Bugün '24 Kasım Öğretmenler Günü…'

Ülkemizde:

* Eğitimin küresel salgına kurban edildiği…

* Eğitimin içeriğinin dinselleştirildiği; biçiminin özelleştirildiği ve vakıflaştırıldığı…

* Eğitim alanımızın tepeden tırnağa yandaş siyasal kadrolarla doldurulduğu…

* Öğretmenlik mesleğinin niteliğinin ve saygınlığının düşürüldüğü…

* Yüz binlerce genç öğretmenimizin atanması yapılmazken, eğitim alanında yüz binlerce öğretmen açığının olduğu…

* Tüm öğretmenlerin ekonomik, demokratik ve sosyal haklar bakımından büyük sıkıntılar yaşadıkları bir dönem yaşıyoruz…

Böyle bir ortamda 'Öğretmenler Günü' coşku değil, hüzün veriyor insana… Ama hüzün de kaplasa içimizi 'her durumda ve koşulda iyiyi, doğruyu ve güzeli korumak ve geliştirmek…' durumundayız.

Öyleyse 24 Kasım; anılarımızı, bilinçlerimizi, umutlarımızı, azim ve kararlılığımızı yenileme günü olmalıdır.

24 KASIM'IN TARİHSEL ANLAMI

Bilindiği gibi, ülkemizde 1981'den önceki yıllarında yaygın olarak kutlanan bir Öğretmenler Günü yoktur.

Ancak o yıllarda, Öğretmen Okullarının kuruluş tarihi olan 16 Mart 1848 ve Köy
Enstitülerinin kuruluş tarihi olan 17 Nisan 1940 tarihlerinin yıldönümlerinde bazı okullarda ve kurumlarda anma törenleri yapılmaktaydı.

Ülkemizde 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olarak 1981 yılında kabul edilmiştir. Böyle bir kararın '12 Eylül faşist yönetimi döneminde kabul edilmesi…' konusunda ilk günlerden beri tartışmalar yapılmıştır, yapılmaktadır…

Ülkemizin duyarlı yurttaşları, 12 Eylül cuntacılarının demokrasimize verdiği zararları elbette unutmadı. O karanlık yıllarda öğretmenlere ve örgütlerine yapılan kötülükler de unutulmadı, unutulmamalıdır…

Ancak Öğretmenler Günü olarak kabul edilen '24 Kasım 1928' tarihinin Cumhuriyet ve eğitim tarihimiz açısından ne denli önemli olduğu da unutulmamalıdır.

Çünkü 24 Kasım tarihinin temelinde, 'ATATÜRK adında simgeleşen Cumhuriyet değerleri' vardır. Cumhuriyetimizin o zor yıllarında gerçekleştirilen 'çağdaş eğitim seferberliği ve eğitimde devrimsel atılımlar' vardır.

Bu bağlamda, '12 Eylül karanlığı ile Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinin aydınlığı birbirine karıştırılmamalıdır…' Ayrıca, son 39 yıldan beri 'toplumumuzun artık 24 Kasım Türkiye Öğretmenler Günü'nü içselleştirdiği…' de unutulmamalıdır.

Güncel görevimiz '24 Kasım'ı korumak ve geliştirmek…' olmalıdır.

ÜLKEMİZDE ÖĞRETMEN ÖRGÜTLENMESİNİN GELDİĞİ NOKTA

Elli yılı aşkın bir süredir öğretmen örgütlenmesi içinde aktif sorumluluklar yüklenen ve bu konuya oldukça yoğunlaşan bir kimse olarak çıkardığım bir sonuç var: 'Bana bir ülkedeki öğretmen örgütlerinin durumunu söyleyin, size o ülkedeki öğretmenlerin ve eğitimin kalitesini söyleyeyim…'

Bu bağlamda ülkemizde 1908'den bu yana 112 yıldır sürüp gelen öğretmen örgütlenmesinin tarihsel sürecini incelediğimizde durum şöyle özetlenebilir:

* Sürecin 'İlk 100 yıllık' döneminde öğretmenlerin çoğu örgüt üyesidirler.

* Bu ilk 100 yıllık dönemdeki güçlü ve saygın öğretmen örgütleri (TÖDMF, TÖS, TÖB- DER, EĞİT- DER, EĞİTİM- İŞ, EĞİT-SEN, EĞİTİM- SEN); 'laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim' ilkeleri doğrultusunda 'eğitim ve öğretmen sorunlarına çözüm üretme' gayreti içinde olmuşlardır.

* O Öğretmen örgütleri 'toplumsal/ ulusal sorunlara' karşı çok duyarlıdırlar.

* Güçlü öğretmen örgütleri her dönemde ilerlemenin/ gelişmenin destekçisi olmuşlar; hiçbir dönemde 'gerici iktidarlarla ya da gerici partilerle işbirliği içinde olmamışlardır.'

* AKP'nin iktidara gelmesinden sonra (özellikle son 15 yıl içinde) öğretmen örgütlenmesinde 'örgütsel birlik ve örgütsel bağımsızlık ilkleri' darmadağın olmuştur…

Günümüzde 'Kamu Görevlileri Sendikaları Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolunda' 2020 yılı verilerine baktığımızda ise durum tam anlamıyla 'paramparça' ve içler acısı bir durumdadır:

  • Ülkemizde eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri kolunda kurulmuş '50 civarında' eğitim sendikası var.
  • Bu işkolundaki 4 büyük sendikanın yaklaşık üye oranları (Eğitim Bir- Sen 34, Türk Eğitim- Sen 17, Eğitim- Sen 6, Eğitim- İş 4) toplam % 62civarındadır ve hiçbiri tek başına çoğunluğa sahip değildir.
  • Ne yazık ki bu sendika çokluğunun arkasında 'mesleksel değil; etnik, dinsel ve ideolojik/ politik farklılıklar' yatmaktadır.

Mevcut dört büyük sendikanın güdümlü/ yandaş oldukları siyasal eğilimler şöyledir: Eğitim Bir Sen (AKP), Türk Eğitim Sen (MHP), Eğitim- Sen (Bazı radikal sol partiler ve HDP), Eğitim- İş (Bazı merkez sağ ve ılımlı sol gruplar)

Mevcut sendikaların arkasında yatan bu 'etnik, dinsel, ideolojik/ politik etkenler', evrensel sendikal ilkelere hatta ülkemizdeki mevut yasalara bile aykırıdır.

ÖĞRETMEN SENDİKALARIMIZIN 24 KASIM'A BAKIŞLARI…

Çağımızda tüm teknolojik gelişmelere karşın, eğitimde kalitenin ve başarının en önemli unsurunun 'öğretmen' olduğu bilinen bir gerçekliktir. Çünkü eğitim ve öğretmenliğin özünde 'bilimin yol göstericiliği' yatar.

Eğer bilimin yol göstericiliği ortadan kaldırılırsa; öğretmenliğin hiçbir özelliği, güzelliği, gücü ve koruyuculuğu kalmaz. Yani mesleğinde ve mesleksel örgütlenmesinde bilimi rehber edinmeyen öğretmenlerin 'tuz' özelliği de kalmaz.

Ne yazık ki ülkemizde son 18 yıldan beri iyice bozulmaya başlayan eğitim alanında, 'artık tuz da kokmaya başlamıştır…'

24 Kasım Öğretmenler Günü söz konusu olunca, mevcut öğretmen sendikalarımızın bu önemli güne 'güdümlü oldukları siyasal örgütlerin penceresinden bakmaları…' kaçınılmazdır.

Nitekim o pencerelerden baktıklarında kimi 'Dindar, kindar nesiller görüyor…' Kimisi 'Dünyaya bedel nesiller peşinde…' Kimisi de 'Özgürlüğü ayrılıkta ve radikal eylemlerde arıyor…' Bu arada kimileri de 'Dünyaya kendi küçük pencerelerinden bakmayı meziyet sanıyor…'

Ama o pencerelerden 'Atatürk' ve 'Laik, demokratik ve bağımsız Türkiye' gerçekleri net bir biçimde görünmüyor…

Oysa 24 Kasım'a bilimin ve demokrasinin penceresinden bakmak ve bu düşüncelerle kutlamak gerekiyor…

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…