Mustafa Kemal’in Selanik ve Manastır’daki yakın arkadaşları Ali Fethi (Okyar), Ali Fuat (Cebesoy) ve çok sevdiği Ömer Naci, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) üyesiydiler.

Bu arkadaşlarının teklifiyle, 29 Ekim 1907 tarihinde, Hakkı Baha’nın Selanik’teki evinde yemin ederek Mustafa Kemal de cemiyete 322 sıra numarası ile üye oldu.

Ancak bir süre sonra, cemiyeti politik olarak eleştirmeye başladı.

Peki, “sen olsan ne yapardın?” diye soran subay arkadaşlarına, “Padişah yıkılacaktır, ordu yeniden kurulacaktır, ben de cumhurbaşkanı olacağım” dediğini Şevket Süreyya Aydemir’in, “Tek Adam” adlı eserindeki alıntılarda anlatılır.

Tabii bu eleştiriler İTC’nin genel merkezinde görevli Enver Bey’e kadar ulaşır. Mustafa’nın liderlik özelliğine dayalı kararlı konuşmaları Enver Bey üzerinde de etkiler yaratır ve Enver Bey komplekse kapılır. Bu kompleks onların birbirlerine karşı uzak ve soğuk olmalarına neden olmuştur.

Diğer ittihatçılar da Mustafa Kemal’i genel merkeze yaklaştırmadılar ama bu arada Enver Bey cemiyet içinde hızla yükseldi.

İTC, 3. Ordu’da tamamen örgütlenmiş, Edirne’de bulunan 2. Ordu’ya kadar uzanmıştı. Sultan II. Abdülhamit İTC’nin varlığından haberdar olmuş ama örgütün kaynağına ulaşamıyordu.

İTC, Neyyir-i Hakikat adında gizli bir gazete çıkarıyor, el altından ordudaki birliklere dağıtıyor, halka ayaklanma çağrısı yapılıyordu. Gazeteye göre tek çarenin, istibdat idaresini yıkarak, meşrutiyetin derhal ilan edilmesi olduğunu belirtiyordu.

İTC’nin bazı üyelerini tutuklayan ve Enver Bey’in eniştesi olan Yarbay Nazım için, İTC, Genel Merkez üyesi Enver Bey’in de oluru ile ölüm kararı veriyor. Yani cemiyet ilk kez silahlı mücadele başlatıyordu. Daha sonra, Manastır Polis Müdürü ve Pırlepe Kaymakamı için İTC idam kararı veriyor, polis müdürü infaz ediliyor, kaymakam kaçmayı başarıyor ama bu olaylar Yıldız Sarayındaki II. Abdülhamit’e korku ortamı yaratmaya yetiyordu.

Bu arada, İngiltere ve Rusya, hasta adam olarak tabir ettikleri Osmanlı’nın ölmesini beklemeden mirasının bir an önce paylaşılmasına karar vermişlerdi. Osmanlıyı bir an önce Balkanlardan atmak istiyorlardı.

İngiltere ve Rusya, Makedonya’ya bir Hristiyan’ın genel vali olarak atanmasını istiyorlardı.

İTC olağanüstü toplanarak sert bir dille, “Avrupa devletleri, Makedonya’ya müdahale işlerinden vazgeçmelidir. Avrupalılar, Makedonyalıları tahrikten vaz geçerse, Makedonya halkları kendi aralarında daha iyi anlaşarak, kendi işlerini elbirliği ile kendileri düzeltebileceklerdir. Yani her şeyden evvel, millet ve ırk farkı gözetmeksizin, hepsini ezen Abdülhamit istidadını el birliği ile yıkacaklardır… İşte cemiyetin programı budur. Mevcut istibdat idaresini devirip, kendi ülkelerinin nizamını hürriyet ve eşitlik esasında kurmaktır. Ne Müslüman vardır, ne de Hıristiyan! Yalnız Osmanlı vardır” diyerek konsolosluklara bildiri gönderdi.

Tabi bu bildiri sadece yabancı devletlere değil, aynı zamanda Abdülhamit’e bir urayıydı.

İTC bu sert bildiriden sonra Makedonya’da ayaklanma başlatılmasına karar verdi.

3 Temmuz 1908 tarihinde Resne Takip Tabur Kumandanı Kolağası Niyazi Bey, topu, tüfeğiyle 150 kişi ile dağa çıkarak isyanı başlattı. Resne postanesini basarak yabancı konsolosluklara ve Yıldız Sarayına telgraflar çekerek, “Kanun-u Esasi’nin (Anayasa) derhal ilan edilmesini, meşrutiyet (parlamenter sistem) idaresine geçilmesini talep ederek, İTC adına dünyaya duyuruyor ve devriminin ilk kıvılcımlarını saçıyordu.

Daha sonra, Enver Bey Tikveşli dağlarına, Ohrili Eyüp Sabri Bey de bir müfreze ile isyan ederek dağa çıkıyor.

Padişah II. Abdülhamit, İTC’nin 2 ve 3. Ordu’daki gücünü yetersiz bilgiler nedeniyle tam olarak kestiremiyordu ama tahtının sallandığını da hissediyordu. Kendi adına tehlikenin daha da büyümemesi için askeri güç kullanmaya karar veriyor. 3 Tabur askerle birlikte Şemsi Paşayı İTC’nin üstüne salıyor.

İTC de işin ciddiyetini kavrayarak, Şemsi Paşa’yı fedaileri aracılığı ile ortadan kaldırmayı planladı ve gerçekleştirdi. Şemsi Paşayı öldüren, Kazım Karabekir tarafından yemin ettirilerek İTC’ye alınan teğmen Atıf Bey’di.

Teğmen Atıf Bey’in gerçekleştirdiği bu suikast, Padişah II. Abdülhamit otoritesini sarsmış, Yıldız Sarayı’ndaki devlet erkanına da korku salmıştı.

Padişah II. Abdülhamit 2 ve 3.Ordu’dan umudunu tamamen kesmiş, bölgeye Mareşal Tatar Osman Paşa ile 40-50 bin civarında askeri, gemilerle Makedonya bölgesine yollamaya karar vermişti.

(Kaynak: Enver’in Adamları-Hakan Akpınar)

Mustafa Kemal üyesi olduğu İTC’yi her ne kadar eleştirse de onun verdiği görevleri de sessiz sedasız, titizlikle yerine getiriyordu. Kendisi aynı zamanda Selanik-Üsküp Demiryolu Hattı’nda müfettişti.

Korgeneral Galip Pasinler’in 16 Kasım 1938 tarihinde yayınlanan Akşam Gazetesindeki anılarında bu konuyu şöyle anlatıyor:

“Mustafa Kemal beyin 1908 inkılabı sıralarındaki oynadığı roller arasında mühim bir hâdiseyi şimdi hatırlıyo­rum: 324 senesi temmuzunun 7’nci gü­nü Firzovik’de toplanan Arnavutlar 180 imzalı bir telgrafla padişahtan, sa­daret ve meşihatden 93 kanunu esa­sisinin yeniden icra mevkiine konmasını istemişlerdi. Bunu müteakip ben de -ileride hatıratımı neşredece­ğim zaman tafsilât vereceğim veçhile- Arnavutların bu müracaat muvaffa­kiyetini elde ettikten sonra bir gece Üsküp’e inip cemiyetin Üsküp merkezi ile temasta bulunmak ve yeni tedbir­ler almak niyetinde idim.

Aynı za­manda o zaman Kosova valisi olan Mahmut Şevket Paşa’dan bir telgraf aldım, beni serian Üsküp’e davet edi­yordu. Ben bu daveti cemiyetin Üsküp mer­kezinin teşvikine hamlettim ve der­hal bir derezina ile Firizovik’ten Üsküp’e geldim. Temmuzun 9’un­da cemiyetin Üsküp merkezi gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıya işti­rak etmek üzere o günün akşamı, erkânıharb kolağası Mustafa Kemal bey de trenle Selânik’ten Üsküp’e gel­mişti. Mustafa Kemal bey, toplantı­mızda Selânik’te ve gezdiği hat bo­yundaki cemiyet teşekküllerde yaptığı temasları, alınan hazırlıkları bize teb­liğ etti.

Ve inkılâp için yapacağımla hareketlere dair verdiğimiz kararla­ra iştirak etti. O gece orada verdiği­miz karar şu idi:

Yarın sabah (10 Temmuzda) toplar atılarak askerî nü­mayişler yapılacak ve katî surette hür­riyet ilân edilecekti. İşte Mustafa Ke­mal beyin o gece iştirakı ile Üsküp mer­kezinde verdiğimiz karar bu idi. Mustafa Kemal bey, verdiğimiz ka­rarı Selânik’te merkezi umumiye ve hat boyundaki cemiyet teşekküllerine bildirmek üzere ertesi sabah, yani 10 temmuz sabahı Üsküp’ten Selânik’e ha­reket etti. Mustafa Kemal beyin Selânik’e ha­reketinden sonra Üsküp mevki ku­mandanı ferik Hüseyin Remzi Paşa (Damat Ferit kabinesinde Ticaret ve Ziraat Nazırı idi) verdiğimiz karar üzerine trene bindirilerek Selânik’e iade edildi ve o gün bütün memurlar, zabitan, ahali, camilerde, medreseler­ de benim odamda, polis müdürü Müm­taz beyin odasında alenen tahlif edi­lerek cemiyete kaydedildiler ve Üsküp’te meşrutiyet âlenen ilân edildi”.

-sürecek-