Bugün Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyetimizin doğum günü, Türkiye Cumhuriyeti 101. yaşını kutluyor. Özgürlük, eşitlik, bağımsızlık gibi evrensel değerlere kavuştuğumuz gün…

Bugün tarihimizin en değerli günlerinden birini, gerçek bir bayramı kutluyoruz…

Bugün büyük bir mutluluk ve gururla insandan, çoğulculuktan, hak ve hukuktan, adaletten, özgürlüklerden yana olan insana en yakışan yönetim şeklinin, Cumhuriyetimizin 101. Yıldönümünü kutluyoruz.

Kurtuluş Savaşından sonra Cumhuriyetin kurulması Türk Milletinin ikinci büyük zaferi oldu. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde en demokratik yönetim şekli olan Cumhuriyetimize kavuştuk...

Bu önemli gün, Türkiye'nin modernleşme ve demokratikleşme sürecinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. 29 Ekim 1923 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun fiilen sona ermesi ve Türkiye'nin bir cumhuriyet olarak yönetilmeye başlanması anlamına gelir…

Cumhuriyet Bayramı, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi emsali görülmemiş bir zaferini simgeler. Atatürk önderliğindeki milli mücadele, işgalci güçlere karşı verilen destansı bir mücadele sonucunda Cumhuriyet'in ilanı ile taçlanmıştır. Bu zafer, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde gösterdiği vatanseverlik ruhunu yansıtır… 

Cumhuriyet Bayramı, Türkiye'nin çağdaşlaşma ve modernleşme yolundaki kararlılığını vurgular. Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, eşitlik ve adalet ilkeleri üzerine kurulmuştur. Bu ilkeler, Türkiye'nin demokratik bir ülke olarak yönetilmesini sağlamış ve ulusal birliği güçlendirmiştir…

Bayram, aynı zamanda Türk milletinin bir arada yaşama ve ortak bir gelecek inşa etme iradesini gösterir... Cumhuriyet, farklı kültürlerden, inançlardan ve etnik kökenlerden gelen insanların eşit haklara sahip olduğu, birlikte yaşama ve ortak değerlere saygı duymanın en önemli göstergesidir...  Cumhuriyet Bayramı, en yalın bir ifadeyle Türk milletinin bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en önemli dönüm noktasını temsil eder. Bu gün, Cumhuriyet'in kazanımlarını kutlamanın yanı sıra, Türkiye'nin demokratik, laik ve çağdaş değerlere bağlılığını vurgular ve milli birlik ve beraberlik duygularını pekiştirir…

* * *

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Türkiye’de hızlı bir kalkınma dönemi başladı. Ekonomi, siyasal, sosyal, kültür ve sanat alanları başta olmak üzere her alanda ilerleme, çağdaşlaşma ve modernleşmenin ilk adımları atıldı. Cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından biri de hiç şüphesiz hukukun üstünlüğü anlayışının ülke ve milletimiz için hâkim kılınması olmuştur. Bu sayede cumhuriyet yönetimi ile birlikte hukuk devletinin ilkeleri gereğince yasalar önünde tüm bireyler hiçbir ayrım gözetmeksizin eşit sayıldı…

Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte 29 Ekim 1923 günü Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuş ve bu toprakların ilelebet yurdumuz olduğu tescillenmiştir. Cumhuriyet yönetiminde egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Ulusumuz Cumhuriyetle birlikte özünde var olan özgürlük ve eşitlik gibi unsurları kavramış, yaradılışına ve yaşantısına en uygun olan yönetim şeklini benimsedi…

Yıllarca savaşlar ve işgaller görmüş ülkemizin güzel topraklarına bir bahar gibi gelen Cumhuriyet, elbette kolay tesis edilmedi. Halkın iradesi ve idaresinden yana olan bu rejim için çok sancılı süreçlerden geçilmiştir. Yokluk ve türlü zorluklar içindeki ülkemizin insanlarının yorgunluğunu gören, vatandaşların bağımsızlığa ve özgürlüğe olan ihtiyacını bilen ve önemseyen eşsiz bir deha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu ve “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” dedi…

Cumhuriyet kolay kurulmadı elbet, ancak gelişiyle de yorgun bir ülkenin üzerinden tüm karanlığı, tüm umutsuzluğu da olanca gücüyle silip süpürdü. Çağdaş ve demokratik bir yönetim biçimi olan Cumhuriyet ile birlikte ülkemizde de yeni bir ufuk açıldı.  Bilim, eğitim, sanayi başta olmak üzere sayısız alanda kalkınma ve aydınlanma hamleleri başladı…

Kadın erkek eşitliği, seçme ve seçilme hakkı, laik bir devlet anlayışı, hukukun üstünlüğü gibi kavramlarla tanıştı halkımız. Cumhuriyet de bu değil miydi zaten? Akıl, bilim, sanat, bağımsızlık, özgürlük, hak, hukuk ve eşitlikten yana, kısaca insan ve insana dair ne varsa ondan yana olan değil midir Cumhuriyet?

Ecdadımızın en değerli mirası olan Cumhuriyetimizi korumak ve yükseltmek ise bizim temel görevimizdir. Bunun içinde yapılması gereken en önemli şey tıpkı Kurtuluş Savaşında olduğu gibi birlik ve beraberlik içerisinde milletin ve devletin düşmanlarına karşı ortak mücadele etmektir…

Cumhuriyet, toplumu ümmetten ulus, bireyi kuldan yurttaş konumuna yükselten bir Aydınlanma Devrimi'dir. 29 Ekim, bir doğuşun, bir devrimin, kısacası bir mucizenin adıdır...

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız tüm ulusumuza Kutlu Olsun…

İlkelerinden asla şaşmayacağımız, eşsiz bir miras olarak aldığımız ve çocuklarımıza emanet edeceğimiz Cumhuriyet’imizin 101. Yıldönümünü kutluyor, devrimleri ve dehası ile bize bu ufku açan büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Cumhuriyet’in tesisi ve ilerlemesinde emeği bulunan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum…

Cumhuriyetimizin kurulmasında, korunmasında ve yaşatılmasında canını feda eden başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

Kimsenin kuşkusu olmasın bıraktıkları emanetin sonsuza dek bekçileri olacağız…

* * *

 

 

FUTBOL YOK AMA…

Eskişehirspor’un bu sezon ligde oynadığı 4 lig maçını da izledim. Bu maçlardan 3’ü

deplasman da oynandı…

Deplasmanlardaki maçları her ne kadar kazanmış olsa da Siyah-Kırmızılı takımın

ortaya koyduğu oyun az çok futboldan anlayanları pek tatmin etmedi…

İki hafta önce Eskişehir’de oynadığı Osmanlı 1453 Spor maçında derli toplu göze hoş gelen futbol sergilendi...

O da rakibin çok genç ve tecrübesiz futbolculardan oluşmasından kaynaklandı...

* * *

Gelelim Pazar günü Fethiye’de oynanan Kaş Kınıkspor maçına…

Bir hafta önce kendi saha ve seyircisinin önünde Osmanlı 1453 Spor kalesine gol

yağdıran Eskişehirsporlu futbolcuların, yine ligin zayıf ve maddi sıkıntılarla boğuşan

Kaş Kınıkspor karşısında özellikle ilk yarıda ortaya koyduğu futbol “şampiyonluğa

oynayan takım mı bu?” eleştirilerine muhatap oldu...

Eleştirenler sonuna kadar haklı…

Geçen sezonda ilk 8-9 haftada yine kötü futbol oynanmasına rağmen

kazanmalarından dolayı kötü futbolu görmezden gelenler “şampiyon ES-ES” türküleri söylüyorlardı…

Ben bugün olduğu gibi o zamanda “kötü futbola alkış tutuluyor. Bu futbol

Eskişehirspor’u şampiyonluğa götürmez” diye köşemde sık sık dile getirdim...

Bu eleştirilerime, “Sen Eskişehirspor düşmanı mısın? Şampiyon olmasını

istemiyorsun” diye anlamsız yanıtlar geldi...  

“Benim Eskişehirporluluğumdan şüphe duyanların ben aklından şüphe ederim...”

Netice olarak sezon sonunda haklılığım kanıtlandı, Siyah-Kırmızılılar bırakın şampiyonluğu ligi 3’üncü tamamlayarak koca bir sezonu hüsranla bitirdi...

İnşallah bu sezonda aynı akıbeti yaşamayız…

* * *

Pazar günü Kaş Kınıkspor’u da deplasmanda 3-0 yenen Eskişehirspor’un oynadığı

futboldan tatmin olan kaç kişi var?

Elbette şampiyonluk yolunda iyi futbol oynamaktan çok kazanılan puan ve puanlar

önemli…

İyi futbol oynasan da şayet maçı kazanamazsan puan veya puanlar alamazsın…

Eyvallah…

Ama her hafta oltaya balık takılmayabilir…

Bazen de eli boş dönersin…

İyi futbol, gol ve gollerle süslenirse hepimizi tatmin eder…

* * *

Eskişehirspor ligin 9. Haftasına kadar oynadığı maçları kazanabilir…

10. Hafta deplasmanda oynayacağı grubun güçlü takımı Ereğli ve 11. Hafta

Eskişehir’de karşılaşacağı Manavgat Belediyespor karşılaşmalarında gösterilecek olan

performans bence Siyah-Kırmızılı takımın lig sonu için az çok fikir verecek…

* * *

Maçtan sonra ES TV’den sevgili Ahmet Deniz Canoruç, Eskişehirspor Teknik

Direktörü Ergün Ortakçı ile yaptığı söyleşide, “Hocam takımın ortaya koyduğu

futbol eleştiriliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sordu…

Ortakçı’nın yanıtı şöyle oldu:

“Bende beğenmiyorum. Ancak biraz zaman gerekli. Bu futbolcular hazırlık

maçlarını seyirci önünde oynamadı. Maçlarımızı oynadığımız Atatürk

Stadyumunda hazırlık dönemi geçirmedik. Saha ve seyirciye sağlanacak

uyum ileriki maçlarda artıkça güzel futbolda ortaya çıkacak…”

* * *

Ergün Hocaya şunu sormazlar mı?

“Peki, hocam hazırlık maçlarına seyirci almama kararını sen vermedin mi?

Futbolcuların taraftar ile bütünleşmesinin önüne sen geçmedin mi?”.

Yazılacak başka şeylerde varda şimdi birileri çıkıp “yürüyen tekere çomak

sokma” diyecekler…

Ben sezonun başında uyarayım da, sezon sonunda geçtiğimiz sezon olduğu gibi

Hayal-i sükûta uğramayalım…

* * *