14 Mayıs seçimine 8 gün kaldı. Artık seçmenin kararı kesinleşmiştir.
Aslına bakarsanız ben kararsız seçmen olduğuna inanmıyorum.
Varsa bile 100 kişiden biridir.
Ben yaklaşık iki aydan beri sokakta, çarşıda, kahvede, kafede, pazar yerinde alışveriş yaparken karşılaştığım samimi olduğum kişilere 'seçimde kime oy vereceksin?' diye sorduğumda samimi olarak oy verecekleri partiyi söylediler.
Bu süreç içerisinde yaklaşık 200 kişiyle yüz yüze görüştüğümde 'kararsızım' diyen bir kişi dahi olmadı.
Adalarda kafesi olan bir arkadaşım anlatmıştı.
'Özellikle ilk kez oy verecek gençler ikilem içerisinde. Konuşmalarına zaman zaman kulak misafiri oluyorum. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Millet İttifakının adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun televizyonlardaki canlı yayın programlarını izlemişler. Her iki cumhurbaşkanı adayının söylemleri kendilerini tatmin etmemiş. Ama yine de iki adaydan birisine oy vereceklerini söylüyorlar. Sanıyorum onlarda artık kime oy vereceklerini netleştirmişlerdir'.
* * *
Önceki gün üç arkadaş sıcak sulardaki bir çay bahçesinde sohbet ediyoruz. Yanımızdaki masada 5-6 kişi sohbet ediyorlardı. Konu siyaset olunca, bir taraftan arkadaşlarımla sohbet ederken bir taraftan da yan masadakileri dinliyordum.
Konuşmalarının özeti şöyle:'Arkadaşlar eğer siyasi partilerin genel başkanları ve cumhurbaşkanın mitingleri olmasa ülkede seçim var mı yok mu belli değil. Diğer illeri bilmiyorum ama Eskişehir'de hiç seçim havası yok. Eskiden mahalle aralarında hemen hemen her partinin seçim bürosu olurdu. İçinde insan kaynardı. Milletvekili veya belediye başkan adayları şehri adım adım gezerlerdi. Bu seçimde partilerin milletvekili adaylarını veya il başkanlarını, belediye başkanlarınıgöremiyorum. Bir hafta önce bizim dernek lokalinde otururken CHP'nin milletvekili ve milletvekili adayı Utku Çakırözer geldi. Utku Bey ayrıldıktan sonra lokal işletmecisine 'adaylardan başka gelen oldu mu?' diye sordum. 'Olmadı' dedi. Yanındaki ise 'Ben birkaç kez AK Parti'nin milletvekili adayı Enerji Bakanını bir de İYİ Partilileri çarşıda gezerken gördüm. Bir başkası ise vallahi Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın hakkını yemeyelim. Utku Çakırözer ile birlikte dolaştıklarına 6-7 kez şahit oldum. Hatta ilçelere de birlikte gittiklerini gazetelerde okudum.'
* * *
Seçmen şunu söylüyor: 'Sahada ne AK Parti ne de CHP var. Hadi diğerleri gezmese de olur. TBMM'de çoğunluğa talip olanların milletvekili adayları ve il başkanları nerelerde geziyorlarsa göremiyoruz.'
* * *
Geçen yıl Seyitgazi'nin Ayvalı Mahallesinde (köyünde) küçük bir bahçe aldım. Eşimle birlikte sebze ektik, meyve fidanı diktik. İlk mahsulümüzü de geçen yıl aldık. Bu sezon nisan yağmurları Mayıs'a kaydı. Henüz ekim yapamadık. Çarşamba günü hava iyi olunca sürdürmeye gittik. İşimiz bitti. Eşimle köy meydanındaki kahveye çay içmeye gittik. Biraz medyatik olduğumdan insanlar beni tanıdı. Köye gide gele çoğuyla da arkadaş olduk. Eşimle çaylarımızı içerken 'bizim gazeteci gelmiş' diyerek masamıza oturdular.
Onlara, 'Siyasiler geldiler mi? Bana anlattığınız sıkıntılarınızı onlara da anlattınız mı?' diye sordum.
'Bir tek AK Partililer geldi. Bu kahvede oturduk. Sıkıntılarımızı ve beklentilerimizi anlattık. Not aldılar. Başka da hiçbir partiden gelen olmadı' dediler.
Hatta bana, 'Artık sende bu köydensin. Diğer partilere söyle onlarda gelsinler. Özellikle CHP ve İYİ Partililere söyle. Onlara oy lazım değil mi? Seyitgazi Belediye Başkanı CHP'li. Seyitgazi-Ayvalı arası 5 dk. Yanına milletvekili adaylarından birisini alsın gelsin. İYİ Parti'nin 2. Sıra milletvekili adayı Özlem Hanım da Seyitgazili. Derdimizi, sıkıntılarımızı ve beklentilerimizi bir de onlara anlatalım. Bunu yaz' diye de rica da bulundular.
* * *
Elçiye zeval olmaz.
Ben yazayım.
Gidip gitmeme tercihi tabi ki siyasi partilerin.
Diğer partiler gitmez, onların sıkıntılarını taleplerini dinlemezse 14 Mayıs da sandıktan AK Parti çıkarsa,'Bize neden oy vermediniz?' demeye de yüzleri olmaz.
* * *

DEVRİM VE TOOG BULUŞTU!
Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla 1961 yılında üretilerek Türkiye'nin yerli otomobil macerasını başlatan 'Devrim' otomobili Togg
Türkiye'nin ilk yerli otomobili Eskişehir'de buluştu.
Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi koordinasyonunda, Anadolu Üniversitesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilenİç Anadolu Kariyer Fuarı'nda (İKAF'23), Türkiye'nin yerli otomobilleri Devrim ve Togg katılımcılardan yoğun ilgi gördü.
Bugünkü adıyla TÜRASAŞ olan 1960'lı yıllarda TCDD Cer Atölyesinde 20 kişilik mühendis grubuna Türkiye'nin ilk yerli otomobilini yapmaları için görev verildi.
16 Haziran 1961 de imalatına başlanan adı daha sonra Devrim konulan otomobilin yapımını 29 Ekim 1961 de tamamlandı.
O yıllarda Türkiye'de otomobil yapımı hayal gibi görünse de 4,5 ay gibi kısa bir süre içerisinde gerçekleştirildi.
Devrim Otomobilinin imalatı sırasında CER Atölyesinde usta olarak çalışmış olan Emin Gürcan hatıralında şuna yer vermiş:
'Bu iki otomobilin bende torna-freze makinalarında parça imalatında çalıştım. Yapımları tamamlanan iki otomobil 29 Ekim törenleri için Ankara'ya trenle gönderildi. Benzin konulması unutulmuş dediler. Bence bahaneydi bu. Bu otomobilin Türkiye'de üretilmesini istemeyenlerin bir oyunu idi. Benzin unutulma olarak tarihe geçen aslı unutulma değil doldurulan benzinin kasıtlı olarak boşaltılmasıydı. Bu olay Türkiye düşmanlarının büyük bir koz verdi. Ertesi gün gazetelerde 'Rezalet Devrim yolda kaldı', 'Devrim yürümedi' başlıkları vardı. Alaya alanlar 'biz demedik mi yapılamaz' diyenler öne çıkıyor, Devrim otomobilinin üretimden hiç bahsedilmiyordu. Gazetelerin bu haberleri etkili oluyor, başta cumhurbaşkanı olmak üzere destek verenlerin hepsi desteğini çekti Devrim yolda bırakıldı.'
* * *
Türkiye'nin bir çivi dahi üretmesini istemeyen dış güçler 20 vatanseverin gündüz gece çalışarak 4,5 ay gibi kısa bir süre içerisinde iki adet otomobilin imalatını gerçekleştirmesini kıskanarak bu başarının devamını engellemeyi başardılar.
Oysa ki eğer fırsat ve imkan verilirse 'bizde otomobil üretilemez' diyenlere güzel bir cevap verilmişti. İkincisi ise otomobili gerçekleştireceklere cesaret verilmişti.
* * *
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerli otomobil için adımı attı ve başardı.
Birileri, 'yüzde yüz yerli değil. Parçaları dışarıdan geliyor. Montajı İtalya'da yapılıp gemilerle Türkiye'ye getiriliyor' diye eleştiriyor.
Eleştirenler Türkiye'de satılan yabancı markalı otomobillerin bazılarının montajlarının Türkiye'de yapıldığını bilmiyorlar mı?
Bal gibi de biliyorlar.
Hatta o yabancı otomobillerin de bazı yedek parçaimalatları da farklı ülkeler de gerçekleştiriliyor.
Togg'un çoğu yedek parçaları Türkiye'de üretiliyor, montajı da yine Türkiye'de yapılıyor.
Tıp ki Devrim'in seri üretimini engelleyenler bugün Türkiye'nin ilk elektrikli yerli otomobilini de engellemek istiyorlar.
Keşke 1961 yılında Eskişehir Cer Atölyesinde yapımı gerçekleştirilen Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim'e sahip çıkabilseydik, bugün Türkiye otomobil ithal değil ihraç eden ülke olabilirdi.
Devrim'den sonra farklı marka otomobiller de gerçekleştirilebilirdi.
* * *
Ben Türk vatandaşı olarak 'Devrim' ve 'TOGG'u yan yana görünce gururlandım.
Nitekim Anadolu Üniversitesi'nin İletişim Bilimleri Fakültesi bahçesinde görücüye çıkan yerli otomobilleri gezen öğrenciler ile İç Anadolu Kariyer Fuarı'na katılanların da büyük ilgi gösterdiklerini görmekten mutluluk duydum.
* * *


KISSADAN HİSSE:

HAYAT BÖYLEDİR İŞTE
Bir adam, Afrika'da yürürken arkasından bir aslanın koştuğunu görür. Hızla kaçarken tam önünde bir kuyu görür ve hızla kuyuya iner. İpe sarılıp kuyuya inerken, alt tarafta büyük bir yılan görür. Yılan hızla buna doğru yükselirken 'Ne yapacağım' der.
Üstte aslan altta yılan…
O sırada iki tane fare biri beyaz diğeri siyah ipi kemirmeye başlar. Her yerden başı belada iken bir anda bir yüzünde ıslak bir şey hisseder. Bir arı bir damla balı yüzüne bırakır ve balın tadı damağında iken uyanır ve 'OH BE RÜYA İMİŞ' der.
Bir seyyide anlatır.
'Rüyamın yorumu ne diye?' diye sorar.
Seyyid gülerek, 'Anlamadın mı?'.
'Peşinden koşan aslan ölüm meleğidir. İçinde yılan bulunan kuyu senin mezarındır.
Sarıldığın ip senin hayatındır. Beyaz ve siyah fare gece ile gündüzdür ömrünü kemirirler. Peki ya o bal nedir dersen? Dünyanın geçici lezzetidir.'
(alıntı)
* * * *