Bugüne kadar yaptıklarını gördükçe, söylediklerini duydukça senden iğrendim.
Deli misin, divane misin neyin nesisin bir türlü karar veremedim.
Her icraatından sonra 'Yaz lan İsmail şu herife birkaç satırda rahatla' dedim.
Aldım kağıdı, kalemi ama içimden bir ses 'Boşverr… Bunun için zaman harcamaya değmez.' dedi ve vazgeçtim.
Ben senin durumunu neye benzetiyorum biliyor musun?
Bilemezsin tabi anlatayım.
Sen varsın ya sen…
Bazı ailelerde aklı bir karış havada gezen, pembe rüyalarda yüzen genç kızlar vardır.
Ana babası onun iyiliği için bir takım laflar söylerler yüzüne karşı. Ama o bunu tersine yorumlayıp, sağda solda homurdanmaya başlar;
'Zaten bunlar beni sevmiyorlar, her yaptığımı eleştiriyorlar. Neymiş komşumuzun oğlu ile çıkıyormuşum da… Biz o aile ile husumetliymişiz de… Ondan bana koca olmazmış da… Falan da filan… Artık canıma tak etti, ben o çocuğu seviyorum ona kaçacağım…'
Gönül bu… İster kırdaki ota konar, ister denizdeki boka.
Buna bir şey diyemeyiz ama kaçmadan ve kaçtıktan sonra ailenin sırlarını ortaya saçmanın alemi ne?
Neyse… Bu rezilliği geçelim.
Genç kız annesinin 'Yapma yavrum, bak başını yakacaksın…' gibi uyarılarına, yalvarmalarına rağmen husumetli oldukları ailenin oğluna kaçar.
Kaçar ama daha bohçasını açamadan oğlanın anası başlar zırlamaya, babası başlar hırlamaya;
'Biz husumetli olduğumuz bir ailenin kızını gelin alamayız…' diye.
Yuvasız kalan aklı bir karış havadaki kızın tek çaresi vardır.
Kendisine yalvarıp, yakaran annesinin kucağı.
Veyahut da Yeşilcam filmlerinde olduğu gibi tecavüzcü Coşkun'un kucağı… Daha sonrası pavyon.
Peki kaçan kızlar böyle.
Bunun kız değil de bir erkek olduğunu düşünelim.
O zaman ne olacak?
***
İşte bu bölümde dizimizin başrol oyuncusu KILIÇDAROĞLU piyasaya çıkıyor.
Evet Kılıçdaroğlu!
Ben seni şu yukarıda senaryosunu yazdığım, aklı bir karış havada ki genç kıza benzetiyorum. Sakın alınma, 'Teşbihte hata olmaz' derler.
Genç kıza benzetiyorum derken, sadece genç kızın durumuna benzetiyorum.
Ağabeyinin şahsında partimiz CHP'yi kötüledin.
Aile sırlarını (eğer onlar da yalan değilse) ortaya saçtın.
Niyetin, derdin, beklentin neydi bilmiyorum ama…
AKP'ye kaçtın!
Ne oldu kardeş…
Güvendiğin dağlara kar mı yağdı?
CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu!
Sana sesleniyorum.
Hevesin kursağında mı kaldı.
Genç kızın ailesini kötülediği gibi sen de abini, partisini kötüleyip bir paye kapacaktın.
E be kardeşim kaç yaşında adamsın.
Şu cahil aklımda ben mi sana akıl vereyim?
Sadece şov yapmakla olmuyor ki.
Madem kaçacaksın, sadece delikanlıyla iş bitmiyor ki.
Karşı tarafın ana babasının da bir gönlünü alsaydın ya.
Bak şimdi…
Teşbihte hata olmaz dedik,
Güzelce bir tımar edilmiş sıpa gibi ortada kaldın.
AKP yönetimi yerinde bir kararla üyelik teklifini red'etti.
Ben hep AKP diye yazarım. Fakat sana gıcıklığımdan ilk defa AK Parti diye yazacağım.
Verdikleri etik karar yüzünden AK Parti yöneticilerini tebrik ediyorum.
Napcen şimdi?
Sakın ha MHP'ye yanaşmaya kalkma.
Çünkü alacağın cevap;
'Ay kardeş vallahi başımızın üstünde yerin var. Ama biz Meclis kürsüsün de, boynumuzda ki damarlar patlayacak gibi onlara bağırsak bile icraatta kol kolayız…' diyerek geri çevireceklerdir.
İstersen bir de HDP'yi dene.
Yok yok o da olmaz, seni oraya da kabul etmezler.
Dediğim gibi sen en iyisi annenin evine dön.
Her genç kızın başına gelir böyle şeyler.
Hadi bön bön bakıp durma yüzüme, anca gidersin.
Kim söylemişti biz, unuttum.
Hadi yürü…
'Tıpış tıpış gideceksin'
***
Konu bitti ama bir şeyler daha ilave edelim.
Yukarıda 'MHP'ye yanaşmaya kalkma' demişim de, aklıma Bahçeli geldi.
Bahçeli Anayasa değişikliğiyle ilgili milletvekillerine gözdağı vermek için; 'Bu değişiklik geçmezse erken seçime gidilir…'
Ha gayret Bahçeli!
80'di 40'a düştü.
40'tı 20'ye düşsün.
Olmadı inatla devam, barajın altına düşsün.
O barajın yıkılmasına koltuk değneği bile engel olamaz.
Ha gayret.
***
Yılbaşından önce 'Müslüman Noel kutlamaz', 'İçki haramdır' gibi kartlar atılmış sağa sola.
Bizlere Müslümanlığı öğretmeye kalkan o şeylere yazacaktım ama yerimiz yetmez.
Haftaya yazarız sağ olursak. Hem de Mehmet Görmez'e sorarız.
Fakat 'İçki haramdır' deyince aklıma geldi.
Birkaç gün önce sevgili İbrahim Gerede şeref verdi masama.
Aha şu iki gözüm önüme aksın ısmarladığı 20'lik rakı yüzünden değil, çok severim kendisini.
İlk kitabı 'Kesit'i imzalayıp hediye etti.
Sadece 5 dakikalığına oturdu ama sohbetimi 90 dakika falan sürdü.
Beni evde bekleyen bir tek kedim Panter var. Beni görüce sadece 'miyav' der.
Yani eve geç gitsem de pek sorun yok.
İbrahim Bey, kulakları çınlasın ve Allah derdinin şifasını versin değerli yengemizden izin aldı.
Keşke yazabilsem ama detayları geçelim.
Kol kola çıktık İbrahim Bey'le Söğütlüler Derneği'nden.
Tam karşımızda tramvay durağı.
İbrahim Bey seyirtti durağa doğru ama…
Tramvayın önünden de Tepebaşı Belediyesi'nin geri dönüşüm kamyonu geliyor.
Valla ben uyarmadım.
Artık hangisine bindi bilemem.
Tramvaya bindiyse bugün kesinlikle onun da yazısı çıkar.
Yazısı yoksa eğer…
Hemen Ahmet Ataç'ı arayın.
Yoksa… Herhangi bir marketten alışveriş yaptığınızda elinizde poşet olarak İbrahim Gerede'yi taşıyor olabilirsiniz.
Ben boşuna demiyorum;
'Benim masama oturmak tehlikelidir' diye.
***
Kalın sağlıcakla