Dilencilik kısaca yoksulluk kaynaklı olarak bir başkasından para ya da değerli eşya isteme eylemidir.
Dilencilik kısaca yoksulluk kaynaklı olarak bir başkasından para ya da değerli eşya isteme eylemidir. Eylem aynı zamanda bir meslek olarak da değerlendirilebilir. Bu meslek insanlık tarihinde eşitsizlik olduğu sürece varlığını sürdürmüş, farklı motivasyonlarla, farklı şekillerde gerçekleşmiştir.Dilenme eyleminin norm dışı olarak kabulü ve suç olarak kabul edilmesi zamana, coğrafyaya ve kültüre göre değişiklik göstermektedir.
Dilencilikle ilgili olarak toplumsal vicdanı en çok yaralayan husus hiç şüphesiz zorla dilendirme suçudur.
Bu suçun en savunmasız hedefleri arasında çocuklar bulunmaktadır. Dilenen çocukların oluşturduğu rahatsızlık hissi söz konusu çocuklara daha fazla yardım ederek giderilmeye çalışılması sorunun çözümünü daha da zorlaştırmaktadır.
DİLENCİLİK MESLEK HALİNE GELDİ
Dilencilik Türkiye'de toplumsal bir sorun.
Dilencilerin büyük çoğunluğu, dilenciliği bir meslek olarak algılamaktadırlar.
Dilencilik, insanların iyi niyetlerini ve yardım duygularını suiistimale dayanmaktadır.
Dilencilik sorunun oluşum ve devamında sosyo- ekonomik sorunların, yasal boşlukların önemli payı var.
YAŞADIĞIM İKİ OLAY
Yaklaşık 15-20 önce idi. Her zaman ekmek aldığım Taşbaşındaki fırına gittim. Kapısında 7-8 yaşlarında bir çocukla orta yaşlı bir kadın bekliyordu.
Elini açarak, 'Abi çocuklarım aç. Allah rızası için bir ekmek parası' dedi.
Bende bir ekmekte kadına aldım.
'Bu ekmeği sana aldım' deyince, 'Allah razı olsun abi. Şuradaki marketten de 250 gram peynir ile 250 gram zeytin de alabilir misin?' dedi.
Kadının yanındaki çocuğa bakınca merhamet duygularım kabardı.
'Tamam' diyerek kadın ve çocuğu ile birlikte kadının market dediği bakkal dükkanına girdik.
'250 gram peynir 250 gram da zeytin tart bayana ver' dedim.
Adam, 'peynir de zeytin bitti. Yeni tenekeyi yarın açacağım' diyerek isteğimi geri çevirdi.
Ben de kadın çocuğunun yanında rencide olmasın diye eline bir miktar para sıkıştırdım.
Dilenci kadın ile çocuğu uzaklaşınca bakkala girerek, 'Neden kadına peynir-zeytini vermedin. Parasını ben ödeyecektim' dediğim de 'Sakin ol beyefendi. O kadın bugün senin gibi iyi niyetli 4 ayrı kişiyle geldi. Peynir, zeytin, yumurta vs. aldırdı. Ben seni tanıdığım için istismardan kurtardım' deyince çok şaşırdım.
Kadının yanındaki çocuğunu kullanarak insanları istismar ettiğini o zaman anladım.
* * *
Fırından çıktım Köprübaşına doğru yürürken esnaf sarayı yakınlarında bir çocuk melodika çalıyordu. Yanında da ondan daha küçük çocuk da elindeki kutuyu uzatıp dinleyicilerden para topluyordu.
Ben de cebimden 5 lira çıkarıp vermek üzere iken elimi tutan 60 yaşlarındaki bir adam, 'Yanlış yapıyorsunuz' deyince şaşırdım, birkaç saniye donakaldım.
'Çocukcağıza yardım amaçlı...' dedim.
'Çocuğa yardım etmiyorsunuz, onu çalıştıranlara, sömürenlere yardım ediyorsunuz. Çocuklar işçi de satıcı da olamaz. Onlara bu işleri yaptıranlar onların haklarını acımasızca ellerinden alıyor, siz de bunun devamını sağlıyorsunuz' dedi.
'Belki de gerçekten ailesi zor durumda. Çocuk okula gidiyordur. Okul ihtiyaçlarını alacaktır' dediğimde adam şöyle yanıt verdi:
'Bu çocuklara para vermeyin, mendil v.s satan çocuklardan hiçbir şey satın almayın. Dilencilik yapan çocuklara da para vermeyin' diye beni dolaylı olarak da insanları uyardı.
'Affedersiniz siz ne iş yapıyorsunuz?' diye sorma ihtiyacı duydum.
Emekli okul müdürüymüş.
'Bu konu hakkında çok çalışma yaptım. Çok sayıda çocuğu da sokaktan kurtardım. Ailelerinin çocuklarını dilendirdiklerine şahit oldum' dedi.
Eğitimcinin o söylemi üzerine parayı tekrar cebime koydum.
Bu bana bir nasihat oldu.
Ondan sonra çocuklardan ne mendil aldım ne de para verdim.
* * *
Bunu niçin yazdığıma gelince.
Valilikten yapılan açıklamayı okudum.
Sokakta çalıştırılan, dilendirilen çocukların olduğu, beden ya da ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumdaki kimselerin dilencilikte kullanıldıklarının gözlemlendiği belirtilerek, sokaklarda çocukların satıcılık, dilencilik yapmaları yasaklanmış.
Vatandaşların yardımlaşma, paylaşma, zor durumda olana yardım etmek gibi insani vasıflarının, merhamet duygularının istismar edildiği, geleceğin teminatı çocukların sağlık ve güvenlik bakımından elverişsiz olan ortamlardan uzak tutularak, ruhen ve bedenen sağlıklı, ailelerine ve topluma faydalı bireyler olarak yetişmelerine imkan sağlanmasının hedeflendiği vurgulanmış.
Doğru bir karar.
Sayın Valimiz Hüseyin Aksoy ile çalışma arkadaşlarını kutluyorum.
Bu konuda en büyük görev önce biz vatandaşlara sonra da kolluk görevlilerine düşüyor.
Vatandaşlar olarak biz o çocuklardan alışveriş yapmaz, dilenen, sokaklarda müzik aleti çalan ilköğretim yaşındaki çocuklara para vermezsek o çocukları istismar eden aileleri de bu alışkanlıklarından vaz geçecekler.
Tekrar olacak ama olsun.
Lütfen ama lütfen öncelikle sokaklarda dilenen, müzik aleti çalan, mendil veya v.s satan çocuklardan alışveriş yapmayın, para da vermeyin.
Bizler valiliğin çocuk istismarının önüne geçmek için aldığı karara destek verirsek uygulama başarıya ulaşır.
* * *
ÇALIŞAN EMEKLİLER ÜVEY EVLAT MI?
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz pazartesi günü cumhurbaşkanlığı kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, emeklilere bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin lira ödeme yapacaklarını açıkladı.
İlk etap da '5 bin lirayı' duyan emekliler azda olsa sevindiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Çalışan emeklilere ödenmeyecek' deyince çoğunun sevinci kursağında kaldı.
Bu ülke de emekli olmuş insanlar hala çalışmaya devam ediyorlarsa herhalde 'zevk olsun' diye değil.
Aldığı emekli maaşı ile evini geçindiremediği, üniversiteye giden çocuğuna para göndermek için çalışmak zorunda.
Aldığı ortalama 9-10 bin lira maaşla bugünkü hayat şartlarında geçinebilmek mümkün mü?
Evi kira ise, okula giden çocukları varsa, aile de başka çalışan veya emekli yoksa emekli maaşıyla ay sonunu getirmemekte.
Birçok işveren de yapılacak denetimlerde 'sigortasız işçi çalıştırmaktan ceza yememek için veya bir iş kazası ile karşı karşıya kaldığında mağdur olmamak' mecburen çalıştırdığı emekliyi sosyal güvenlik kapsamına alıyor.
* * *
Yukarıda da belirttim.
Emekliler yaşadıkları geçim zorluğundan dolayı çalışmak zorundalar.
Yoksa çoğu emekli, aldığı emekli maaşıyla yarı aç yarı tok yaşar.
Madem emeklilere 5 bin lira verilecek. Bunun adı '29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ikramiye mi yoksa küçükte olsa bir katkı mı?' ne olursa olsun çalışan çalışmayan ayrım yapılmadan tüm emeklilere verilmeli.
Çalışan emekliler cezalandırılıyor mu?
Buna çalışan veya çalışmayan tüm emekliler tepkili.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'TBMM açıldığında tüm emeklilerin emekli maaşları yeniden gözden geçirilerek ekim ayında yeni bir iyileştirme yapılacak' demişti.
Şimdi ise iyileştirmenin yeni yılda yapılacağı söyleniyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yeni oluşan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Kabinesinde alınan kararla, ÖTV, KDV, vergiler artırıldı.
Akaryakıt fiyatları nerede ise yüzde yüz arttı.
Bu da iğneden ipliğe her şeyin fiyatının da yüzde yüze yakın artışlara neden oldu.
Geçtiğimiz temmuz ayında memurlara, işçilere, asgari ücrete, emeklilere verilen zamlar ceplerinden fazlasıyla çıktı.
Bu nedenle çalışan emeklilerin daha fazla tepkisini almamak, ayrımcılığı ortadan kaldırmak için açıklanan 5 bin lira ikramiye tüm emeklilere verilmeli.
'Emekli gerçek bir
iyileştirmeyi bekliyor'
Türkiye Emekliler Derneği Eskişehir Şubesi Başkanı Arif Duru da tepki göstererek, 'Şehit kanlarıyla sulanmış bu kutsal topraklar üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyetimizin şan, şeref ve onurla dolu 100. yılını büyük bir mutlulukla kutlamaktayız. Emekli topluluğumuz bu duygu ve düşünceleri yaşarken ve ne yazık ki ekonomik baskılar altında giderek eriyen alım güçleriyle hayatta kalma mücadelesi verirken, her zaman olduğu gibi onur ve haysiyetini kimseye çiğnetmeyeceğini defalarca ifade etmiştir. Buna rağmen son günlerde dillendirilen, emekliye bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin lira 100. yıl ikramiyesi verileceğini gerçekçi, kabul edilebilir, makul ve anlaşılabilir bulmuyoruz. Emeklinin onurunu inciteceği gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin büyüklüğüne ve haysiyetine yakışmayacaktır. Böyle bir girişim 100 yıllık Cumhuriyeti de 16 milyonluk topluluğumuzu da rencide eder. Emekliye yapılan her türlü muamele, milletimizin yaşama kudretinin bir ölçüsü olacaktır. Emekliye buna göre muamele edilmeli, hak ettiği değer, daha da geciktirilmeden derhal verilmelidir. Emekliler, toplumların koruma altına alınması gereken ayrıcalıklı kesimleridir. Ve kendi geleceklerini, ödedikleri primlerle kendileri güvence altına alarak, saygınlıklarını ispatlamışlardır. Kimse emekliye saygısızlık edemez. Açlık sınırının neredeyse yarısı kadar bir aylıkla nasıl geçinsin insanlar. Bu Türkiye'nin ayıbıdır. Emeklilerimizin hepsi şu anda sosyal yardıma muhtaç' diyerek emeklilerin ekim ayında maaşlarında iyileştirme beklediklerinin de altını çizdi.
* * *
Özellikle çalışan emeklilerden gelen tepkilere rağmen 'çalışan emekliler' 5 bin lira ikramiyeden mahrum mu bırakılacak, yoksa yanlıştan dönülecek mi?
Bekleyip göreceğiz.
* * *
FIKRA:
Şöhretli Çocuk
Adamın biri arkadaşıyla sohbet ederken oğlunu överek şöyle dedi:
- 'Bizim büyük oğlanın maşallahı var, yazdıklarını binlerce kişi okuyor.'
Arkadaşı merak etti:
- 'Ne işle meşgul sizin çocuk, yazar filan mı?'.
- 'Tabelacı...'
* * *