Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin kaybedilmesinin ardından CHP'de liderliğin değişmesine yönelik tartışmalar devam ediyor.Dünde yazdım. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde alınan başarısızlığın faturasının sadece CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na kesilmesi doğru değil.
Seçimin kaybedeni sadece CHP de değil, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da değil. Seçim kazanılsaydı Millet İttifakı'nın bütün liderleri, siyasetçileri başarıyı sahipleneceklerdi, katkılarını anlatacaklardı elbette.
Seçim kaybedilince, başarısızlığı sahiplenen, sorumluluğunu üstlenen çıkmadı. Siyasetin doğası sanırım böyle!
Tepkilerin, eleştirilerin odağında sadece CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu var, seçim yenilgisi Kılıçdaroğlu üzerinden tartışılıyor ve yenilginin bütün faturası ona kesilmeye çalışılıyor, mağlubiyetin bedeli olarak CHP genel başkanlığı koltuğunu bırakması isteniyor.
14-28 Mayıs yenilgisini telafi etmek için bütün enerjisini, sinerjisini 2024 yerel seçimlerine vermesi gereken CHP'nin 'değişim dönüşüm' tartışmalarına odaklanması tuhaf değil mi gerçekten?
Böyle giderse, CHP, 2019 seçimlerinde AK Partiden aldığı İstanbul'u, Ankara'yı ve diğer büyükşehir belediyelerini AK Parti'ye geri verecek.
* * *
CHP'liler Kılıçdaroğlu'nu eleştireceklerine 'Nerede hata yaptık. Seçmen bize neden destek vermedi?' sorgulamasını yapmalılar.
Kılıçdaroğlu, 'Tamam madem değişim istiyorsunuz ben bırakıyorum' derse kim genel başkan olacak?
Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını bırakıp CHP'nin başına geçer mi?
Çok düşük ihtimal.
Çok büyük uğraşlar verilerek kazanılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını AK Parti'ye bırakır mı?
Bu olmayacak duaya 'amin' demektir.
İmamoğlu, 'değişim' şarkıları söylemek yerine 31 Mart 2024 de yapılacak yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunu AK Parti'ye kaptırmamak adına enerjisini İstanbul için kullanmalı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti 4,5 yıl önceki seçimlerde kaybettikleri İstanbul'u almak için varını yoğunu ortaya koyuyor.
CHP'nin genel başkanı kim olacak tartışması CHP'nin kendi aile meselesidir. Bu tartışma nasıl neticelenir bilmiyorum. Ancak tarih Kemal Kılıçdaroğlu'nun çabasını takdirle, toplumsal barışı sağlamak için attığı adımları, adalet yürüyüşünü, hukuk talebini böylesi bir konjonktürde cesurca dile getirdiği ve bunun gerçekleşmesi için attığı adımları övgüyle hatırlayacaktır.
* * *
Hadi diyelim Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanlık yarışından çekildi.
Genel Başkan kim olur bilemem.
Yeni genel başkan 3-4 aylık bir çalışmayla Mart 2024'deki yerel seçimlerde başta büyükşehirler olmak üzere belediye başkanlığı koltuklarına CHP'li adaylar mı oturacak?
Genel Başkan değişmesi gerekiyorsa bu kamuoyunda alenen tartışmadan yapılacak kurultayda artısıyla eksisiyle tartışılarak delegeler karar vermeli.
AHMET ATAÇ HAKLI
'CHP'de değişim kadar gelişime de ihtiyaç var'.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un, 'Değişimden yanayım.Kemal Bey genel başkanlıktan çekilmezse büyük bir kesimin CHP'den desteğini çekebileceğini düşünüyorum. Seçime gelmez. Oy vermez, verdirmez. Yüzde 25'i bile ararız. 2024'de Eskişehir'de seçimi kaybedebiliriz'sözlerine Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, 'Bu laflar sürdürülebilir provokasyondur. Hem içeriden hem de dışarıdan CHP'ye ağır bir saldırı var. Tek dertleri de CHP'yi bölmek. CHP'yi bölmeye çalışmak kalleşliktir'diyerek tepki göstermişti.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, İstanbul basının yazarları yerine Eskişehirli gazetecilere açıklama göndererek cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından başlatılan 'değişim' açıklamaları hakkında görüşlerini paylaştı.
Ataç, Cumhuriyet Halk Partisi'nde değişim önceliğinin, genel başkanlık makamından önce, parti tüzüğümüzde yer alan ve anti demokratik olduğuna inandığım bazı maddelerin değişmesi net olması gerektiğini belirtti.
'Seçim bölgelerimizde seçmenlerimizin teveccühünü alan biz belediye başkanlarının görevi, parti içi mücadele ve bu mücadelede taraf olmaktan çok, görevimizin son gününe kadar halkımıza en iyi şekilde hizmet vermeyi sürdürmektir' ifadelerini kullandı.
Başkan Ataç'ın konuya ilişkin açıklaması şu şekilde:
'CHP'de değişim önceliği genel başkanlık makamından önce, parti tüzüğümüzde yer alan ve anti demokratik olduğuna inandığım bazı maddelerin değişmesi net olmalıdır.
Zira…
Söz konusu maddeler değişmediği takdirde genel başkanlık koltuğunda oturan isimlerin değişmesi hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Partide sistemin demokratik bir şekilde işleyişini aksatan tüzük maddeleri kesinlikle değişmeli, bu değişimi gerçekleştirebilmek için de bir tüzük kurultayı acilen toplanmalıdır.
Genel başkanlık tartışması, kurultay öncesi yapılmaması gereken bir tartışmadır. Mahalli seçimler öncesi genel başkanlık için isim tartışmasının yaşanıyor olması, seçimlere yönelik olumsuz sonuçlar doğuracak olaylara neden olabilecektir.'
Yukarıda yazdım.
Bende aynı düşüncedeyim.
* * *
CHP'de Kasım veyaAralık'tayapılması düşünülen kurultay yerel seçimler sonuna
bırakılmalı.
Üyesinden il başkanına, milletvekillerine, genel merkez yöneticilerine kadar herkesin hedefi 8 ay sonra yapılacak yerel seçimlerde kaybedilen genel ve cumhurbaşkanlığı seçiminin rövanşını almak olmalı.
Bunun için de herkesin hedefi 'genel başkan değişimi' yerine yerel seçimlerden zaferle çıkmak olmalı.
Yoksa yerel seçimlerde hüsranla sonuçlanabilir.
* * *
Ayşen Gürcan 'Halk Günü' uygulaması başlattı
AK Parti'nin kurulduğu ilk yıllarda milletvekilleri sırayla hafta da bir gün 'Halk Günü' düzenleyerek gerek üyelerin gerekse Eskişehirlilerin istek ve sorunlarını dinlerdi.
Haklı talepler gelirse onlara çözüm bulmak için çalışılırlardı.
Geçtiğimiz dönem milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı, Millet Bahçesi'ndeki Kütüphane ve Millet Kıraathanesinde denenmeye çalışıldıysa da başarılı olmadı.
Devlet dairesinde işi olanlar AK Parti Milletvekillerini Eskişehir Milletvekili Ayşen Gürcan 'Halk Günü' uygulaması başlattı
AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof.Dr. Ayşen Gürcan, 'Halk Günü' uygulamasını hayata geçirerek vatandaşlarla bir araya geliyor.
Gürcan, AK Parti İl Başkanlığı'nda düzenlenen uygulama kapsamında vatandaşlarla birebir görüşerek talep ve sorunlarını dinliyor.
'Eskişehir milletvekili olarak
ben kendimi memur vekil ilan ettim'
Milletvekillerinin birinci görevinin yasama olduğunu kaydeden Gürcan, 'O da Ankara'da salı, çarşamba, perşembe günleri genel kurulumuz oluyor. Yasalarımız olacak, kanunlarımız olacak. Milletimizi temsilen komisyonlarımız olacak. Ben aynı zamanda Milli Eğitim Komisyonu üyesiyim, ona seçildim. Eskişehir milletvekili olarak ben kendimi memur vekil ilan ettim. Ben bürokrasiden geldiğim için aldığım görevi bir ofis sorumluluğunda yürütürüm. Bugün özel bir gün değil. Ben Eskişehir'deki ofisimde göreve başladım.
'Eskişehirlilerin sorunları
neyse onları takip edeceğim'
Bu nedenle Haftanın bazı günlerinde Eskişehir'de bulunacağım. Sabah mesaiyle başlayacağız. Burada milletvekili sorumluluğum şu; milletin sorunları neyse onları takip etmek, bunları gerekiyorsa Ankara'ya taşımak. Burada çözebileceğimiz sorunlar varsa onları çözmek. En azından dinlemek ve dinlediğimiz şeyleri, çözebileceklerimizi bizzat çözmek. Çözemediklerimizin de çözüm yollarını araştırmak. Gerekirse çalıştaylar yapmak, bu konuda kurumsal işbirlikleri yapmak. Çünkü ben milletvekilliği görevini şöyle görüyorum; milletin vekilisiniz yani herhangi bir icranın temsilcisi değilim. Milletin temsilcisiyim. Dolayısıyla milletimin yaşadığı sorunları gerekli yerlere taşımak benim görevim. Bir köprü görevi diye düşünüyorum.'
* * *
Prof. Dr. Ayşen Gürcan, kısa süre de olsa Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptı. Bürokrasinin nasıl çalıştığını da çok iyi bilenlerden.
Bu nedenle vatandaşın bir sorunu için kapısını çaldığı bürokratlara derdini anlatması ve karşılık bulmasının zorluğunu biliyor.
'Halk Günü' uygulaması inşallah kalıcı olur.
Vatandaş küçük bir sorunu için kapı kapı dolaşmaz.
* * *
FIKRA:
Hayvanat Bahçesi
Adamın biri bir hayvanat bahçesi yapar eder ve giriş ücretini 200 lira yapar. Bir kaç gün bekler fakat kimse gelmez.
Sonra giriş ücretini 100 lira yapar yine kimse gelmez.
Nihayet giriş ücretini 20 liraya kadar düşürür ama kimse gelmez.
Bu defa girişi bedava yapar.
Bir gün içinde hayvanat bahçesi ziyaretçi akınına uğrar.
Adam herkes içerideyken sessizce kapıları kilitler ve aslanları serbest bırakır. Çıkış kapısına da çıkış ücreti 500 lira yazar. Herkes mecburen parayı ödeyip çıkmak zorunda kalır.
* * *