Yakın bir dostum hep şöyle der;
'Bu ülkenin başına ne geliyorsa, durduğu yerde duramayanlar yüzünden geliyor…'
Yani,
Rüzgar ne taraftan eserse, o tarafa eğilenlerden söz ediyor…
Ülkenin başına gelenlerin tümü bunlar yüzünden mi geliyor bilemem ama böylelerinin bastıkları yerde ot bitmediğini ya da 'çok yaşa dediklerinin 3 ay yaşamadığını' biliyorum…
Hiçbir koşula bağlı olmadan,
Yalnızca doğru bildiği yoldan gitmek, çok zor bir meziyettir…
Bu zorluğun yanında,
Düşüncenin, bilginin ve inancın zaman içinde değişime uğraması ihtimali var…
Orhan Veli,
Garip akımının manifestosu niteliğindeki yazısında şöyle söylüyor;
'10 yıl önce düşündüğümün ve söylediğimin bugün de tıpa tıp aynısını düşünüyor ve söylüyorsam, 10 yılı neden yaşadım ki…'
Elbette insan 50 yaşına geldiğinde 20 yaşındaki gibi düşünmez,
Aynı şekilde 20 yaşındaki bir insan da 50 yaşındaymışçasına düşünüp karar vermez…
Her şey,
Sonsuz diyalektik içinde birbirinin hem düzenleyicisi hem inkar edicisidir…
Bunu,
Ussal bir uyum içinde hep yanı başında taşımalıdır…
Yoksa
Dünyanın en yalancı aynası karşısında bile tanıyamaz kendisini…
***
Çevrenize bir bakın…
21. yüzyılın insanın tenini etinden ayıran acımasızlığında zorlanan, zaman zaman yalpalayanları görürsünüz…
Yalpalayan insan, direniyor demektir…
Bir de direnmeyenler vardır;
Direnemeyenler değil, direnmeyenler…
Omurgaları evrimleşmiş,
Kemik yapıları zeminle inanılmaz bir uyum bulmuştur…
Örneğin 10 yıl içinde değişmiş değillerdir, yalnızca koşullara uyum sağlamışlardır…
Kimi zaman överek, kimi zaman da övdüklerine söverek idame ettirirler hayatlarını…
Bu,
Onların hayatta kalabilmelerinin temel koşuludur…
Dünyada olan hiçbir şey, nedensiz değildir…
Uykusundaki adamın ayak başparmağını oynatması bile…
***
Uygarlık,
Nerede, nasıl ve neden durduğunu bilen ve bundan asla vazgeçmeyenler sayesinde yükselmiştir…
Yoksa
Her esen rüzgara göre eğilip bükülenlere kalsak,
Biz hala bunların Taş Devri hayali kurup durduğu
Cilalı Taş Devrinde yaşıyor olurduk…