14 ve 28 Mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde 'Millet İttifakını' oluşturan partilerin genel başkanları ile ittifakın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu için seçimi kesin kazanacaklar gözüyle bakılıyordu...
Hele 2. Tura kalınca ümitler daha da arttı.
Ancak 28 Mayıs akşamı sandıklar açılıp oylar sayılınca başta cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere hemen hepsi büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yarışan Kılıçdaroğlu, girdiği tüm seçimlerde AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gerisinde kaldı.
TÜRKİYE'DEKİ SEÇMENİN ÇOĞUNLUĞU
'SAĞ PARTİLERE' OY VERİYOR
Türkiye'deki seçmen profiline baktığımızda büyük çoğunluğu merkez sağ düşüncesine sahip. Son yarım asra baktığımızda bunu bir tek merhum başbakanlardan Bülent Ecevit kırmayı başarmıştı.
1977 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi oyunu yüzde 41,38'e çıkardı. Bu oy oranı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sol görüşlü bir partinin çok partili siyasal yaşamda kazandığı en yüksek oy olarak tarihe geçti. Aynı zamanda bu oy oranı, 1950'den sonra bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisinin aldığı en yüksek oy oldu...
1977'den sonra yapılan tüm seçimlerde CHP bir daha bu sayıyı yakalayamadı...
Deniz Baykal'dan genel başkanlık koltuğunu devralan Kemal Kılıçdaroğlu'da CHP'nin oylarını yükseltemedi, Ecevit'in başarasına ulaşamadı.
28 Mayıs seçimlerinde de cumhurbaşkanlık yarışında Recep Tayyip Erdoğan'ı geçemeyerek sandıkta kalan KemalKılıçdaroğlu'nun koltuğu sallantıya girdi.
Bazı illerdeki il, ilçe başkanları, çok azınlıkta kalsa da eski ve yeni milletvekilleri Kılıçdaroğlu'nun kasım ayında yapılacak kurultayda genel başkanlıktan çekilmesini istiyorlar.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da 'artık değişim zamanı' diyerek Kılıçdaroğlu'na dolaylı olarak genel başkanlığı bırakmasını isteyenler arasında.
İMAMOĞLU GENEL BAŞKAN OLUR MU?
Parti içerisinde birileri Ekrem İmamoğlu'nun CHP'nin başına geçmesini istiyor.
Ancak bunun için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından istifa etmesi gerekiyor.
İstifa etmesi halinde meclis çoğunluğu AK Parti'de olması nedeniyle başkanlık koltuğu 2019 seçimlerinde iki kez kaybettiği AK Parti'ye geçecek.
Ekrem İmamoğlu bunu göze alamıyor.
İmamoğlu'nun genel başkan olmasını isteyenler tıpkı Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti Genel Başkanı iken okuduğu şiirden dolayı yargılanıp ceza alarak hapse girmesiyle Abdullah Gül'ün geçici genel başkanlık formülünü gündeme getiriyorlar.
2024'de yapılacak yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını yeniden İmamoğlu kazanır, meclis çoğunluğu da CHP geçerse istifa ederek partinin başınageçeceği konuşuluyor.
KILIÇDAROĞLU BIRAKMAK TARAFTARI DEĞİL
Diğer taraftan seçimi kaybetse de parti içerisinde birileri muhalefet bayrağı açsa da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bırakmaktan yana değil.
'Gerekirse 6'lı değil bunları göndermek için 16'lı masa kurarım' diyerek yerel seçimlerde partisinin başında kalma mesajı verdi...
Bu nedenle CHP 'Kılıçdaroğlu taraftarları','İmamoğlu taraftarları' diye parti ikiye bölünmüş gibi gözüküyor.
ESKİŞEHİRLİ BAŞKANLAR KİME DESTEK VERİYOR?
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, açık açık 'Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanındayım' dedi.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un ise Ekrem İmamoğlu'nun yanında yer alacağı konuşuluyor.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, kimin yanında olacağının rengini vermemişti.
Geçtiğimiz salı günü TBMM'de yapılan CHP'nin meclis grup toplantısına katıldı. Tepebaşı Belediyesi bünyesindeki Tombakzade ve Çamlıca Beldeevleriayrıca Çamlıca Deneyimli Kafe ile Ahmet Bilek Deneyimli Kafe kursiyerleri ile birlikte TBMM'yi ziyaret etti.
Bu ziyareti 'Ataç'ın, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanında olduğunun mesajıolarak' yorumlayanlar oldu.
CHP'nin büyük kurultayına daha beş ay var.
Bu süre içerisinde köprünün altından dahaçok sular akacak.
İl Kongreleri tamamlanıp, kurultay delegeleri belli olsun.
Delege yapıları az çok Kılıçdaroğlu'nungörevedevam edip etmeyeceğini belli eder.
* * *
'EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI ASGARİ ÜCRET KADAR OLMALI'
2023'ün temmuz ayında uygulanacak asgari ücret rakamı belli oldu. Türk-İş'in de makul gördüğü yeni asgari ücret net 11 bin 402 TL oldu.
Yüzde 34.04'lük zammı beğenenlerde, beğenmeyenler de oldu.
Dün akşam saatlerinde Sebahattin Günday parkındaki Odunpazarı Belediyesine ait çay bahçesinde üç eski sendikacıyla karşılaştım.
Üçü de emekli.
Masaya davet ettiler.
Çaylarımızı içerken kendilerine açıklanan asgari ücreti ve verilen yüzde 34.4'lük zammı nasıl bulduklarını sordum.
'Türk-İş 15 bin TL taleple masaya oturmalıydı'
Aynen şu şekilde yanıtladılar: 'Yetmez ama yaklaşık 3'de bir oranında arttı. 2 bin 900 TL'ye varan bir artış. Bugünün şartlarında az. Ancak birde işveren tarafını düşünelim. Biz yıllarca sendikacılık yaptık. İşçiyi memnun etmek için toplu sözleşme masasın oturmadan önce taleplerini öğrenirdik. İşverenden bu talebin üzerinde artış isterdik. Sonunda kafamızda belirlediğimiz rakama ulaştığımızda tabi ki sosyal haklar da dahil toplu sözleşmeye imzayı atardık. Türk-İş 15 bin TL taleple görüşmelere başlamalıydı. Son olarak 12 bin TL'ye razı olmalıydı. Hani diyeceksin ki arada 600 TL var. O 600 TL işçinin çocuğunun okula gidiş geliş ulaşım bedeli. Veya iki veya üç haftalık pazar parası. Küçük görülmemeli.'
'İŞVERENİ DE DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ'
İçlerinde en eski sendikacı olan ağabeyim, 'Toplu sözleşme masasında çalışanların hak ve menfaatlerini koruyacağız. Bu bizim en başta görevimiz. Ancak işvereni de düşünmek zorundayız. Bizim sendikacılık yaptığımız dönemlerde de yüksek enflasyon varken de düşük olduğu dönemlerde de toplu sözleşmeler imzaladık. Ama hiçbir zaman çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik. İşvereni de düşündük. Astronomik rakam talep edip dirensek işletmesinin geliri belli. Ödeyemeyeceği rakama imza atsa ya işyerinin kapısına bir süre kilit vuracak ya da istemeyerek de olsa maliyeti düşürmek için işçi çıkaracak. Elimizi vicdanımıza, kendimizideonun yerine koyardık. Her iki tarafı memnun edecek sözleşmeler imzaladık. Belki büyük işletmeler ve üretim yapanlar 12 hadi bilemedin 13 bini zorda olsa kabul ederdi. Ancak küçük işletmeler, örneğin 2-3 işçi çalıştıran mağazalar var. Bunları zorlardı. Maliyet yükseldiği için işçisini çıkarmak zorunda kalırdı' dedi.
EMEKLİLERİN BEKLENTİSİ YÜKSELDİ
Laf döndü dolaştı emeklilere geldi.
Üç emekli sendikacı bende emekli gazeteci.
Onların primleri yüksek yattığından aldıkları emekli maaşları da ortalamanın üzerinde. 13-14 bin TL civarında.
Buna rağmen aybaşını zor getirdiklerinden yakındılar.
Bugün en düşük emekli maaşı 7 bin 500 TL. Hatta dul ve yetim aylığı alanlar daha da altında maaş alıyorlar. 7 bin 500 TL ile karı-koca bile geçinemez. Birde çocukları varsa ek iş yapmak zorunda. Evinin ihtiyacını ancak karşılayabilsin. Yoksa yarı aç-yarı tok geçinmek zorunda.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde 'en düşük memur maaşı 22 bin TL olacak' sözünü verdi. Bunun da kademli olarak uygulanacağı ortaya çıktı...
Asgari ücretin 11 bin 402 olmasıyla emeklilerin de beklentisi yükseldi.
Ortalama 5-6 bin TL emekli maaşı alanların maaşları 7 bin 500 TL'ye yükseltilmişti. 7 bin 500 TL maaş alanlar bu artıştan yararlanamadı. Şimdi onlar mağdur. 2 bin 500-3 bin TL arasında zam alanlar ile hiç alamayanlar arasında makas kapandı. Temmuz ayında 7 bin 500 TL emekli maaşı alanlar ile en düşük maaşları 7 bin 500 TL'ye yükseltilenler arasındaki adaletsizlik giderilerek emekli maaşları en az asgari ücret seviyesine çıkarılmalı.
Yani memurlarda yapılması söz konusu olan kademeli maaş artışı işçi emeklerinde de uygulanmalı.
Haksızlık ancak bu şekilde telafi edilebilir.
Peki bu haksızlık giderilir mi? Hep birlikte göreceğiz...
* * *
KISSADAN HİSSE:
Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir süre sonra, genç adam, uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkûm olduğunu açıklamış. Mahkûmiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki, ne ziyaretine gelmişler, ne de bir mektup yollamışlar. Ama mahkûm, ailesinin fakir oldukları için seyahat edemediklerini, cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş. Ailesinin işini kolaylaştırmak için, kendilerine mektup yazıp tren kasabalarının eteklerindeki çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse, raylara yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağlayacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini istemiyorlarsa, hiçbir şey yapmayacaklar, o da trende kalıp başka memleketlere gidecek, belki de bir serseri olacakmış. Tren, kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki, pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş. Bir dakika sonra elini genç mahkûmun koluna koymuş, 'Şuraya bak' demiş.
Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş.
'Her şey yolunda, bütün ağaç bembeyaz kurdelelerle bezenmiş'.
O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar, adeta, birden dağılmış, kaybolmuş.'Affetmezseniz sevemezsiniz. Sevgisiz hayat da anlamsızdır'.
* * *
FIKRA:
Kavaze
Sultan Aziz, bir gün sarayda hokkabaz oynatıyormuş, yanında da dönemin meşhur Ali Paşa'sı varmış. Bir ara şaka yapmış:
'Paşa şu kavazeyi başına tak bakalım yakışır mı?'.
Padişah şakası bu! Kavaze dediği de Hokkabaz külahı...
Ali Paşa hemen 'Ferman efendimizindir' dedikten sonra koynundan mührü hümayun'u çıkarmış, yani padişahın verdiği sadaret mührünü, başbakanlık mührünü...
Sultan Aziz;
'Ne oluyor?' diye sormuş:
Ali Paşa cevabını vermiş:
'Devlet-i Aliye'nizin sadaret makamını işgal eden adam, bu rütbe üzerinde oldukça, başına hokkabaz kavazesi koyamaz!'.
'Aman Paşa sen de hiç şakaya gelmezsin!'.
* * *