Bir arkadaşım gönderdi.
Şaka değil...
Şöyle yazmış:
Mamak güzide bir semtimiz. Dün oradaydım. Cebeci Askeri Şehitliği yakınında iki kişi konuşurken kulak misafiri oldum.
Adam arkadaşına söyle diyor:'Kılıçdaroğlu Bayramdan önce banka hesaplarınızı 15'er bin lira yatıracağım rahat rahat kurban keseceksiniz diye emeklilere söz vermişti. İki gündür hanımla bankaya gidip soruyoruz, para mara yattığı yok. Az kalsın inanıp oy verecektik.'
Öbürü:'Ben hiç inanmamıştım zaten yatırmayacağını biliyordum'.
Sonra birbirlerine bakıp;'İyi ki Kılıçdaroğlu'na inanıp ta oy vermemişiz' dediler…
Ve altına da şu notu eklemiş.
'İşte tam da bu ve benzeri seçmenler yüzünden senelerce AK Parti tarafından yönetiliyoruz. 'Demokrasi eğitimli insanların rejimidir' demiş düşünür, yüz yıllar öncesinden!'
İnanın sosyal medyada bile bu tarz paylaşımlar o kadar çok ki. Ne yazık ki insanlarımızın çoğu bunlara, hatta gelen zamları bile Kılıçdaroğlu'nun yaptığına inanıyor.
* * *
Arkadaşımın gönderdiği yazıda, 'İşte tam da bu ve benzeri seçmenler yüzünden senelerce AK Parti tarafından yönetiliyoruz. 'Demokrasi eğitimli insanların rejimidir' demiş düşünür, yüz yıllar öncesinden!' Bu sözler bir dereceye kadar kabul edilebilir ancakkkkkırsalı önemsemezseniz, kırsaldaki seçmende sizi önemsemez.
Hiçbir seçmenin oyu kimsenin cebinde değil.
Sandığa gittiğinde onun yerine de oy atsın.
'Kırsaldaki insanlar hükümetten beklentilerini bulamadılar. İktidara kızgınlar. Bu nedenle nasıl olsa bize oy verecekler' diye ayağına gitmezseniz, onlarda bunun cevabını sandıkta verir.
28 Mart seçimlerinde Kılıçdaroğlu'nun değil Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimi kazandığını sağır sultan bile öğrendi.
Arkadaşımın gönderdiği yazıda, 'Hani Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa Kurban Bayramı öncesi emeklilere 15 bin TL ikramiye verecekti. Hesaplara yatmamış. İyi ki Kılıçdaroğlu'na oy vermedim' diyenler herhalde birbirlerine espri yapmışdaolabilirler.
'Kırsaldakilerin büyük kısmı sadece TRT izliyor'
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kırsal kesimlerde kendisine az oy çıkmasıyla ilgili sorulan soruya şöyle yanıt verdi: 'Biz oraya zamanında gidip kendimizi yeteri kadar anlatamamışız. Buradakilerin büyük bir kısmı sadece TRT izliyor. TRT'nin ne olduğunu da biliyorsunuz. Bunu da gözlemledik. Bunu biz yapmadık. Bu gözlemi bağımsız kişiler gidip oralarda yapıp bize gönderdiler.'
Ve arkasından şunu ekledi:'Biz nerede kaybettik? Biz bunu da araştırdık. Toplumun önüne çıkarken verilere hakim olmak gerekiyor. 1-2-3 numaralı sandık konulan yerler, köy kasaba, belde. Buralarda Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy 3 milyon 580 bin 115. Erdoğan'ın aldığı oy 6 milyon 100 bin 355. 3 ve üstü sandığı olan şehir merkezi ve ilçelerde olanlarda Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy yüzde 51, Erdoğan'ın aldığı oy yüzde 49. Bu şunu gösteriyor, CHP, kırsalda, 1-2-3 sandık konulan yerlerde gerekli etkiyi yeteri kadar gösteremediğini söylüyor bize. Aradaki fark 1-2-3 numaralı sandıklardan kaynaklanıyor. Kentlerde oturanların tamamı demokrasiden yana oy kullanmış insanlar.'
* * *
Bu son derece doğru bir özeleştiri...
Gerek Kılıçdaroğlu gerekse CHP'liler 'Onların bize oyu garanti' diye düşünmüş olacaklar ki kırsala çok fazla önem vermemişler.
* * *
CHP 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde kırsaldaki seçmenin yaşadıkları bunca sıkıntılara rağmen neden CHP'ye değil de AK Parti'ye oy verdiğini araştırarak önümüzdeki yerel seçimler öncesi ona göre birpolitika belirlemeli.
Yoksa 2024'ün mart ayında yine hüsranyaşayabilirler...
* * *

BBP'DE İSTİFA DEPREMİ
BBP Eskişehir teşkilatında, genel seçimler öncesi başlayan kargaşa, istifa rüzgarıyla sonuçlandı.
İl Teşkilatı ile Tepebaşı İlçe Teşkilatı görevlerinden istifa etti. BBP İl Başkan vekili Muhammed Ali Alptekin ile Tepebaşı İlçe Başkanı Levent Yurdakul ile yönetim kurulu görevlerinden istifa ettiler.
'İstifamızı partimizin üst kurullarına bildirdik'
BBP İl Başkanı Salim Acabay'ın Milletvekili adayı olmak için il başkanlığından istifası sonrası vekaleten il başkanlığına atanan Muhammed Ali Alptekin, istifa gerekçesi ile ilgili olarak, 'İstifamızı partimizin üst kurullarına bildirdik. Görevim zaten geçiciydi, seçim sürecinde başkanlığa geçtim ve seçim döneminde bu işi yürüteyim diye bu görevi aldım. Genel başkanımızın bu konuda da bilgisi var zaten' dedi.
'Salim başkan yoksa biz de yokuz'
BBP Tepebaşı İlçe Başkanı Levent Yurdakul ise istifaları ile ilgili şunları söyledi:
'Biz göreve Salim başkanımızla beraber ekip olarak gelmiştik. Salim başkanımızda geri dönmeyeceğini söyleyince yönetim kurulu olarak karar aldık ve ekip olarak istifa ettik. Salim Başkanla geldik onunla beraber gideriz. O geri dönmüyorsa bizim geri dönmemizin bir anlamı yok. Geçtiğimiz hafta yapmış olduğumuz toplantıda aldığımız karar doğrultusunda ben ve 10 yönetici arkadaşım toplu halde istifa ettik...'
* * *
BBP Tepebaşı İlçe Başkanı Levent Yurdakul herhalde ya siyaseti ya da partinin tüzüğünü bilmiyor.
Milletvekili adaylığı için görevinden istifa eden bu başkan veya yönetim kurulu üyesi de olabilir. İstifa ettikten sonra bir daha aynı göreve dönemez.
Ayrıca partiler kişilerin tapulu malı değil.
BBP'yi rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu kurdu.
Elim bir helikopter kazasında hayatını kaybetti.
Muhsin Yazıcı öldü diye partinin kapısına kilit vurulmadı.
BBP siyasi yaşamını sürdürüyor.
Yazıcıoğlu'nun koltuğunda da bugün Mustafa Destici oturuyor.
Salim Acabay, il başkanlığından durup dururken istifa etmedi.
Milletvekili adayı oldu.
Seçilemeyeceğini kendisi de biliyordu.
Ama 14 Mayıs seçimi öncesi kapı kapı, mahalle mahalle dolaştı. Hatta ilçelere giderek hem kendisine hem de partisine oy istedi.
Görevini başarıyla tamamlamanın gönül rahatlığı içerisinde.
Parti başkansız ve yönetimsiz kalmaz.
Önümüzdeki günlerde ya genel merkez yönetimlere atama yapar ya da yedekler göreve davet edilerek olağanüstü kongre kararı alınır, talip olanlar seçimle görev alırlar.
* * *
'Biz ekibiz. Ekibin başı yoksa biz de yokuz' demek bahane.
Bence görevden kaçmanın yolu bu.
Kimse kimseyi istemediği yerde zorla tutamaz.
Ama bahane üretmeden istifa etseydiniz daha yakışık alırdı...
* * *

DERS VEREN HİKÂYE:

ÖNEMLİ OLAN
Hazır olun ya da olmayın, bir gün sona geleceksiniz.
O gün geldiğinde zenginliğiniz, hıncınız, kininiz, öfkeleriniz, hayal kırıklarınız, umutlarınız, tutkularınız, planlarınız ve yapmak istediklerinizin hiçbir önemi kalmayacak.
Öyleyse önemli olan nedir?
Yaşadığımız günlerin değeri neyle ölçülür?
Önemli olan ne aldığınız değil ne verdiğinizdir.
Önemli olan, öğrendikleriniz değil, öğrettiklerinizdir…
Önemli olan, doğruluk, dürüstlük, merhamet, fedakarlık ve cesaretle atmışolduğumuz her adımla, başka yaşamları zenginleştirmiş olmanızdır…
Önemli olan, yetenekleriniz değil, karakterinizdir.
Önemli olan, diğer insanları yüreklendiren, onların sizi takip etmesini sağlayan örnek bir insan olmaktır.
Önemli olan, kaç kişi tanıdığınız değil, siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek olan insanların sayısıdır.
Önemli olan, hatıralarınız değil, sizi sevenlerin kalbinde yaşayacak olan hatıralarınızdır.
Önemli olan, ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil, kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır.
Önemli bir hayat yaşamak rastlantıyla olmaz.
Önemli olan, koşullar değil, seçimlerinizdir…
(Michael Josephson)
* * *
FIKRA:

İKİ DELİ
Akıl Hastanesinin bahçesinde iki deli oturuyormuş. Birisi aniden ayağa kalkmış ve yürüyerek uzaklaşmaya başlamış.
Oturan deli sormuş:
- 'Nereye gidiyorsun?'
- 'Seni aramaya…'
- 'Çabuk gel, geç kalma ben seni burada bekliyorum!'.
* * *