Sevgili okurlar; geçen haftaki yazımızda sevap ve günahtan bahsetmiştik. Sevap bitmişti. Bu hafta da günahtan bahsedelim.
Fıkhi konuları bir tarafa bırakarak, özel hayatımızda yaptıklarımızdan nelerin günah olduğunu anlatmaya çalışalım.
Geçtiğimiz günlerde Ankara'dan iki misafirim gelmişti. Birisi eski milletvekili diğer ise TRT'de yapımcı. Onları biraz gezdirdikten sonra Porsuk kenarında sıcakta biraz dinlendireyim diye kamuya ait bir çay bahçesine götürdüm. Ne içersiniz dendiğinde Kalabak suyu içmek istediler. Ben de görevli arkadaşa 'İki Kalabak suyu ver, şişe olsun' dedim. Gitti. Geri döndüğünde elinde otobüslerde ikram edilen en küçük ebattaki sudan getirdi. Misafirlerim 'Büyük şişe yok mu?' dediler, 'Yok' dedi. 'O halde 4 tane getir' dediler. 4 adet verdi. Su içildi kalktılar, misafir oldukları için 'ben ikram edeyim' dedim, 'yok, biz Eskişehir'e para harcamaya geldik. Ne kadar ödeyeceğiz' dediler. O da '4 küçük suya 5 lira ödeyeceksiniz' dedi.
Tabii misafirler bir an tereddüt ettiler parayı ödeyip çıktılar. Yemek yiyeceklerdi, bana kusura bakma Kızılay'da bile (Ankara) 40 kuruşa satılan bir küçük suya 1 TL'den fazla ödersek Eskişehir bize pahalı geldi. Biz yemeğimizi Ankara'da yiyelim diye ayrıldılar.
İmdi burada 2 konuda ilgililerden bilgi almak isteriz. 1. Kalabak suyu şehri olarak bilinen Eskişehir'de neden şişe suyu yok? Hem de Eskişehir'in en merkezi yerinde. 2. İşte esas günah burada, bir küçük suyun (en küçüğü) toptan maliyeti zannederim ya 15 kuruş ya da 20 kuruştur. Eskişehir'de bunu kalkıp da 1 TL'den daha fazlaya vermek gerçekten bir Eskişehirli olarak benim ağrıma gitti ve bunu köşemde yazacağımı söyledim. Buna İslam dininde ihtikar derler. Bu da büyük günahlardan biridir. Ticarette serbestiyet vardır ama bu ihtikara kaçarsa Allah katında büyük günahı vardır. Kur'an-ı Kerim'de, 'Allah alışverişi helal ama ribayı haram kılmıştır' diyor. Hacca gidenler gelip burada oraları çekiştiriyorlar. Mesela düşünün ki Eskişehir'e 3 milyon yabancı geldi. Her şeyi silip süpürüyorlar. O zaman kim bilir bu fırsatçılar dil bilmeyen o yabancılara ne külahlar giydirirler. Gelen 2 yerli turiste bile bunu reva görenler kim bilir o zaman ne yaparlar. Onun için kazancımıza haram katmak istemiyorsak, kar marjını mutlaka gereken seviyede tutmak hem bir vatan borcudur hem de şehrimizin tanıtımı için gereklidir.
Gelenlerden alınan her kuruş haksız olarak veya ihtikara dönüşerek alınıyorsa külliyen haramdır günahtır. Eşkıyalık sadece yol keserek, haraç almak değildir. Haksız yere kimin cebinden 5 kuruş alınırsa bu da eşkıyalıktır. Çoluğu çocuğu daha fazla kazanacağız diye haramla beslemek ilerde telafisi mümkün olmayan gaileler açar insanın başına. Netice işte günah budur.