1919'da şımarık emperyalist general ve monşerlerin gazına gelen Yunanlılar,
'vatan toprakları'mızı işgal etmeye başlamıştı.
Güzel yurt köşeleri bir bir elden çıkıyor, vatan toprağı acıyla, kanla yoğruluyordu.
Birileri
'dur' demeliydi.
O ses Samsun'dan,
'Mavi Gözlü Dev'den yükseldi.
Dalga dalga yayıldı Amasya'ya, Erzurum'a, Sivas'a, Ankara'ya, tüm yurda; beden buldu, Kuvayi Milliye oldu.
Silahsız, giyitsiz yediden yetmişe kadın erkek, kız kızan; dişiyle, tırnağıyla, kazmasıyla, baltasıyla, ayağında çarığıyla bu yüce çağrıya el verdi, gönül verdi.
***
Milletin ters giden talihiyle birlikte düşmanın İnönü'de alt edilmesinden sonra, yeni destanlar eklendi tarihe.
22 gün 22 gece sonunda düşman, istila emelleriyle birlikte gömülünce Sakarya'nın soğuk sularına, Afyon ufukları aydınlanıverdi taze bir umut ile.
26 Ağustos'ta topların çelik ağzı çalınca hücum borusunu;
30 Ağustos'ta
'İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!' diyen kararlı sese kulak veren piyadeler yağmur oldu yağdı düşman siperlerine; sipahiler mızrak gibi saplandı düşmanın böğrüne.
Atatürk'ün önderliğindeki milli irade, ta Afyon'dan İzmir'e peşindeydi dörtnala, çala kırbaç;
İşgalci düşman kaç ha kaç, Ege'nin soğuk sularında buldu kendini.
O gün Türk Milleti; Mondros'u, Sevr'i parçaladı, Lozan'ın yaldızlı çerçevesini hazırladı. 19 Mayıs'ta temeli kazılmaya başlanan Cumhuriyet'e ilk harcı attı.
***
30 Ağustos,
Umudunu yitirmeyen erkeğin yalın ayağındaki sızının,
Bebesini beşikte bırakıp cephane yüklenen kadının sırtındaki ağrının,
Muştu bekleyen kocamış gözdeki sevinç gözyaşının zaferidir.
30 Ağustos,
Sadece takvimde bir tarih değildir. Milli bir ruhla tarihe kazınmış zaferin adıdır.
30 Ağustos,
Tüm yokluklara rağmen birlik olan bir milletin, emperyalist emellere dur diyebileceğinin tüm dünyaya gösterildiği,
'Bağımsızlık meşalesi'dir.
***
Ne yazık ki son yıllarda, demokrasi sathında siyasi fay kırıkları arasında,
Atatürk'ü, Kurtuluş Savaşı'nı, milli bayramlarımızı ve kahramanlık günlerimizi yok saymaya, değersizleştirmeye, Cumhuriyet kazanımlarını unutturmaya çalışanlar türedi.
Ayaklar altına almayla övündükleri milli kimliğin, silmeye çalıştıkları milli benliğin, millette ne anlam ifade ettiğini bilemediler bir süre…
Şimdi koltukçu ortaklarının zoruyla mı, yoksa gerçekten öğrendiler mi bilemiyorum. Milliliği ve yerliliği kimseye kaptırmadıkları bir yola girseler de;
'ya takiyye yapıyorlarsa' diyerek üç beş yıl önceki söylemlerini de unutamıyorum.
Bu millet Atatürk'e de, Alparslan'a da, Fatih'e de; tarihimizin temeline bir taş ekleyen tüm kahramanlarına sahip çıkan bir millettir.
Tarihi kahramanlarımız ve günlerimizin, dini ve milli bayramlarımızın insanımızı birbirine yakınlaştırdığını; milli duyguları ve aidiyeti geliştirdiğini bilmeyen mi var?
Her birinin ayrı değerinin olmasına rağmen, sanki birbirinin alternatifiymiş gibi göstermek, ya cahilliğin, ya art niyetin ya da aymazlığın ürünü değil midir?
***
Bilinsin ki tarih, zaferleri ve kahramanları altın harflerle yazarken,
'geldikleri gibi gidenler'i de yazar.
Milli günleri küçümsemenin, karşı çıkmanın, millete karşı çıkmak olduğu sakın unutulmasın!
***
Şimdi
'30 Ağustos duygusallığı'ndayım.
Şanlı Türk Bayrağımı balkona asacağım ve bayram sevincini coşkuyla yaşayacağım.
Zafer Bayramınız kutlu olsun!