Terör, savaş ve ölümün kol gezdiği bir ortamda 'başka sorunlar' üzerinde yoğunlaşmak kolay değil…
Ancak bence, toplumsal kılcal damarlarımızı tıkayan sorunlar üzerinde her hal ve koşulda inadına yoğunlaşmamız gerekiyor.
Çünkü bugün yaşamakta olduğumuz ölümcül sorunların nedenleri ve çözümleri o kılcal damarlarda yatıyor.
Zaten böylesi bir ölümcül ortamı yaratanların temel amaçlarından birisi de 'kitleleri toplumsal duyarlılıktan uzak tutmak' değil midir?...
Bu bağlamda, siyasetimizde artık kronikleşmeye başlamış ve bence '3-K' diye özetlenebilecek 'KALİTE, KATILIM, KİTLESELLİK' sorunlarını birlikte irdelememizi dilerim gereksiz bulmazsınız.

SİYASETİMİZDE 'KALİTESİZLİK' MARİFET OLDU
Eş anlamlısı 'nitelik' olan 'kalite' sözcüğü; 'istenilen özelliklere uygunluk, üstünlük, iyilik' anlamına geliyor.
Konumuz olan 'Siyasette Kalite' ise 'Siyasetin bilim, demokrasi, estetik ve etik ölçütlerine uygun olarak yapılması…' olarak tanımlanabilir.
Bir ülkenin iyi yönetilip yönetilmediği, o ülkede uygulanan siyasetin kaliteli olup olmadığıyla doğrudan ilişkilidir.
Diğer yandan, bir toplumun yönetiminde 'seçilmiş olanlar' ile 'bilgili, deneyimli uzman (yani kaliteli) olanlar' arasındaki 'hangisi daha önemli?' tartışmaları yüzyıllardan beri süregelmektedir.
Seçilenler arasında kalite düşüklüğünün çok olması, bu konuda Platon'un değerlendirmesini haklı kılıyor:
' – Bir milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin olması ve iyi eğitim görmüş olması şarttır…'
Türkiye gibi, demokrasi kültürü düzeyinin düşük olduğu toplumlarda, 'kalitesiz siyasetçilerin çokça seçilmesi' bu gerçeğin sonucu değil midir?...
Siyaset kalitesinin düşük olduğu ülkelerde yolsuzluk, rüşvet, kamu yönetiminde ayrımcılık gibi hastalıkların yaygın olması ve hatta birçok insanlık dışı sorunun yaşanması da bu gerçeğin sonuçlarıdır…
Bu bağlamda siyasetin kalitesiyle 'siyasal partilerin kalitesi' arasında da doğrudan bağlantı vardır.
Siyasette kalitenin düşük olduğu toplumlarda, siyasal partilerin de kalite düşüklüğü yaşamaları doğal bir sonuçtur.
Düşük kaliteli siyasal partilerin belirgin ortak hastalıkları ise şöyle özetlenebilir:
· Parti program ve tüzüklerinin bilim ve demokrasi ilkelerinden kopuk olması…
· Parti içi demokrasinin eksikliği…
· Lider sultasının etkin olması…
Tüm bunlara bir de önde gelen siyasetçilerimizin kendisine muhalif olanlar için kullandıkları 'ayrıştıran, ötekileştiren, aşağılayan kalitesiz söylem ve davranışlar…' eklenince, söylenecek söz kalmıyor.
Siyasette kalitenin düşük olduğu ve dolayısıyla siyasal partilerin kalitesinin yerlerde süründüğü bir toplumda, kaliteli bireylerin siyasette etkin olabilmeleri çok zordur.

SİYASETE 'KATILIM' KANALLARIMIZ TIKALI
Siyasal Katılım: 'Toplum üyelerinin siyasal sistemde alınacak kararları etkilemek için giriştikleri etkinlik ve eylemlerin tümünü içeren' bir kavramdır.
'Siyasette katılımcılık yolları' ise şöyle özetlenebilir:
· Seçimlere katılım (eşit koşullar içinde seçim kampanyası yapma ve oy verme)
· Parti üyeliği (üyelik haklarını kullanma ve sorumluluklarını yerine getirme)
· Kamu yönetiminin tüm aşamalarında söz ve karar sahibi olabilme.
Demokrasinin kötüye gidişinin temel nedenlerinden birisi olarak, 'toplumun (yurttaşların) ciddi ölçüde karar mekanizmalarından dışlanması' sayılabilir.
Bu bağlamda totaliter sistemlerde siyasal katılma, 'toplumsal düzeyde kitlelerin mobilize edilmesinin bir aracı…' olarak ortaya çıkmaktadır.
Yani totaliter sistemler, 'çeşitli propaganda yollarıyla koşullandırdıkları kitleleri harekete geçirerek peşlerinden sürüklemeyi…' siyasal katılım gibi yutturmaktadırlar.
Ülkemizdeki siyasal partileri 'siyasal katılım' ilkeleri açısından incelediğimizde karşımıza şunlar çıkıyor:
1. Tüm partilerimizde (farklı boyutlarda) 'parti içi demokrasi' eksikliği vardır.
Örneğin, 'adayların önseçimle belirlenmesi, parti içi seçimlerde çarşaf liste kullanılması, kararların aşağıdan yukarıya doğru alınması' gibi demokratik yöntemler ya hiç kullanılmamakta ya da savsaklanmaktadır…
2. Tüm partilerimizde (elbette farklı boyutlarda) 'Lider sultası (diktası, oligarşisi) egemendir.'
3. Siyasal kültür eksikliği tüm partilerimizin ortak sorunudur. Parti içi demokrasi ve lider sultası sorunlarının, parti üyelerinin çoğunluğu tarafından umursanmaması, bu eksikliğin somut göstergesidir.
Ülkemizdeki siyasal katılım sorunlarının temel nedenleri ise 'Siyasal Partiler ve Seçimlerle ilgili yasalardan kaynaklanmaktadır…'

KİTLESELLİK ve SÜRÜLEŞME İKİLEMİ…
Siyasal partilerin iktidara ulaşabilmek için 'kitlelerin desteğini sağlaması', demokrasinin olmazsa olmaz koşullarındandır.
Bu destek 'oy desteği, üyelik desteği, siyasal etkinlik ve eylemlere katılma desteği' başlıklarında toplanabilir.
Ancak ülkemizde 'siyasal partilerin kitleselliği' konusunda iki olumsuz örnek çok yaygındır.
Birincisi, kuramsal söylemlerini bir türlü Türkiye koşullarına uyarlayamadıkları için 'kitle desteği sağlayamayan partiler…'
İkincisi, 'etnik ve dinsel ayrımcılıkları körükleyerek kitleleri peşinden sürükleyen partiler…'
Bu yazıda irdelemeye çalıştığımız ortak sorunların yanında, ülkemizdeki siyasal partiler içinde 'siyasal kalite, katılım, kitlesellik yollarını en iyi işletmeye çalışan partinin CHP olduğunun hakkını vermek gerekir.'
Sözün özü ülkemizde öncelikle siyasal partilerimizden başlayarak, 'siyasetimizin 3-K'sını yükseltmemiz gerekiyor…'
Ülkemizde ve dünyada tüm renklerin birlikte uçuştuğu özgür günler dileğiyle herkese İYİ YILLAR diliyorum.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…