Simyacı…

2500 yıl öncesinin, bir tarafıyla felsefi açıdan derin, bir tarafıyla ucuz madenleri altına çevirmenin formülünü arayanların yolu…

2300 yıl boyunca, deneyip yanılarak ulaşmaya çalıştıkları her madeni altına dönüştürmenin formülünü bulamadılar ama günümüz kimya biliminin ortaya çıkmasını sağladılar…

Şimdi diyeceksiniz ki, ne alaka?

Çok alaka, çok…

***

Cuma günü akşamı Osmanlıspor karşısındaki Eskişehirspor bana, eski zamanların simyacılarını hatırlattı…

Yalnız burada simyacı olan futbolcular değil, kulüp yöneticileri ve teknik direktör…

Sezgin ve Emre Güngör'den, süper ligi kaldırabilecek bir defans göbeği yaratmaya çalışmak,

Birol Parlak'tan iyi bir sağ bek,

Toko'dan takır takır oynayan bir futbolcu,

Lawal'dan takımı alıp götürecek bir 10 numara çıkarmak, çinkoyu altına çevirmekten zor…

De Federico, Muarem Muarem ve Khalifa tipik birer halı saha futbolcusu izlenimi veriyorlar…

Gekas ise, bizlere simyacılığın geldiği son noktayı göstermesi açısından bulunmaz bir örnekti…

Topa bir kere vurdu, sonra da yerden zor kalktı…

Geriye kimler kaldı?

Ali Şaşal, Kaan Kanak, Özgür Çek, Causic…

Yani eskiler…

Bizim arkadaşlar desek, hiç de yanlış olmaz…

Elinin altında Diego gibi, kendini kanıtlamış bir stoper varken, anlamsız bir kavga ile inada binen çekişme takıma büyük zarar veriyor…

***

Bir hazırlık maçı öncesi takıma böyle yüklenmenin haksızlık olacağını söyleyenler olabilir…

Olabilir de, haklılar mı bu sitemlerinde peki?

Asla…

Zira bu takım, çok değil, 6 gün sonra yeni sezonun açılış maçında Fenerbahçe ile oynayacak…

Hem de yaralı Fenerbahçe ile hem de Şükrü Saraçoğlu'nda…

Fener'e yenilmek ya da 6-7 yemek ligin sonu mu?

Değil elbette…

Sonu değil ama başlangıcı…

Bilmem anlatabildim mi?