Mutlak galibiyet için sahaya Eskişehirspor kendi sahasında 1922 Konyaspor'a 2-1 yenildi. Maç öncesi kime sorsak, 'Eskişehirspor çok rahat kazanır' diyordu.
Siyah-Kırmızılı takıma destek veren taraftarlar 1922 Konyaspor karşısında üç puan alınacağına inanmışlar ama sahada mücadele eden futbolcular ise buna inanmadıklarını ortaya koydukları futbol ile gösterdiler.
Bucaspor yenilgisinin telefi edileceği maçtı.
Yeşil-Beyazlı takım karşısında alınacak üç puan her iki takım arasındaki puan farkını bire indirecek hem de Eskişehirspor'un Akhisarspor'a bir adım daha yaklaştırmış olacaktı.
Hedef mutlak üç puan idi…
Bırakın mağlubiyeti beraberliğe dahi kimsenin tahammülü yoktu.
HIZLI BAŞLAYIP GOLÜDE BULMUŞTU
Maçın ilk tehlikeli pozisyonu 9. dakikada konuk ekip den geldi. Orta alanda yapılan top kaybında Adem Eren Kabak uzaktan sert vurdu ama top dışarı gitti. Siyah Kırmızılılar karşılaşmanın 15'inci dakikasında Hasan Alp'in golü ile öne geçti. 29. dakikada Konyaspor'un kazandığı serbest vuruşta Mehmet Ali kaleye nişanladı ama Cengiz Alp gole izin vermedi.
Erken gelen golden sonra stadyuma gelerek takımına destek veren 4 bine yakın taraftar maçın farklı skorla biteceği inancında idiler. Hep bir ağızdan coşkuyla futbolcuları ateşlemeye çalıştılar.
Taraftarların ikinci, üçüncü gol beklentisine Eskişehirsporlu futbolcular cevap veremedi. İlk yarı 1-0 kapandı.
İkinci yarıda taraftarının desteğine rağmen Es-Es'li oyuncular ikinci gol için bekleneni veremedi.
Konuk Yeşil-Beyazlı ekip 50'inci dakikada Eskişehirsporlu futbolcuların orta sahada yaptıkları top kaybının ardından Adem Eren Kabak ceza sahasının hemen dışından vurdu, Cengiz Alp gole izin vermedi.
65'de kalesinde tartışmaya açık pozisyonda penaltıdan kalesinde golü gören Kırmızı-Şimşekler yedikleri beraberlik golünden sonra önemli fırsatları cömertçe harcadılar.
66'ıncı dakikada Onur Arı ilk pozisyonda topu kaleye göndermek yerine düzeltmeye çalışınca savunma araya girdi önemli bir fırsat kaçtı. Dakika 70'de Hasan Alp kaleyi sağ çaprazdan göden noktadan sert vurdu ama top yan ağlarda kaldı.
Takıma tam destek veren taraftarlar kaçan gollere isyan ederek 'Sabrımız taşıyor adam gibi oynayın' ve 'O forma kutsaldır nasip olmaz herkese' tezahüratları yaptı.
Suat Hoca'nın ikinci yarıda yaptığı değişiklerde çare olamadı.
YÜZDE YÜZ PENALTI İDİ
83. dakikada Eskişehirspor atağında, kaleye giden top rakip ceza sahası içerisinde rakip oyuncunun ellerine çarpmasına hakem Eren Gökmen'in devam kararı Siyah- Kırmızılı futbolcuların gardını düşürdü.
İkinci yarıda rakip Konyaspor en azından yakaladığı beraberliği korumak adına elinden geleni yaptı.
Eskişehirspor karşısında daha atak oynadı. Adeta Siyah-Kırmızılı futbolcuları oynatmadı.
Maçın 1-1 biteceğini beklerken 90+3'te Adem çalımlarla ceza sahasına girerek topu Batuhan'a aktardı. Batuhan skoru 2-1'e getirdi. Şimşekler ligde kalma adına çok kritik olan karşılaşmadan 2-1'lik mağlubiyetle
ayrıldı.
* * *
'Atamayana atarlar' sözü bu maçta da tekerrür etti.
Maçın her iki yarısında Siyah-Kırmızılı futbolcular zorda olsa girdikleri gol pozisyonlarını cömertçe harcamalardı sahadan üç puanla ayrılarak yüzü gülen taraf olacaklardı.
* * *
Kendi evinde oynadıkları Zonguldak Kömürspor'u ve 1922 Konyaspor'u yenebilselerdi puanı 23'e yükseltmiş olacaktı.
9 Mart'ta kar yağışı nedeniyle ertelenen Kırklarelispor ve 13 Mart'ta ise Tarsus İdmanyurdu ile kendi evinde oynayacağı bu iki maçtan da 6 puan alması halinde tehlikeli bölgeden uzaklaşmış olacaktı.
Maalesef Eskişehirsporlu futbolcular en yakın rakibi 1922 Konyaspor'a 2-1 yenilince kendi ayaklarına kurşunu sıktılar.
LİGDE KALMA İHTİMALİ İ YİCE ZORLAŞTI
Siyah-Kırmızıların kaybedince 1922 Konyaspor ile 6, Zonguldak Kömürspor ile aralarındaki fark 7 puana çıktı.
Amedspor'u 2-0 yendikleri maçtan sonra futbol olarak ciddi düşüş yaşıyorlar.
Belki küçükte olsa hala ligde kalma umudu var.
Ancak Zonguldak Kömürspor, Bucaspor ve 1922 Konyaspor karşılaşmalarındaki futbolu izleyince ve özellikle de en yakın rakibine kendi evinde yenilmeleriyle morelman da çöken Eskişehirsporlu futbolcuların artık maç kazanacakları konusunda çok fazla inancım kalmadı.
'Bekle bizi üçüncü lig' diyeceğim ama içimdeki ses 'Erzincan ve 9 Mart'taki Kırklareli maçlarını bekle' dedi.
SAHTE GÖZYAŞLARI
1922 Konyaspor'a kendi evinde yenilen Siyah-Kırmızılı futbolcuların bazıları çimlere yatarak ağladıklarını gördüm.
Ben bu gözyaşlarını 'sahte gözyaşı' olarak değerlendiriyorum.
Biraz futbol oynasaydınız, maçı kazanmak için elinizden geleni yapsaydınız, sırtınıza giydiğiniz formanın hakkını verseydiniz de ağlayan siz değil rakip olsaydı.
KAPRİS YOK FEDAKÂRLIK ZAMANI!
CHP Tepebaşı İlçe Başkanı Atilay Dalgıç, 2023'te yapılacak genel seçim ile 2024'te yapılacak belediye seçimini değerlendirmiş, genel seçim öncesi milletvekili adayı yapılması gereken isimlerin özellikleri ile ilgili dikkat çeken mesajlar vermiş.
Dalgıç'ın dikkat çeken mesajlarını aşağıda ayrıca değerlendireceğim. Her ne kadar mevcut belediye başkanlarını kastettiğini düşünmüyorsam da ancak söylemleriyle hem Yılmaz Büyükerşen'i hem de Ahmet Ataç'ın bu söylemden rahatsızlık duyacakları sanıyorum.
'BİR KOLTUKTA UZUN YILLAR OTURULMAMALI'
Atilay Dalgıç, herhangi bir ismin herhangi bir makamda uzun yıllar görev yapmasına karşı olduğunu ifade etmiş.
Kanal 26 TV'de Arif Anbar'a konuk olan Atilay Dalgıç, bakın neler söylemiş: 'Ben üç dönem il yönetim kurullarında bulundum. Bir dönem belediye meclis üyeliği yaptım. İki dönemdir ilçe başkanlığı yapıyorum. Normalde ilçe başkanlığında aralık ayında görev sürem doldu. Tekrar aday olmayı da düşünmüyordum, görevi seçilecek arkadaşıma devretmeye hazırdım. Çünkü ben 3 dönem, 5 dönem bir yerde, bir koltukta oturulmasına karşıyım. Mesela iki dönemden sonra milletvekili olunmasına karşıyım. Bakın odalarda 25 sene yer alanları görüyoruz. Bu doğru değil. Belki bir anayasa hükmü konabilir. İki dönemden sonra görev yasağı gelmesi lazım ki kadrolar değişebilsin, yeni isimler kendilerine yer bulabilsinler. Şimdi ben bir makamı uzun yıllar işgal edersem, alttan gelen kadrolar zamanla yok olur gider. O nedenle ben aralık ayında görev sürem dolunca ilçe başkanlığını bırakmayı, aday olmamayı düşünüyordum. Fakat Genel Merkez olası erken seçim nedeniyle kongreleri seçime kadar yapmayacağının kararını aldı. Ben ve yönetimim de bu kararla beraber devam etmek durumunda kaldık. Kısacası ben partide nöbetimi tuttum.'
'ŞU AN FEDAKÂRLIK ZAMANI'
'Bu dönemde kişisel siyasi hedef koymanın doğru olmadığını düşünüyorum. Parlamento çok önemli. Milletvekilleri yasa yapan kişiler oldukları için nitelik çok önemli. Fakat mevcut düzende milletvekillerinin nitelikli olmasının da bir anlamı kalmadı. Çünkü iktidar ile ortağı ne dedi? 'İyi de olsa kötü de olsa muhalefetten gelen hiçbir kanun teklifi kabul edilmeyecek' dedi. Şimdi burada en yetenekli milletvekillerimiz kanun tekliflerini hazırlasalar da yasamaya maalesef bir katkı veremediler. Gene de nitelik çok önemli fakat ben artık sayıdan tarafım. Yani bizim parlamenter sisteme geçebilmemiz, milletvekillerinin etkisini arttırabilmemiz için sayı çoğunluğuna ihtiyacımız var ilk etapta. O nedenle yapılacak genel seçimde en çok oyu kim alacaksa, partiye en çok oyu kim getirecekse, bu isimlerin kimler oldukları önemli
değil ve şu an fedakarlık zamanı. Çünkü o isimler aday yapılmalılar. Çünkü mevcut sistem iyice güçlenirse, çok şey kaybederiz ülke olarak.'
'KİMSE KAPRİS YAPMAYACAK'
'Bakın şunu da söyleyeyim. Genel seçim yapılmadan belediye seçimlerini düşünmek hiç doğru değil. Şahsi hedeflerimizi bir kenara bırakmalıyız. Partinin de bunu yapması gerekir. Burada ittifak ortaklarıyla birlikte parlamentoda çoğunluğu yakalama hedefi üzerine kafa yormak gerekir. Bu noktada kimse kapris yapmayacak, kimse 'benim hakkımdı, onun hakkıydı' gibi hak iddiasında bulunmayacak. Burada şu önemli: Kim en çok oyu getirir? Tabii bunu derken şöyle açmak isterim. Partiye gönül vermiş, partiye hizmeti olmuş isimler arasından en çok oyu alabilecek kişilerin aday yapılması taraftarıyım. Yani yine ısrarla söylüyorum, kim daha çok oy getirecekse, şahsi oyu kimin daha fazlaysa, hangi konumda bulunursa bulunsun onların aday yapılmaları gerekir. Ya da mesela formül önseçimse, en çok oy getirebilecek kişi bu yöntemle belirlenebilecekse, önseçim de düşünülebilir. Sonuç olarak kimse bu kritik süreçte kişisel siyasi hedef koymamalı. Ben genel seçimlere kadar en çok oyu hangi adaylarla alırız üzerine kafa yoruyorum ve yine örgütümüzle her anlamda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şimdiden biz yerel seçim hesabı yaparsak, genel seçimde bir kazaya uğradığımızda kimse o planladığı yerel seçim hesabını tutturamaz. Çünkü Cumhurbaşkanlığı sistemi tamamen kök salmış olacak.'
* * *
Tepebaşı İlçe Başkanı Atilay Dalgıç'ın şu sözlerine yüzde yüz katılıyorum.
1- Yapılacak genel seçimde en çok oyu kim alacaksa, partiye en çok oyu kim getirecekse, bu isimlerin kimler oldukları önemli değil ve şu an fedakarlık zamanı. Çünkü o isimler aday yapılmalılar.
2- Mesela formül önseçimse, en çok oy getirebilecek kişi bu yöntemle belirlenebilecekse, önseçim de düşünülebilir.
Yıllardır partilerde belediye başkan ve milletvekili adaylarının üye bazında yapılacak ön seçimle belirlenmesini savundum. Halen de aynı düşüncedeyim.
Partilerin tabanı ve partilere gönül vermiş olanlar milletvekili ve belediye başkan adaylarının tepeden belirlenmesine hep karşı çıktıklarını biliyorum.
Ancak sandığa gittiklerinde yıllardır fikirlerini savundukları partilerin başarılı olmaları için 'kerhen de' olsa oy verdiklerini. Küçükte olsa bazı partililer tepeden inme yapılmasına tepki olarak sandığa gitmediklerini de.
O zaman hiç olmazsa 2023 milletvekili seçimleri öncesi CHP'nin 81 il, 922 ilçe teşkilat başkanlarının imzaladığı '2023 seçimlerinde milletvekili adaylarının ön seçimle belirlenmesini talep ediyoruz' belgeyi partinin genel merkezine verin.
Bakalım o zaman genel merkez ne diyecek?
Önce taban 'ön seçim' isteğini ortaya koymalı.
25 YILDIR HEP AYNI TÜRKÜYÜ SÖYLÜYORUZ
Bu şehide 46 yıldır gazetecilik yapıyorum.
Bu süre içerisinde özellikle merkezi yönetimler tarafından hangi sözler verildiğini, hangilerinin yerine getirildiğini, hangilerinin ise hala dillendirildiğini biliyorum.
Yanlış hatırlamıyorsam 1997 milletvekili seçimlerinde aday olanlar Eskişehir'i demiryolu ile limana bağlayacaklarını, kuzey ve güney çevre yollarını yapacaklarını vaat ettiler. Ancak bu iki önemli konuda 25 yılda hiçbir adım atılmadı.
AK Parti iktidarları döneminde Eskişehir'e gelen Ulaştırma Bakanları da 'Müjde Eskişehir'i demiryolu ile limana bağlayacağız' dediler ancak Kanlıpınar'ı geçince unuttular.
Son 4-5 yıldır da 'Eskişehir'in demiryolu ile imana bağlanması' yeniden konuşulmaya başlandı.
Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Nadir Küpeli gündeme getirdiler.
Hatta Ulaştırma Bakanı'na giderek Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi'nin Gemlik veya Mudanya limanına bağlanmasının önemini anlattılar.
'Gündemimizde. Planlamasını yapıyoruz. Planlama bitince yatırım programına alınacak' diye geçiştirdiler.
'Yüksek Hızlı Tören'in üretimi Eskişehir TÜLOMSAŞ'ta yapılacak' dediler.
TÜLOMSAŞ'ın ismini değiştirerek gücünü azalttılar.
'Yüksek Hızlı Tren'in' Eskişehir'de üretimi de hayal oldu.
* * *
Eskişehir'i demiryolu ile liman bağlantısının yakın bir zamanda gerçekleştirileceğine artık ihtimal vermiyorum.
Türkiye'nin ilk yerli lokomotifi Karakurt'u, ilk yerli otomobili Devrim'i yapan Eskişehir Yüksek Hızlı Trenleri de üretebilirdi. Çünkü Eskişehir Türk demiryolculuğunun en önemli merkezi ve Demiryolculuk 'kültürü en yüksek' olan şehir…
Eskişehir Türkiye'nin 'en yaşanabilir' ve dünyanın 'en güvenli üçüncü' kenti.
* * *
Birileri 'Sanayimiz hızlı bir şekilde gelişirse çok göç alırız. Bunun sonucunda da Eskişehir yaşana bilirlikte ve güvenlikte bugünü mumla arar' diyor.
Kentlerin gelişmişliklerinden birisi de sanayisinin gelişmiş olması.
Bakın Organize Sanayi Bölgesi yeni yeni yatırımcı çekmeye başladı.
Çünkü Türkiye'nin alt ve üst yapıları hazır en modern Organize Sanayi Bölgesi…
'Efendim sanayi gelişirse göç alırız. Kent olarak bu göçe hazırlıklı mıyız?' diyenler var.
'Hızlı göç alan İstanbul, Adapazarı, İzmit ve Bursa gibi illerimiz ne yazık ki çarpık kentleşme mağduru oldu' diyorlar.
* * *
Son yıllarda şehirde yeni imara açılan bölgeler var.
Bu bölgelerde belediyelerin yaptıkları imar planları var.
Yeni yapılan veya yapılmakta olan binalarda belirlenen imar planlarına göre inşa ediliyor. 'Çarpık kentleşmeye yol açar' veya 'şehir göç alırsa içinden çıkılamaz hale gelir' düşüncelerine katılmıyorum.