Üç gün sonra 24 Kasım Öğretmenler Günü. Yaşamını bu mesleğe vermiş bir kişi olarak, özellikle ülkemin kılcal damarlarında yer alan, sinir ucu bölgelerinde ömür tüketen öğretmenleri anmamak olmaz.
***
Öğretmenim!
Genç bir öğretmen olarak atandığın ilin en uç kırsalına gittin.
Viraneye dönmüş okulunun sağını solunu, şirin davranarak gönlünü aldığın köylülerle birlikte onardın.
Köyünden başka yeri görmeyen, ihtiyaçlarının üşüyen ayakları ve sırtlarıyla ilgili olduğunu göre göre, o sıcacık kalpli çocuklara dünyayı vermek istedin.
Daha zor şartlarda kalan arkadaşlarını bildiğinden, otuz altı metrekarelik lojmanı saray kabul ettin. Hiçbir sosyalliği olmayan yaşantını, evindeki kısıtlı eşyanın yerini değiştirerek, saçını farklı yöne tarayarak renklendirmeye çalıştın.
Tezek ve odunla ısındın. Kömür bulduğun köylerde kendini çok şanslı hissettin.
Sınırlı yemek yapma yeteneğin yüzünden, günlerce yumurta ve makarna yedin. Gönlü bol köylünün biri sofra getirince, o günü bayram ilan ettin.
Defalarca yaya yürüdün köyüne ulaşmak için. At sırtında, kızak içinde, kamyon kasasında seyahat ettin. Yine de kendini 'vip' yolcu olarak gördün.
Gençtin, dinamiktin. Geleneksel tavır diye yaşıtlarından çok, baban veya deden yaşındakilerle muhabbet ettin.
Hayat doluydun. Enerjini bastırmak zorundaydın. Ailenin ısrarı ve köy yaşamının zorlamasıyla çok genç yaşta evlendin. Yalnızlığına arkadaş gerekliydi.
Çocuklarını sağlıksız ortamlarda büyüttün. Kar yolları kapayınca, sağlığın için kocakarı yöntemlerini modern hastane uygulaması kabul ettin.
Kaç kere bitlendin öğretmenim?
Kaç kere donma tehlikesi geçirdin, karne tatilinde memleketine giderken?
Kaç gece korkudan uyuyamadın, bir saldırıya maruz kalırım diye? Önlem olarak tilki uykusunu alışkanlık yaptın.
Karşı duruş gösterince, ortaçağdan bir kürekle çağımıza bırakılmış düşüncelere; kaç kere örselendin öğretmenim?
Kaç kere isteyerek veya zorunlu yer değiştirdin? Kaç kültürle tanıştın? Sen ve çocukların, uyum sağlamak için kaç kere değişime uğramak zorunda kaldınız?
Ülkemin çocuklarını yetiştireyim diye zor şartlarda mücadele ederken, belki kendi çocuklarını ihmal ettin.
***
Sadece yandaşa şans veren 'siyaset ve şikayet çarkı', seni kaç kere dişlilerinin arasına alıp onursuzlaştırmaya çalıştı?
Okulunu bitirdiğinde hayal ettiğinin, sana anlatılanın 'bu hayat' olmadığı sitemine sığınmadan, her şeye göğüs gererek ülkemin geleceğine katkıda bulunmaya çalıştın.
***
Bir gün 'son durak' diye bir yere yerleşince anladın ki, gençlik denilen bir zamanı 'es' geçmişsin. Gençliğinden ve sağlığından bir bedel ödediğini anladığın gündür o gün!
***
Öğretmenim!
Bu bedele karşılık, dünyanın en büyüğü saydığın ödülü sen aldın. Geride bıraktığın çocukların sevgileri ve onlarda dokunuşlarınla bıraktığın izler..!
Öğrencilerinden bir başarı haberi aldığında, onları düşündüğünde yüzüne yayılan gülümsemenin sıcaklığını ve gurur dolu duyguların mutluluğunu, senden başka kimse yaşayamaz.
Bu sevgi, bu gurur olmasa öğretmenlik ülkemiz şartlarında çekilmez bir iş olurdu zaten.
***
Ülkemin tüm sosyo-ekonomik katmanlarının zorluklarını yaşayıp, dünyanın en güzel hediyesi olan çocuk sevgisiyle yoğrulan tüm öğretmenlerin 'Öğretmenler Günü' kutlu olsun.
Sizinle ilgili yazmak istediklerim bu köşeye sığmaz. Biliyorum ki, her birinizin hayatı bir roman olacak kadar dolu. Bir ideale adanmış hayatlar sizinki…! Hakkınız ödenmez öğretmenim.
Başını dik tut öğretmenim! Sen örümcek ağlarıyla sarmalanıp karartılmaya çalışılan ülkemin yanan en önemli meşalesisin.
O ateşi Atatürk'ten aldığını hiç unutma!