Osmanlıdan kalma bir mimari bakış açısıyla, Şehir Meydanları bizim şehirleşme anlayışımız içinde kendisine pek yer bulamamış bugüne değin…
Bırakın Osmanlı dönemini, Cumhuriyet'ten sonra bile…
Meydanları hep, gereksiz boş alanlar olarak görmüş ve 'doldurmak' için elimizden ne geliyorsa yapmışız…
Hiçbir şey yapamamışsak, 'halkın ihtiyaçlarını karşılayacak sosyal tesisler' adı altında, yine binalarla doldurmuşuz…
Bereket 'park ve yeşil alan' için, yetersiz de olsa, pek o kadar duyarsız olmamışız…
İstanbul'daki Sultan Ahmet Meydanı bile, Bizans döneminden kalmış…
Ayasofya ve Sultan Ahmet Camii'nin yüzü suyu hürmetine yapılaşmadan muaf tutulmuş bereket…
Ancak Anadolu şehirleri için aynı şeyi söyleyebilmek olanaklı değil…

***
Buradan gelelim, bizim 'Şehir Meydanı' tartışmasına…
Dün Salih Koca ve Ülker Can'dan iki ayrı açıklama ulaştı gazetelere…
Salih Koca;
'Şehir Meydanı sözünden geri adım yok' diyor…
Ülker Can da yine aynı şekilde görüş belirtiyor ve bir adım daha ileri giderek, 'oranın yapılaşmasında Büyükerşen'e biz engel olduk' diyor…
Biliyorsunuz buna halk arasında, 'zeytinyağı gibi üste çıkmak' deniliyor…
Ancak her iki vekilin açıklamasında da, ortak bir özellik daha var…
Her ikisi de, hatta Anadolu Üniversitesi Rektörü de, öyle sanıyorum ki, Şehir Meydanı ile park, yeşil alan, rekreasyon alanını birbirine karıştırıyor, aynı şey zannediyorlar…
Ve Eskişehir halkını da, 'bunu yutacak' kadar cahil ve tepkisiz kalacağını düşünüyorlar…

***
Adı üstünde,
'Şehir Meydanı…'
Yine adı üstünde,
'Kent Park…'
'Sazova Bilim Parkı…'
Salih Koca da, Ülker Can da açıklamalarında, bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek, şehir meydanı tanımlamasına hiç ama hiç uymayan başka bir şeyden söz ediyorlar…
İçinde bir takım sosyal tesislerin yer alacağı, halkın 24 saat kullanımına açık bir alandan söz ediliyor…
Korkarım böylesi daha kötü, çünkü bu sefer yapılacak şey ne bir meydan olacak, ne de bir park…
Başka bir şey çıkacak ortaya…
(Elbette düzenlemeyi Eskişehir halkının isteğine rağmen, söyledikleri gibi yaparlarsa…)
Hele bir de, Vilayet Fidanlığı gibi bir proje olursa, vay halimize…
Elbette konunun uzmanı değiliz, meseleyi teknik özellikleri açısından mimari bir dille ortaya koyamayız…
Ancak, meydan-park-yeşil alanın birbirlerinden apayrı şeyler olduklarını biliyoruz hiç olmazsa…

***
Koca ve Can'ın açıklamalarındaki birer cümle, beni ziyadesiyle rahatsız etti…
Salih Koca, Eskişehir'i kast ederek, 'şehrin Türk kimliğini öne çıkarak bir meydanı yapmaya çalışıyoruz' diyor…
Niyetimiz asla, 'öküz altında buzağı aramak' değil ama;
Acaba Salih Koca'ya göre, Eskişehir'in bir Türk şehri olduğunu özellikle öne çıkarmak mı gerekiyor?
Birilerinin bu konuda tereddüdü mü var?
Ülker Can ise,
'Son yıllarda mesaimizin önemli bölümünü bu işe harcadık' diyor…
Hay Allah, görüyor musunuz şimdi?
Ne gerek vardı, boşa zaman harcamışsınız demek ki…
Birincisi,
Yeni stadyum yapılması için mesai harcamak iyi hoş da, eskisinin yıkılıp yerine şehir meydanı yapılması için neden o kadar çok mesai harcanıyor, anlayamıyorum…
Yapılacak şey son derece basit…
Yeni yapılan stadyumun finansman sorunu da çözümlendiğine göre, mevcut stadyum alanı TOKİ'den geri devir alınarak Büyükşehir Belediyesi'ne verilecek…
Elbette Şehir Meydanı yapılması için…
Bir saat içinde çözülecek meselenin içine siyaset girince, işte milletvekillerimizin son yılların üzerinde en çok mesai harcadıkları konu haline geliyor…

***
Son anda aklıma takıldı;
Bilmem farkında mısınız?
Tartışmanın bu kadar uzamasının tek nedeni, iktidarın bu alanı CHP'li Büyükşehir Belediyesi'ne devretmek istememesi…
Oysa yapılması gereken şey bu kadar basit…
Ve bu kıskançlığı herkes o kadar 'normal' sayıyor ki, şaşırıyorum…