1876 yılında 1. Meşrutiyet ile yürürlüğe konulan Kanun-u Esasi (anayasa) ile 1908 yılında 2. Meşrutiyet ile yürürlüğe konulan ve 1909’da değişiklikler yapılan Kanun-u Esasi (anayasa) karşılaştırıldığında, 2. Meşrutiyetin devrim niteliğinde olduğu konusunda birçok tarihçinin hem fikir olduğunu görüyoruz ve bunun için 2. Meşrutiyet’i 1908 Devrimi olarak adlandırılıyorlar.
İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) 2. Meşrutiyeti ilan ettirmiş, Kanun-u Esasiyi yürürlüğe koydurmuş yani halkın ve ordunun desteğiyle devrimi tamamlamıştır. Ancak ilk Kanun-u Esasi (1876) üzerinden 32 yıl geçmiş ve yeni düzenlemeler gerekmekteydi.
1908’de yapılacak yeni meclis seçimlerine giderken yapılacak değişiklikleri İTC programında açıklıyordu.
İttihat ve Terakki Cemiyeti modernliği temsil ederken, dinsel ve gelenekselliği Osmanlı Ahrar Fırkası temsil ediyordu. Devrim-karşı devrim güçleri gibi.
Devrimle birlikte köhnemiş bürokrasinin ve birçok etnik dinsel cemaatlerin de ayrıcalıklarına son verilmişti. Çünkü eşitlik ilkesine zarar veriyordu bu ayrıcalıklar.
…
1908 yılında seçim sürecine ilişkin yayınlanan Osmanlı’da yapılan ilk seçim kanuna göre meclis seçimleri yapılıyor ve İttihat ve Terakki mutlak bir zaferle seçimleri kazanıyor.
31 Mart gerici ayaklanmanın harekât ordusu tarafından bastırılmasından sonra 27 Nisan 1909 tarihinde II. Abdülhamid meclis kararıyla tahtan indirilip ve yerine Sultan Reşat tahta çıkarılmıştır. Artık sıra Kanun-u Esasi’de yapılacak değişikliklere gelmiştir.
Sultan Reşat yumuşak huylu ve liberal eğilimli birisidir.
Kanun-u Esasi’de 21 Ağustos1909 yılında yapılan değişiklikler devrim niteliğindedir. Çünkü yasama organı yani meclis yürütmeden daha etkin hale getirilmiştir.
Padişahın başbakanın haricinde hükümeti istediği gibi belirleme yetkisi kaldırılmıştır ve güvenoyu alma şartı getirilmiştir.
Padişahın meclisi fesih etme yetkili kısıtlanmış, eğer fesih ederse 3 ay içinde seçim yapılması şartı getirilmiş, meclisi açma yetkisi anayasaya verilmiştir.
Hükümet padişaha karşı değil, meclise karşı sorumlu hale getirilmiştir.
Hükümet kararlarında padişahtan izin alma kuralı kaldırılmıştır.
Padişahın tek başına kanun yayınlama yetkisi elinden alınmış, böylelikle parlamenter sistemin temelleri atılmıştır.
Padişah göreve geldiğinde meclis önünde anayasaya bağlılık yemini etme zorunluluğu gelmiştir.
Genel af çıkarma yetkisi olan padişahın hükümetten onay almasına karar verilmiştir.
Padişahın harcamaları kısıtlanmıştır.
Basına sansür yasaklanmış ve haberleşme özgürlüğü getirilmiştir.
Sebepsiz yere tutuklanma yasaklanmıştır.
Padişahın sürgün yetkisi kaldırılmıştır.
Toplanma ve dernek kurma haklarının sınırları genişletilmiştir.
…
İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) vaat ettiği anayasal düzen ve parlamenter rejimi getirirken, hukuk devleti olma yolunda da büyük adımların atılması sağlamıştır.
Bu değişikliklerin en önemli sonucu;
Kanun-u Esasi’de 1909 yılında yapılan değişikliklerin sonucunda, siyasi sistem tamamen değişmiştir, ilk defa parlamenter hükümet sisteminin kuralları oluşturulmuş ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin alt yapısını hazırlamıştır.
…
16 Mayıs 1909 tarihinde Selanik’teki görevine dönen Mustafa Kemal askeri tatbikatlara katılıyor ve buralarda askerlikle ilgili görüşlerini açık açık dile getirmekten kaçınmıyordu. Askerlik eğitimi konulu yabancı kaynaklardan çeviriler hazırlıyordu.
Onun bazı ve görüş ve çabaları bazı üstleri tarafından takdirle karşılanırken, bazıları tarafından da kıskanılıyordu.
(Kaynak: Ahmet Kansu- 1908 Devrimi-İletişim Yayınları- Elusive Transformation: The Revolution of 1908 in Turkey ÇEVİREN Ayda Erbal)