Parlamenter sistemde demokrasi, 'halkın temsiliyeti'ne dayanır.

Siyasi hayatımızdaki son gelişmeler ise 'temsili demokrasi'nin zemin kaybettiğini gösteriyor.

Halk kendisini temsil edecek olanı değil, kendisine gösterileni seçiyor. Temsilci adıyla seçilen de kendisini seçen 'halkın sözcülüğü' yerine, kendisini listeye yerleştiren 'gücün savunuculuğu'nu yapıyor.

Demokrasi adına cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yasalaştı ve cumhurbaşkanını halk seçti.

Çıkabilecek sorunları kimse düşünmedi. Başbakanın da yürütmenin başı olarak halk tarafından seçildiğini, güçlerin bir gün karşı karşıya geleceğini düşünmedi. Son yaşadıklarımız (ki tüm demokrasilerde bunun adı hükümet darbesidir) bu 'düşünülmeyenin tezahürü'dür.

Şimdi bir hırs, bir inat uğruna zedelenen parlamenter sistemin onarılması yerine, daha da ileri götürülerek, parlamentonun dolayısıyla temsiliyet hakkının tamamen kaldırılacağı 'başkanlık sistemi'ne geçiş için her türlü girişim yapılıyor.

Tıraş edilen kaşı kalemle çizmek yerine, göz çıkartılıyor.

***

Demokratik siyaset 'toplumsal talepler' ve 'sınıf çıkarları' üzerinden yapılır.

Ülkemizin siyasi modası ise;

Kimlik üzerinden siyaset,

Değerler üzerinden siyaset!

Bu da seçmendeki 'demokratik tahammül'ü yok ediyor. Seçim sathı değil de, savaş sathına dönüyor demokrasi arayışımız.

Fikirler, değerler üzerinden çıkar!

Demokrasi, fikirlere tahammül edebilmektir.

Kimlikler, değerler, inançlar, siyasetin malzemesi olmamalı.

Fikirler tartışılabilmeli…!

***

Ülkemizde demokrasi var mı?

Herkesin anlayışı farklı;

Bana göre yok!

'Hadi canım!' diyenlerin demokrasi anlayışının benden farklı olduğunu biliyorum. Ne yazık ki, o anlayışın demokrasiyi tanımlamadığını anlatmam, kabul ettirmem de olanaksız.

Beyinler siyasi söylemlerle hipnotize olmuş durumda.

Herkes kendine göre bir kampta yer alıyor.

Ülkemizdeki seçimler de 'kampların nüfus sayımı' gibi.

Bizden kaç kişi var? Sizden kaç kişi var? Onlardan kaç kişi var?

Sandıkta bunları sayıyoruz. İslamcı, laik, milliyetçi, Kürtçü vb. insan sayısını bulmaya çalışıyoruz.

Zaman zaman oluşan sayısal farkı ise, kullanılan oylar değil, sadece 'sandığa gitmeyenler' belirliyor.

Programlara, ülke için üretilen projelere oy veren var mı?

***

Görünen o ki,

Bundan sonra siyaset 'kimlikler' üzerinden yapılacak. İktidar da muhalefet de kimlikleri dayatacak. Ülkenin en öndeki insanı bile, hastane ziyaretinde yaralıya önce kimliğini soruyor.

Arap'ı, Kürt'ü Türk; Türk'ü Arap veya Kürt yapabilecekmiş gibi…!

Fikirleri kabul etmek başka, kimlik değiştirmek başka!

Ve taşların yerlerinden oynayacağı bir sistem değişikliği zorlanıyor. Kimse sistemin yanlışını düzeltmek, onarmak istemiyor. Sistemi tamamen yok etmeye kalkışıyor. Bu amaçla da oy çoğunluğuna dayanacak bir anayasa değişikliğine doğru sürükleniyor ülkemiz.

Sistemlerin iyi ya da kötü olmasından ziyade;

İyi ya da kötü uygulaması vardır.

Çıkarılacak anayasanın toplum hayatının tüm kesimlerine ulaşması gerekir. Anayasa, bir toplumun mutabakat metnidir.

Oysa sadece birilerini koruma, yüceltme amacı konuşuluyor. Bu durumda çıkarılacak anayasa 'tek partinin anayasası' olarak adlandırılacak ve tüm kesimlerce kabulü güçleşecektir.

***

Şimdi soralım öyleyse..!

Bu ülkede demokrasi var mı?