Son yıllarda Ramazan ve Kurban Bayramları yaklaştıkça hep çocukluk, ilk, orta okul çağlarımda yaşadığım bayram günleri gelir gözümün önüne. Bayramı 'bayram' gibi yaşardık. Son yıllarda dini bayramların önünden veya arkasından gelen hafta sonları tatilleriyle birleştirilip uzatılınca çoğu insanlar bunu fırsata çevirip tatil beldelerine akın ediyorlar.
Bayramı bayram gibi yaşamak, çocuklarımıza o kültürü aşılayıp örf, adet, geleneklerimizi sürdürmek artık gerilerde kaldı.
Eski bayramlarda sosyal ilişkiler, dayanışma, yardımlaşma daha fazlaydı. İnsanlar daha özenli giyinir, bayram dendi mi herkeste başka bir heyecan, her evde bir bayram telaşı olurdu. Oyalı yaygılar, kadife minderler serilir, odalar kireçle badana yapılır, gaz lambalarının camları parlatılırdı. Günümüzde ne yazık ki o eski alışkanlık ve güzellikler pek olmamakta.
* * *
Eski bayramlar şimdiki gibi yavan değildi. İnsanlar gerçekten bir bayram havasında geçirirdi o günleri.
Bayram heyecanı artık eskisi kadar coşkulu hissedilmiyor. Bu sebepledir ki gelenek ve göreneklerimizden, kültürümüzden gittikçe uzaklaşıyoruz.
* * *
Son yıllarda bayram günlerinde'Nerede o eski bayramlar?'' diyerek üzülüyorum. Eskiden bayramlar bayram gibi kutlanırdı. Bayram havası, bayram coşkusu tüm insanlara hakimdi.
Çocuklar daha güneş doğmadan kendiliğinden uyanır, jilet gibi kıyafetlerini giyerdi. Yeni alınan ayakkabısını yastığının altına koyar yatardı. Büyüklerin ellerinden öpülüpailecek bayramlaşılırdı.
Bayram coşkusu sadece küçüklerde yoktu. Büyükler de en az küçükler kadar heyecanlı olurdu. Babalar, bayram namazına gider, anneler de kahvaltıyı erkenden hazırlardı. Bayram namazından sonra mezarlık ziyaretleri yapılır, ölmüşlerimizin mezarları tek tek ziyaret edilerek dualar okunurdu.
Mezarlık ziyaretinden sonra kimi zaman baba ile beraber misafir gelirdi eve. Hep beraber sofraya oturulur, Allah ne verdiyse yenirdi.
* * *
Eski bayramlarda el öpmek bugünkünün aksine para veya şeker almak için değildi. Çocuklar yaşlıların elini karşılık beklemeden öperlerdi. Fakat büyükler bu saygıyı mükafatlandırmak istediğinden para vermeyi eksik etmezdi ve çocuklar arasında kaç para topladıklarının muhabbeti yine dönerdi. Ev sahipleri eskiden misafirleri daha güler yüzlerle karşılamaktaydı. Bayram ziyaretleri görevmiş gibi değil, adeta kalkmak istemeden bir eğlenceymiş gibi gerçekleştirilirdi.
* * *
Artık misafirlikte ev sahibinden o kadar ilgi görülmüyor. Bayram yerlerinden eser yok. Yukarıda da yazdım. Bayram tatilleri turistik bir tatil gibi kullanılıyor ve büyüklerden uzaklara, otellere gidiliyor. Büyükleri arayıp bayramları kutlanmasa artık bu kültür tamamı ile yok olacak.
Ne yazık ki dünya değişiyor. İnsanların ihtiyaçları, düşünceleri değişiyor. Belki gün gelecek, biz de günümüzde yaşadığımız bayramların, çocuklarımızın veya torunlarımızın yaşayacağı bayramlardan çok daha güzel olduğunu ifade edip 'Nerede o eski bayramlar?'' diyeceğiz.
* * *
Milli ve dini bayramlar toplum olarak bizleri bir arayagetiren, birlik beraberliğimizin en güzel sembollerindenbiridir. Bu birlik ve beraberlik ruhu her yıl milli ve dinibayramlarda öne plana çıkar. Böylece toplumsal birdayanışma ortamı oluşur. Bu bayramlarda insanların biraraya gelmesi, birbirini önemsemesi çok anlamlıdır.
Milli bayramlarımız ile ecdadımızıntarihteki kahramanlıklarını, vatanımız için şehit
düşmelerini, canlarını feda etmekten çekinmediklerinihatırlarız. Ayrıca onları rahmet ve minnetle yad ederiz.
Milli bayramlar vatan sevgisinin nasıl olduğunu anlatırbizlere. Çünkü biz kahraman ecdadımızın Kurtuluşsavaşına hangi şartlar altında savaştıklarını millibayramlar ile çok daha yakından öğreniriz. Bu açıdanmilli bayramlarımız onları minnetle andığımız
günlerdir.
Dini bayramlarda yardımlaşma, merhamet,sevgi, saygı, birlik ve beraberlik duyguların öne çıktığıbayramlarımızdır. Milli ve dini bayramlarmilletimizin birbirine kenetlenmesini sağlardı.
Bugün ise insanlar artık eskisine göre daha yalnız ve bu durumun farkında değiller.
Bu nedenle ben çocukluk ve gençlik yıllarımdaki bayramları özlüyorum…
* * *
NOT:Bayramın birinci günü gazete çıkmayacağı için bayramınızı bugünden kutluyorum. Bayramlar sevinç günü, kederleri bir yana bırakıp mutlu olalım. Kurban Bayramı'nı doya doya yaşayalım.
Mübarek Kurban Bayramı ulusumuza sağlık, huzur, mutluluk, bolluk ve bereket getirsin.
* * *
EMİRDAĞLILAR 2024 SEÇİMLERİNDE AĞIRLIĞINI KOYACAK
İki ayda, zaman zaman da ayda bir buluştuğumuz arkadaşlarla Kurban Bayramı öncesi bir araya geldik. Adalarda işletmecisi hepimizin ortak arkadaşı olan bir mekanda buluştuk.
Toplam 10 kişiydik. Aslında sayımız 15'i buluyor. 10 kişiden 6'sı Emirdağlı. Daha doğrusu doğup büyüdükleri yer Eskişehir. Anne veya babaları Emirdağlı. İçlerinde CHP'ye, AK Parti'ye ve İYŞ Parti'ye gönül vermiş olanlar var.
CHP'ye destek olanlar davalarından vazgeçmiş değiller. Geçmiş seçimlerde AK Parti'ye oy verenlerden 4'ü mayıs ayında yapılan seçimlerde 'değişimden yanayız' diyerek oy vermemişler.
İkisi CHP'ye ikisi de İYİ Parti'ye oy vermiş.
'Oy verdiğiniz CHP ve İYİ Parti başarılı olamadılar. Pişman mısınız?' diye sordum.
'Bugün seçim olsun oyumuzun rengi yine değişmez' dediler.
'EMİRDAĞLILAR GEREKİRSE BAĞIMSIZ ADAY ÇIKARTABİLİR'
Emirdağlı arkadaşlara her buluştuğumuzda ısrarla Emirdağlılar arasında bir türlü sağlanamayan birlik-beraberliğin nedenlerini sorarım.
Her seferinde de hemen hemen benzer cevaplar alıyorum.
'Memleket milliyetçiliği yerine partiler ön plana çıkıyor. Gelin tek yumruk olalım dediğimizde siyasi partilerde siyaset yapan arkadaşlar 'gelin bizim partide siyaset yapalım' diyerek kendi partilerine davet ediyorlar. Bu nedenle birlik beraberlik sağlanamıyor. 14 Mayıs'ta yapılan milletvekili seçimlerinde partilerde Emirdağlı milletvekili adayları vardı. Ancak seçilecek sıralara yazmadılar. Bu da bizim gücümüzü gösteremememiz ve kendi içimizde birlik olamadığımızdan kaynaklanıyor. Ama artık daha fazla yok sayılmaya tahammülümüz yok. 2024 de yerel seçimler için ağırlığımızı koyacağız. Avrupa Türkleri Platformu Başkanı Sebahattin Tetik ile görüşmeler yapıyoruz. Kendisi sosyal yönü kuvvetli bir arkadaşımız. Çevresi de geniş. Her parti ile yakın diyaloğu bulunuyor. Ankara'da da bürokrasi de en tepelerde olan arkadaşları var. Yerel seçimlerde Emirdağlıların da olduğunu partilere hatırlatacağız. Zamanı geldiğinde pazarlık da yaparız' dediler.
Sebahattin Tetik'e adaylık teklifi götürüp götürmeyeceklerini de sorduğumda, bunun kararını sonbaharda yapılacak farklı farklı görüşmeler, ziyaretler sonunda Emirdağ'ın ileri gelenlerinin vereceklerini de belirttiler.
* * *
2024 de yapılacak yerel seçimler de bakalım gerçekten Emirdağlılar tek yumruk olabilecekler mi?
Siyasi partilerle kıyasıya pazarlık yapabilecek güce sahip olabilecekler mi?
Bu soruların cevabını 2024 yılının ocak ayında öğreneceğiz.
* * *
DERS VEREN HİKÂYE:
Akıllı insan
İki arı havada uçarken karşı karşıya gelip burun buruna vuruşmaya başlarlar. O sırada oradan geçmekte olan bir arıbeyi, neden burun buruna vuruştuklarını sorunca biri der ki:
'Baksana şu yaban arısına, önüme çıktı, hedefime uçmama mani oluyor. İleriye doğru gitmeme izin vermiyor. Bunun için burun buruna vuruşmak zorunda kalıyorum!'.
Arıbeyi ikazını yapar. Der ki:
'Koskoca havada burun buruna vuruşmaya hiç gerek yoktur. Sen seviyeni birazcık yükselt, göreceksin önünün bomboş olduğunu!'.
Gerçekten de bal arısı bir kanat çırpar, seviyesini birazcık yükseltir, bakar ki hedefi bomboştur. Uçup gider maksadına doğru.
* * *
Evet, önünüze çıkan engellerle uğraşıp durmayın, bırakın onu, siz seviyenizi yükseltin, göreceksiniz ki,önünüz bomboş. Uçup gidersiniz istikbalinize doğru.
Ama kilitlenirseniz koskoca boşlukta birine. Kalırsınız oracıkta. Ne hedef kalır ne de istikbaliniz. Vuruş bakalım vuruştuğun kadar. Bitmez tükenmez bir dedim ki, dedi ki, sürüp gider.
* * *
Akıllı insan, insanları idare etmesini bilen insandır.Muhataplarla geçinmeyi bilmeyişin, idare etmeyi öğrenmeyişin sevimsiz örneğidir bu.
* * *
FIKRA:
Solucana Yüzme Öğretiyorum
Bir gün Temel bir göle gidip balık tutmaya başlamış. Birkaç dakika sonra Temel in yanına bir görevli gelir:
-Ha sen ne yapıyorsun burada. Balık tutmak yasak diyor görmüyor musun?.
-Ben balık tutmuyorum ki.
-Ha o elinde ki ne?
-Olta
-Ucundaki?
-İğne
-Onun ucundaki?
-Solucan
-E sen balık tutmuyor da ne yapıyorsun?
-Solucana yüzme öğretiyorum.
* * *