Cumhuriyetimizin 100. Yılı Eskişehir’de Eskişehir’e yakışır bir şekilde kutlandı. Büyük bir heyecanla beklediğimiz 100. Yılı geride bırakarak 101.Yıla adım attık.

1923'den sonra doğanların bazıları 100. Yılın heyecanını yaşadı.
2023'de doğanların bazıları Türkiye Cumhuriyeti'nin 200. Yılını kutlayacaklar. Bugün bizim yaşadığımız heyecanı onlarda yaşayacaklar mı bilmiyorum.
Çünkü bizim çocukluğumuz ve gençliğimizde yaşadığımız o ruh ve heyecanın azda olsa kaybolduğunu görüyorum.
Bugün büyük bir çoğunluk 1923 ruhunu yaşatmak için çırpınsa da küçük bir azınlıkta olsa törpüleyerek yok etmeye çalışıyor.
* * *
Şehrin büyük bir kısmı rengini şehit kanından alan Türk bayrağı ile süslendi.
Birçok ev, apartman, işyeri, büyük işletmeler, fabrikalar, kamu kurum ve kuruluşlarının astıkları bayraklarla şehir adeta kırmızı-beyaz renge boyandı.
3-4 yaşındaki çocuklar, elindeki bastonla zar zor ayakta durmaya çalışan 80-90 yaşındaki nineneler-dedelerde bir daha göremeyecekleri 100. Yılı büyük bir coşku ve heyecanla kutladılar.
Bazı evlerin balkon ve camlarında, yüksek katlı apartmanların bir dairesine bile asılmış bayrak göremedim. Üzüldüm.
Koskoca bir apartman sakinleri tek tek olmasa da kendi aralarında para toplayıp büyük bir bayrak alıp asabilirlerdi.
* * *
100. Yaşına ulaşan Cumhuriyetimizi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına borçluyuz.
Cumhuriyetimiz, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın bir sonucudur.
Cumhuriyetin Türk toplumuna kazandırdığı değerlerin neler olduğunu anlayabilmek için, Cumhuriyete nitelik açısından yaklaşmak gerekir.
Cumhuriyetin Türk toplumuna kazandırdığı değerlerin ilki, 'milletin egemenliği ilkesi' dir. Coğrafyası belirlenmiş bağımsız devlet, vatandaşı için özgür bir ortam sağlamadan çağdaşlaşma yolunu açamazdı.
Cumhuriyet yönetimi, özgür düşünceli, erdemli, gerçekçi, sorumluluk duygusu ve kişiliği olan insanlarla yönetimi olarak nitelendirilebilir. Cumhuriyet yönetimi tamamen halkı kendi kendisini yönetmesi ilkesine dayandığından, temelinde insan hak ve özgürlükleri yatar. Bu durum ise beraberinde Milli egemenlik ve bağımsızlığı getirir.
Cumhuriyet Türkiye genelinde Türk Milletinin egemenliğine dayanan bir yönetimi ülkede geçerli kılmanın bir yöntemidir. Millet egemenliğinin tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için Atatürk yalnızca Cumhuriyet ile yetinmemiş, bunun tamamlayıcısı olan demokrasi ile tamamlamış, ikisinin bir bütün olduğunu belirtmiştir.
ODUNPAZARI VE TEPEBAŞINDAKİ
CUMHURİYET ANITLARI YAKIŞTI



Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 100. Yılı nedeniyle Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyelerinin yaptırmış oldukları 100. Yıl anıtları açıldı.
Odunpazarı Belediyesi, Cumhuriyetin 100. yılına özel olarak Odunpazarında tarihi bölge deki Hicri Sezen Meydanı'na '100. Yıl Atatürk Anıtı' açtı. Heykeltıraş Serdar Tekebaşoğlu tarafından yapılan heykelde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı İsmet İnönü bulunuyor.
Bu heykel tarihi Odunpazarı'na dolasıyla Odunpazarı ilçesine çok yakıştı.
* * *
Tepebaşı Belediyesi'nin bu yıl 16'ncısını düzenlediği ve Cumhuriyetin 100'üncü yılına adanan Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu'nda 25 sanatçının el ele emek vererek ortaya çıkarttığı 100. Yıl Cumhuriyet Anıtı gerçekleştirildi.
23 Türk sanatçı, 28 civarında da muhtelif üniversitelerde okuyan Güzel Sanatlar Bölümü öğrencileriyle birlikte 50 kişilik bir kadroyla oluşan anıt İsmet İnönü-1 Bulvarı'nda.
Bu anıtta Tepebaşı ilçesine çok yakıştı.
Daha doğrusu her iki anıtta Cumhuriyet kenti Eskişehir'e çok yakıştı.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın da belirttiği üzre 100. Yıl Anıtının üzerinde birçok medeniyet gözüküyor. Frigler, Hitiler, İzmir'in dağlarından çiçekler var. Buna benzer birçok sanatçının düşündüğü duygular var.
Her ne kadar bugün 100. Yıl Anıtı dense de esas adını Eskişehirliler belirleyecek.
Eskişehir'in simgelerinden biri olacak anıt için isim önerisinde bulunmak isteyen Eskişehirliler, 5 Kasım tarihine kadar '[email protected]' mail adresine veya belediyenin sosyal medya hesaplarına önerilerini gönderebilecek.
* * *
Yıllardan beri Eskişehir'in muhtelif semtlerinde Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yaptırılan şehre ayrı bir güzellik veren çok sayıdaki heykeller birilerini rahatsız etti.
Her fırsatta bu heykelleri eleştirdiler.
Bakalım Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyelerinin yaptırdıkları şehre çok yakışan 100. Yıl anıtlarından da rahatsızlık duyacaklar mı?
* * *

MHP'LİLER UNUTSA DA UNUTMAYANLARDA VAR
Yıllarca Ülkü Ocakları ve MHP içerisinde mücadele vermiş bir isim Orhan Aydın.
Bugünlerde yakalandığı amansız hastalıkla mücadele ediyor.
Son bir yıldır hastane hastane dolaşarak şifa arıyor.
Allah şifasını versin.
İnşallah tez zamanda hastalığı yener tekrar eski sağlığına kavuşur.
1976'dan beri Ülkü Ocaklı.
Birileri ayrılıp gitse de yıllar önce baş koyduğu davanın en hızlı savunucusu.
'Partim MHP, liderim tartışmasız rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş, gerisi teferruat' diyor.
Orhan Aydın ile dün Köprübaşında karşılaştım.
Yakalanmış amansız hastalığa rağmen moralini bozmamış, 'yıllarca kurşun attım, kurşun yedim Gazi sayılırım. Nasıl o kurşunlara boyun eğmediysem, ayakta kalmayı başardıysam bu hastalığı da yeneceğim' dedi.
'Abi ben TAŞ medrese de yattım. Ülkücü olduğum için en ufak bir beklentim olmadı. Dava adamıyım. Siyaset nedir bilmem. Birçok kişinin derdine derman oldum. Ülkücü ve MHP'li dostlarıma kırgınım. CHP Milletvekilleri Jale Nur Süllü ve Utku Çakırözer beni evimde ziyaret ettiler. Yapabileceğimiz bir şey varsa her zaman yanımda olduklarını söylediler. Ki Jale Hanım ve Utku Bey benim Ülkücü ve MHP'li olduğumu bildiklerine rağmen. Ama yıllarca birlikte mücadele ettiğim dava arkadaşlarım bırakın ziyaretime gelmeyi bir telefonu bile çok gördüler. Ne kadar Ülkücü ve MHP'li dostum varsa onlara hakkımı helal etmiyorum. 21 Ekim'de Ülkü Ocakları Tepebaşı İlçe Başkanım ziyaretime geldi. Birkaç gün önce de Hürriyetçi Eğitim-Sen Başkanı Oğuz İdog ile yönetim kurulu üyesi Yıldırım Asalet Zengin, Özlem Yıldırım Hocam ve eşi Serkan Yıldırım ziyaretime geldiler. Ahde vefa bu. Bu zor günümde yanımda olduklarından dolayı çok mutlu oldum. Vefa'yı İstanbul'da bir semt olarak bilenleri Allah ıslah etsin' diyerek vedalaştık.
* * *
Orhan Aydın'ı yaklaşık 40 yıldır tanırım.
Yukarıda da yazdım.
Son yıllarda birçok arkadaşı MHP'den istifa edip başka partilere gitse de o MHP çatısı altında 'mücadeleye devam' diyenlerden.
Maddi olarak kimseden bir beklentisi yok.
Yıllarca omuz omuza mücadele ettiği arkadaşlarının vefasızlığına üzülüyor.
Oysa onun bu hastalığı yenmesi için morale daha çok ihtiyacı var.
CHP'li Milletvekilleri bile ziyaret ederken MHP'lilerin duyarsız kalmaları onu daha çok yaralıyor.
MHP İl Başkanı ve Odunpazarı-Tepebaşı İlçe Başkanları ile Ülkü Ocakları il başkanına sesleniyorum.
Amansız hastalıkla mücadele veren dava arkadaşınızı, büyüğünüzü ziyaret etseniz, ona moral olacak.
Bu morali ondan esirgemeyin.
Bir yeriniz eksilmez.
* * *

KISSADAN HİSSE:

HAYAT SÖZLÜ BİR SINAV
Hayat sözlü bir sınava benzer.
Ağzından çıkan her kelime başarını etkiler.
-Kimi büyük lokma yediğinden, kimi bir lokmayı bölüşemediğinden kaybeder.
-Kendi tuzu kuru olan, başkasının yarasına tuz basmayı çok sever.
-Eleştirmek ve kibirlenmek ne kadar ham insan işiyse, hoş görmek ve tevazu olgun insan işidir.
-İnsan kendine mesafe koyan birinin değiştiğini ya da gerçek yüzünü gösterdiğini düşünür de araya örülen bu duvarın tuğlalarını ben vermiş olamaz mıyım diye hiç düşünmez.
-İşine geldiği gibi davranan insanlara hiçbir zaman güvenilmez.
-Bir insan ne kadar bencilse o kadar merhametsizdir. Merhamet insansı insan yapan yegane özelliktir.
-Hiç kimsenin hikayesini tam olarak bilemezsin.
İnsanın kendine bile anlattıkları vardır.
-Bugün üzgün olan insan kimsenin umurunda değil, yarında olmayacak.
Hayatı çok ciddiye alma.
Toprak herkesi çabuk unutturur…
* * *

FIKRA:

Karıştırılan Atlar
Temel ve Cemal birer at alırlar. Ama sürekli karıştırırlar hangisi benim hangisi senin diye. Temel'in aklına bir fikir gelir der ki:
- 'Cemal, atın birinin kulağını keselim o zaman karıştırmayız belki.'
Atın kulağını keserler ama yine karıştırırlar. Temel der;
- 'Ula yine karıştırayruz. Bari öbür kulağını da keselim.'
Hayvanın öbür kulağını da keserler. Yine karıştırırlar. Temel der ki;
-' Kuyruğunu da keselim, belki o zaman karıştırmayız.'
Kuyruğunu da keserler hayvanın. Tekrar karıştırırlar.
Ve Temel sonunda der ki:
- 'Ula Cemal! Hayvanın kulağını kestik karıştırdık. Öbür kulağını kestik yine karıştırdık. Kuyruğunu kestik ama hala karıştırıyoruz. En iyisi sen siyahına bin ben beyazına bineyim.'
* * *