'Bulunduğu bölgede hassas bir jeopolitik konuma sahip olan ülkemiz, ulusal bütünlüğünü tüm tehdit unsurlarına karşı korumak durumundadır. Bu kapsamda hem bağımsız hareket edebilmek hem de ulusal ekonomiye pozitif katkı sağlamak bakımından, ülke savunmasının azami ölçüde yerli kaynaklara dayandırılması, günümüzde tartışma götürmeyen bir devlet politikası niteliğindedir. Yurt çapında etkin ve istikrarlı Ar-Ge programları ile yerli teknoloji tabanının geliştirilmesi, bu hedeflere ulaşılmasında büyük önem taşımaktadır. Savunma sanayiinde sürdürülebilir ve rekabetçi teknolojik yetkinliğin sağlanması, ülkemizin savunma sanayiinde özgün tasarım ürünler ile dışa bağımlılığının ortadan kaldırılması hedefine ulaşmasında üniversiteler olarak bizlere de büyük görevler düşmektedir. Deneysel geliştirmeler ve temel araştırmalar üniversitelerimizde yapılmakta, üniversitelerimiz tarafından belli bir teknoloji seviyesine getirilmektedir. Sonrasında sanayi, yan sanayii firmaları ve üniversite ortaklı yurt içi geliştirme projeleri ile teknolojiye sahiplik kazanılmaktadır. Anadolu Üniversitesi olarak ülkemizin 'savunma sanayii yerlileştirme' hedefine yetenek ve laboratuvar alt yapımız ile desteğe hazırız. Halihazırda birçok akademisyenimiz savunma sanayi firmaları ile çalışmaktadır. Savunma Sanayi Müsteşarlığımızın himayesinde SAYP ve benzeri projelerle bu sayıyı arttırmak ve üniversitemiz geneline yaymak ana hedeflerimizdendir.' Anadolu Üniversitesi Rektörü Naci Gündoğan bu sözleri Anadolu Üniversitesi ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı arasında Anadolu Üniversitesi Senato Odası'nda Savunma Sanayii İçin Araştırmacı Yetiştirme Programı (SAYP) imza töreninde söyledi. Bu protokolle Anadolu Üniversitesi Türkiye savunma sanayinin yerlileştirilme hedefine önemli katkılar sunacak. Gündoğan'ın rektör olmasıyla Anadolu Üniversitesi teknolojik yatırımlar ve işbirliği protokolleri açısından atağa kalktı. 'Şehri için çırpınan Anadolu Üniversitesi' İki bin beş yüz akademisyeni ile bir taraftan kentimizin entelektüel birikimine katkı sunmaya çalışırken, diğer taraftan da dünya çapında projelerle ekonomik değer üretmeyi sürdürüyor.
*
'İDARECİLİK KENDİSİNE DOĞUŞTAN BAHŞEDİLMEDİ'
11 Haziran'da Görünüm'de kaleme aldığım ve Sonhaber'in manşetinde de yer alan 'Yalakalık Baştacı Ediliyor' başlıklı yorum yazımda, TOKİ Savaş Kubaş Anadolu Lisesi Müdürü Attila Akıncı'nın görevini yapmayan öğretmenleri eleştiren paylaşımına yer vermiştim.
ÖĞRENCİDEN
KORKUYOR
Akıncı'nın bu paylaşımına yorum yapan Eskişehir eski İl Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata'nın 'Bu dönemde liyakat hiç dikkate alınmıyor. Yalakalık baş tacı ediliyor' dediğini okurlarımıza duyurmuştum. Attila Akıncı kendi sosyal paylaşım sitesinde yaptığı paylaşımda; derse zamanında girmeyen, sınıfta kendisine emanet edilen çocuğa sahip çıkmayan, korktuğu için öğrencisine laf söyleyemeyen, eğitimle uğraşmayan, veli ile muhatap olmak istemeyen, öğrencisini yönlendirmeyen, sıkışınca rapor alan 'bana dokunma' mantığıyla hareket eden öğretmenlerden dert yanmıştı. Eğitim-Sen Şube Başkanı Serkan Demir, bu yazım ile ilgili beni arayarak, Sendika Yürütme Kurulu olarak, Akıncı'nın bu paylaşımına yanıt vermek istediklerini söyledi. Bende kendisine, 'bu konuyla ilgili yazılı açıklama gönderirseniz, köşemde yayınlarım' dedim.
'EĞİTİMCİLİKLE
BAĞDAŞMIYOR'
Demir, Eğitim-Sen Eskişehir Şubesi Yürütme Kurulu olarak yaptıkları yazılı açıklamayı elektronik postayla gönderdi. Gönderilen açıklamada şu görüşler dile getirildi; 'Daha önce şikayetçi olduğumuz ve soruşturması devam eden bir okul müdürünün sosyal medya üzerinden ahkam keserek kamuoyuna mesaj vermenin derdine düşmesini ibretle izliyoruz. Çelişkilerle dolu ve hamaset içerikli bir sosyal medya paylaşımıdır. Birçok öğretmene sosyal medya paylaşımları üzerinden soruşturmalar açılırken, bir okul müdürünün kendi görev alanı ile ilgili kamuoyuna paylaşımda bulunmasının eğitimcilikle bağdaşmadığını düşünüyoruz. Okul müdürü, facebook üzerinden bir yerlere mesaj vererek kendini anlatmanın bir yolunu bulmuş görünüyor. Milli Eğitim camiasında birilerine yaranmanın yeni bir tarzı olduğunu da öğrenmiş olduk! İdarecilik görevinin kendisine doğuştan bahşedildiğini zanneden bu idarecinin kendisi dışında herkesi suçlu gibi göstermesi tuhaf bir durumdur.
'YANLIŞLARINA
ORTAK EDEMEDİ'
Öğretmenlik mesleğini anlamak konusunda 'uzmanlaşmış' olduğunu zanneden bu idarecinin, öğretmenlerle işbirliği yapmak gibi bir derdinin olmadığı açıktır. Öğretmenler hatasızdır ve eleştirilemez demiyoruz; ancak tek suçlu olarak öğretmeni gösteren ve öğretmenlerle ilgili ağır cümleler kuran bir idareciye önce kendi uygulamalarına ve tarzına bakmasını öneriyoruz. Öğretmenlik mesleğinin itibarını düşürmeye hizmet eden bu açıklamaları kınıyoruz. Bu açıklamalar; tek yönlüdür ve öznel bir yaklaşımın ürünüdür. Öğretmenlik mesleğine tepeden ve sorunlu bakışın bir sonucudur. İdareci acaba öğretmenliğin itibarının yandaşlık üzerinden atamasını yapan hükümetler dönemindeki kadar örselenmediğinin farkında mıdır? Diğer halde durum, topu taca atmak anlamına gelir. Öğretmenleri kamuoyunun öne atmak basit yöntemdir ve kamuoyu bunun farkındadır. Böyle bir ortamda sizin gibi idarecilere boyun eğmemek, meslek onuruna sahip olan bir öğretmenin asli görevleri arasındadır. Öğretmenlerin neden töhmet altında bırakıldığını biliyoruz. Bu okul müdürü, ilk kez bir okulda öğretmenleri yanlışlarına ortak edememiştir. Daha önce alması gereken cevabı geç de olsa aldığı için huzursuzdur. Öğretmenlerle ilgili bu kadar ön yargılı ve öğrencileri anlamaktan bu kadar uzak birinin idareci yapılmasının hata olduğu gün gibi ortadadır.
'BAŞARISIZLIĞIN
İFTİRAFIDIR'
Bu paylaşımı, bir idarecinin demokratik olmayan yönetim tarzını, hatalarını ve eksikliklerini temize çekme gayreti olarak görüyoruz. Gündem olmanın, kendini önemli görmenin telaşı… Ya da bir şeyleri geç de olsa anlamanın verdiği çaresizlik... Bu aslında başarısızlığın itirafıdır. Bu kadar şikayetçi ise görevini bırakmalıdır. Okulları alt üst et, sonra da 33 yıllık idareciyim diye geçin! Böyle tecrübeyi ve idareciliği istemiyoruz. 33 yılda bunları öğrendiyseniz ne diyelim! Bu eski ve çağ dışı bir yaklaşıma yapılan yorumlar da eğitimin halini ortaya koymaktadır. Evet, eğitimde liyakat yoktu ama şimdi hiç yok. 'Liyakat olsa ve yandaşlık olmasaydı, bu idarecinin ataması yapılır mıydı?' sorusunu da biz soralım. Görevde iken konuşamayanların sonradan yaptıkları bu yorumların hiç bir anlamı yoktur. Aranızdaki ikbal yarışı ile kenara düşmenin psikolojisini öğretmenleri suçlayarak atlatamazsınız. Tek yönlü kararlar alıp uygularken öğretmenlerin fikrini aldınız mı? Bu yaşanan durum, idareciler konusundaki liyakat uyarılarımızın ne anlama geldiğine dair tipik bir örnektir. Yasal açıdan sorunlu olan ve etik olmayan bu paylaşım ile ilgili şikayetçi olacağız. Milli Eğitim Müdürlüğü, konu ile ilgili gerekeni yapmalıdır.'
*
foto şaka
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer: Harun Bey, Eskişehir'de Milli Eğitim'de hiç mi doğru bir şey yapılmaz?
AK Parti Eskişehir Milletvekili Harun Karacan: Milli Eğitim Müdürü 'AK Parti'ye oy vermedim' diye övünenleri kendisine kılavuz yaparsa tabi ki yaptığı işler hiç doğru olmaz.
Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Muammer Karaman: Başım ağrımaya başladı. Harun Bey, bana taş mı attı ne?