Vali Güngör Azim Tuna'nın geçtiğimiz hafta sonunda Şehir Gazetesi'ne yaptığı açıklama ile başlayan tartışma olanca hızıyla devam ediyor…

Eskişehir kamuoyu, Anadolu Üniversitesi Havaalanı pistinin uzatılması döneminde benzer bir tartışmayı yaşamıştı…

Ta ki, dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın 2007 seçimlerinde Eskişehir milletvekili olmasının ardından son sözü söylemesine kadar…

'Pist 3 bin metreye çıkartılacak…'

Hatırlanacağı üzere, 2 bin 400 metrelik pistin 3 bin metreye çıkartılmasına engel olanların sesleri anında kesilmişti…

Bugün dönüp geriye baktığımızda, pistin uzatılmasına gerek olmadığını iddia eden siyasilerin neredeyse hiç biri ortalarda yok…

Konuyu getirmek istediğim nokta şu;

Havaalanı, tapusu dahil her şeyiyle Anadolu Üniversitesi'ne ait olmasına karşın, dönemin rektörü Prof. Dr. Fevzi Sürmeli sayesinde üniversite bu tartışmaların dışında kalmaya çok iyi bilmişti…

***

Ama bugün geldiğimiz noktada;

Anadolu Üniversitesi, Kent Meydanı tartışması içinde kaldı…

Sürüklendi, yaka paça alınıp meselenin tam ortasına bırakıldı…

Mevcut Rektör Naci Gündoğan, ne yazık ki Fevzi Sürmeli'nin dirayetini göstermedi ya da gösteremedi…

'Ben üniversite olarak üzerime düşen görevi yaptım.

Bütçemden ayırdığım parayı TDKB Ajansı'na aktardım.

Bundan sonrasına karışmam.

Teknik ve bilimsel destek istenirse her zaman hazırım, ancak başka konulara girmem' demedi ya da diyemedi…

Tam aksine…

'Biz üniversite olarak şehir meydanı yapamayız' demesinin üzerinden daha 3 gün bile geçmeden, bu işe ne kadar meraklı olduklarını, ne kadar istediklerini söyledi…

Söyledi mi, yoksa söylemek zorunda mı kaldı?

***

Birkaç gün önceki bir yazıda, Anadolu Üniversitesi'nin bu işe karıştırılmasının üniversiteyle şehir kamuoyunu karşı karşıya getireceğini ve bunun hiç de hoş olmayacağını söylemeye çalışmıştım…

Zira,

Rektör Naci Gündoğan şunu çok iyi biliyor ki;

Bu şehirde yaşayan insanların yüzde 99,99'u mevcut stadyum alanının yıkılmasından sonra 'Kent Meydanı' yapılmasını istiyor…

Öyle tarif edildiği gibi, alaturka bir kent meydanı değil, dünya normlarına uygun, mimari literatürde kabul gördüğü şekliyle bir kent meydanı istiyor Eskişehirliler…

Bunu bildiği halde Sayın rektörün üniversiteyi alıp bu siyasi tartışmanın tam göbeğine atmasını anlayabilmek olanaklı değil…

***

Dahası da var;

Sayın Rektör, üniversitenin yıllardır 'şehir halkıyla kopuk olduğu' eleştirisine maruz kaldıklarını belirtip, 'alın işte size bir şans' diyor…

Allah aşkına söyler misiniz;

Bir üniversiteyi o şehirle bütünleştirmek için, illa ki şehrin merkezine üniversite ile ilgili birim mi kurmak gerekiyor?

Bir üniversite rektörünün, üniversitesi ile şehri arasındaki köprüyü sağlıklı kurabilmesi ve bu köprüyü sürekli kılabilmesinin başka yolları olmalı…

Şehrin en değerli yerine, üstelik de şehir halkının isteğine tamamen taban tabana zıt olduğunu bile bile getirip sergi salonu, kütüphane, konser salonu yaparak şehirle üniversite bütünleştirilmez…

Bu gerçeği, Sayın Rektörün bilmemesine veya düşünmemesine bence imkan yok…

Bunları kendisi de çok daha iyi biliyor ve çok daha farkında…

Ancak bir yerlerde ne olup bitiyor bilinmez, bu yönde irade göstermek zorunda kalıyor, gibi geliyor bana…

***

Üstelik ortada,

Zamanında Gazi Üniversitesi'ne devredilen Ankara Atatürk Orman Çiftliği'ne ait arazilerin daha sonra nasıl yeniden TOKİ'ye devredildiği ve oraya ne yapıldığı bu kadar ortadayken…

Bugün gazetemizde yer alan Mimarlar Odası Şube Başkanı Canan Oytan'ın bu konuda çok çarpıcı saptamaları var…

Oytan diyor ki,

'Şu anki rektör son derece iyi niyetle bu işe girişmiş olabilir, peki bir ya da iki dönem sonra işbaşına gelen bir rektör 'burası üniversitenin malı, TOKİ'ye devrediyorum' derse, buna kim nasıl engel olabilir?'

***

Bu konuda söylenecek-yazılacak daha çok ama çok şey var…

Ancak Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı'nın bu konuda söyleyeceği şeyleri dinlemeden 'son kararı verebilmek' doğru olmayacak…

Bakan Avcı bu konuda ne söyleyecekse söylesin de, biz de kalemimizi ve de çenemizi boşuna yormuş olmayalım…