğitim Merkezleri’ne yani “Çıraklık eğitimine” yönlendirilmektedir. Yapılması düşünülen sistem değişikliği ile MESEM Projesi’nin örgün mesleki ve teknik eğitimin önüne çıkarılarak kalıcı hale getirileceği anlaşılıyor.
İşin ilginç yanı; 100’ü aşkın Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden, bu konuda en ufak bir değerlendirme yapılmıyor…
“ÇOCUK İŞÇİLER, ÇOCUK GELİNLER!..”
Liselerin zorunlu eğitimin dışına çıkarılması, erken yaşta meslek edindirme kılıflı MESEM Projesi ile birlikte çocuk yaşta “çırak” işçiliklerin önünün açılmasına ve emek sömürüsünün artmasına yol açacaktır.
En büyük zararı ise, daha çocuk yaşta eğitimden koparılan ve “çocuk gelin/çocuk anne” olmak zorunda bırakılan kız çocukları görecektir.
Nitelikli örgün eğitim çocuk sömürüsü ve istismarını sona erdirmek açısından en etkili araçtır. Bu nedenle eğitim sisteminde değişiklikler yapılırken çocuk işçiliğin/çocuk gelinlerin yaygınlaşmasının temelde bir insan hakları sorunu olduğu, çocukların tüm haklarının korunmasının sosyal devletin anayasal görevi olduğu unutulmamalıdır.
SİYASET ÜSTÜ OLMALIDIR…
MEB’in yapmayı düşündüğü değişikliklere bakıldığında; çalışmaların yine çok aceleye getirildiği, eğitim paydaşlarına yeterince danışılmadığı, açık bir model oluşturmadığı bu yüzden de bilimsel ve toplumsal açıdan sorunlu olabileceği düşünülüyor.
Milli eğitim ile ilgili sistem değişiklikleri yapılırken, ideolojik bağnazlıklardan uzak durulmalı; siyasi iktidarların ihtiyaçları değil, akıl ve bilimin rehberliğinde, çağdaş uygarlığın aydınlığında gerçek eğitim hedefleri belirlenmelidir. Aksi takdirde bir ülkenin eğitim sistemi o ülkenin geleceği için karamsar bir görüntü yaratır ve daha da kötüsü bizzat sistemin kendisi giderek “cehalet” üretmeye başlar…
İşte asıl “beka” sorunu da tam burada başlar…