Bu yazımda birkaç konuya değinmek istiyorum, bakalım becerebilecek miyim?
İki hafta önceki yazımda Odunpazarı Belediyesi Başkanı Kazım Kurt ile Kırmızıtoprak Mahallesi Muhtarı Hidayet Elbir arasındaki sürtüşmeyi yazmıştım.
Kurt tüm muhtarlara Atatürk Rölyefi hediye ediyor. Fakat Muhat Elbir bu hediyeyi kabul etmiyordu.
Yazıklar olsun diye yazdım muhtara. Muhtar davet etti gittim, derdini dinledim. Bu kez döndüm Kurt'a yazdım.
Cevap vermediği için üç şık sıraladım. Şıklardan biri de
'Bu dangalağa cevap vermeyelim de, kendini bir halt zannetmesin' idi.
Odunpazarı Belediyesi Basın Yayın Halkla İlişkiler Müdürü Arif Anbar aradı, açıklamada bulundu.
Böylece şimdilik dangalaklıktan kurtulmuş oldum.
Meseleyi iyice öğreneyim diye işi gücü bırakıp, haber vermeden Arif Bey'i ziyarete gittim ama toplantıdaymış.
Sağ olsun Özel Kalem Müdürü Şenol Durul makamında ağırladı. Muhtarın Atatürk Rölyefini neden kabul etmediğini ilk ağızdan öğrenmek istedim.
Hediyeyi muhtara iletmek için giden iki kişiden biri olan, Odunpazarı Belediyesi Halk Masası Sorumlusu Emine Kırmızgül.
Emine Hanımın sözleri şöyle;
'Rölyefi Kırmızıtoprak Mahallesi Muhtarına vermek isteyince şiddetli bir tepki ile karşılaştık.
Belediyenizin hiçbir hediyesini kabul etmiyorum, alın geri götürün. Belediye Başkanınızı da Başkan olarak kabul etmiyorum, tanımıyorum… şeklinde konuştu'
Şenol Bey'in odasında bulunan bir hanımefendi bana
'Çok sivri dillisiniz…' diye konuşurken başkanlık kapısı açıldı ve Kazım Kurt tüm heybetiyle ve incecik (!) sesiyle,
'Vay vay vay… Katibim sen hala yaşıyor musun?' diye karşımda belirdi.
Neden böyle söyledi anlamadım. Fakat herhalde ülkemizde medya mensuplarının uzun süre yaşamadığını biliyor ki. Benim hala yaşadığıma hayret etti.
Neyse, çaylarımızı yudumlarken Kurt'un söyledikleri de şöyle;
'Belediyemize bağlı 85 muhtarlık var. Ben başkan olarak tümüne aynı mesafedeyim. Muhtarlara belde evi yapıp birer oda sözü verdim. Fakat söz konusu muhtar bizden adeta dayalı döşeli 3+1 kat istiyor.
Geniş bir odası, toplantı salonu, kendine ait mutfağı, tuvaleti olacakmış.
Ben benim belediyeme bağlı muhtara yer tahsis edeceğim. Fakat muhtar başka bir partinin mensuplarıyla orada toplantı düzenleyecek.
Yok öyle yağma!
Benim için bu konu kapandı. Zaten kaymakamlıktan valiliğe, genel merkezimizden Cumhurbaşkanlığı'na kadar şikayet etmiş.
Bundan sonra da aklına gelen tüm kapılara şikayetini sürdürsün. Benim için o muhtar bitti artık' diye sözünü bitirdi.
Tam kapısından uğurlarken omzuma elinin koyup
'Yaz abi yaz, benim için '……..' diye de yaz' dedi ama…
Ya…za…mı…yo…rum.
Hecelemenin sonu 'yorum' oldu, yorumu sizlere, öncelikle Kırmızıtoprak sakinlerine bırakıyorum.
Bu olay benim içinde bitti, yapılacak başka işlerim de var.
***
BARNABAS İNCİLİ
Uzun bir süre önce şehrimize gelen ve el üstünde tutulup ağırlanan… Fakat nedense şehrimi hakkında çirkin çirkin şeyler yazan biri var.
Adı Ahmet Yenilmez. Bu zat oyuncu, yönetmen ve yandaş basında yazar.
Şöyle buyurmuş;
'Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ölümünden 15 gün önce beni aradı. Kendisine iletilen görüntülü mesajı o da bana iletti. Görüntüde ki Barnabas İncili idi. Bana dedi ki bu İncil'i gören kısa süre sonra ölüyor. Yazıcıoğlu'da bu görüşmeden 15 gün sonra öldü…' diye devam ediyor.
Merhum Yazıcıoğlu'na Allah rahmet eylesin.
Fakat gerisini sen düşün hayrı şehrimizi kötüleyen Ahmet Efendi.
Barnabas İncili'ni sen de gördüğüne göre…?
Yazıcıoğlu daha dün ölmedi ki, Şimdiye kadar neden sustun?
Pardon anlayamadım.
Haa… Yeni filmi gösterime giriyor da ondan.
Haklısın biraz reklam lazım.
***
İŞİN SUYUNU ÇIKARDILAR
Cumhurbaşkanı çağrı yaptı ya;
'Yastığın altındaki dolarınızı çıkarın TL'ye çevirin' diye.
Dolar bozduranlara hediyeler;
*Ankara'da bir balıkçı, 100 dolar bozdurana bir kilo hamsi
*Sakarya'da bir çay ocağı, 500 dolar bozdurana gün boyu bedava çay.
*Edirne'de yüz dolar bozdurana bir porsiyon tava ciğeri
*Bursa'da bir mermerci, 2 bin dolar bozdurana mezar taşı
*Siirt'te bin dolar bozdurana muhabbet kuşu
İnşallah Eskişehir'den çıkmaz diye dua ediyordum ama…
Sanayide bir grup esnaf bir ay boyunca bedava hizmet verecekmiş.
Vee Erzincan'da bir berber 300 dolar bozdurana bedava saç sakal tıraşı yapacakmış.
Şimdi ben (yok ama) dolar bozdurdum diyelim.
Ankara'ya git bir kilo hamsi al. Geç oradan Sakarya'ya akşama kadar bedava çay iç. Bursa'ya dön mezar taşını yazdır getir. Siirt'e git muhabbet kuşunu al. Yürü Erzincan'a saç sakal tıraşını al dön Eskişehir'e .
Eh bu kadar yoldan sonra araban elbette hırpalanır.
Bizim şehirde sok Sanayi Çarşısına bir ay boyunca bedavadan elden geçirsinler.
Siz ne düşünüyorsunuz bilmem ama bence işin suyu çıktı.
Fakat ben de bu kervana katılmak istiyorum.
Mesela öyle yastık altına ölümlük, dirimlik saklanan 50 veya 100 dolarlara değil.
Daha düne kadar delik ayakkabıyla gezerken bugün holding sahibi olanlar…
Daha düne kadar kat karşılığı bir daireyi zor yaparken, bugün gökdelen sahibi olanlar…
Daha düne kadar saat kulesine bakıp vakti öğrenirken, bugün kolunda milyarlık saatle gezenler…
Daha düne kadar kayığı bile yokken bugün gemi filosu sahibi olanlar… Vesaire, vesaire,
Bozdursunlar milyon dolarları.
Ben zaten çulsuzun tekiyim, hediye verecek bir malım yok.
Fakat bozdururlarsa, hediye olarak;
'14 YILLIK HAKKIM HELAL OLSUN'
***
Kalın sağlıcakla