Bundan önceki yazılarımızda Mustafa Kemal’in dönüm noktalarını yazmış ve tarih onu devrime hazırlıyor demiştik. Askeri öğrencilik dönemindeki arkadaşlarının ve hocalarının Mustafa Kemal üzerindeki etkilerini anlatmaya çalışmıştık.
Bir yandan da tarih onu hazırlıyor derken, içinde bulunduğu konjonktürün, sosyal ve siyasal olaylarında büyük etkisi olduğunu söylemiştik.
Mustafa Kemal göreve başlayalı henüz 3 yıl olmuştur ve Şam’da yakın arkadaşı Ali Fuat Cebesoy ile 5. Ordu’da görev yapmaktadır.
Bu sırada Osmanlı İmparatorluğunda 1908 devrimi ile 2. Meşrutiyet ilan edilmiştir. Ancak bu devrimi Mustafa Kemal’in yeterli görmediğini yazmıştık.
…
Osmanlı tahtında Sultan II. Abdülhamit vardır ve 33 yıldır hüküm sürmektedir. Bu dönem Mustafa Kemal ve onun neslinin kaderini tümden etkileyen bir dönemdir.
Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak anılan, Osmanlı-Rus savaşının, Osmanlının ağır bir yenilgiyle sonuçlanması, Rusların İstanbul(Yeşilköy) diplerine kadar gelmesi ve Osmanlı Devleti’nin varlığına tehdit oluşturması, kaybedilen topraklar, 1876 yılında açılan Meclis-i Mebusan’ın 1878 yılında kapatılması, halkın ödeyemeyeceği yüksek vergiler, büyük ekonomik sıkıntılar, basına getirilen sansürler, muhaliflere uygulanan baskılar, hapisler, sürgüne yollanan paşalar, toplumda ağır hoşnutsuzluklara ve tepkilere neden oldu.
Genç Osmanlılardan Ali Suavi’nin başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrası, II. Abdülhamit’in daha önce kurduğu gizli hafiye teşkilatını bizzat kendi kontrolüne alarak Yıldız Sarayına taşıması sonucunda çok daha baskıcı bir dönemin başlamasına neden olmuştu.
Tarihçiler, Osmanlı tarihinde 1878-1908 yıllarını “istibdat”(baskı) dönemi olarak adlandırırlar.
Kökleri, Yeni Osmanlılar-Jön Türk’lere kadar dayanan, meclisin yeniden açılması için gizli olarak 1889 yılında kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden (Birlik ve İlerleme Partisi), 33 yıl hüküm süren II. Abdülhamit’in 1892 yılında haberdar olunca, onları sıkı takibe alması ve önde gelen bazı üyelerinin zaman zaman tutuklanması ile Kızıl Sultan olarak anılan II. Abdülhamit’e karşı yoğun bir muhalefet, mücadelenin başlamasına neden oldu.
...
İstibdat Arapça kökenli bir kelime olup, “yalnız olma”, “başına buyruk” anlamına gelir.
Türk Dil Kurumuna göre de, “uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi”, yani siyasi otoritenin bir kişi üzerinde toplandığı devlet düzeni veya rejim.
…
Tarihçi İlber Ortaylı bu dönemi kısaca şöyle özetliyor.
“33 Yıllık saltanatın içinde Anadolu toprakları demiryolu, okul, hastane gördü; tarım gelişti. Öbür yandan sansür, siyasi baskı da birlikteydi. Muasır Rusya’nın aksine siyasi idamlar tatbik edilmedi ama otokritik bir baskı da hissediliyordu”
…
“Elbette, II. Abdülhamit döneminin bir modernleşme ve hızlı bürokratik ihtisas dönemi olduğunu söylemek zorundayız, fakat korkunç bir otoriter rejim kurulması, polis rejiminin gelmesi ve daha kötüsü halkın inisiyatifine güvenilmemesi söz konusudur…”
Eylül 1877 yılında çıkarılan sıkıyönetim kararnamelerine dayanılarak, birçok gazeteci sürgün edildi. Sansür kurulu oluşturulmuş, politik yazılar yayınlanamıyor. Devlet kendi gazetesi olan Takvim-i Veka’yi bile kapatıyor. “Hacivat ve Karagöz” oyunlarına bile sansür gelmiştir. Hafiyelik sistemi herkesin ensesinde.
II. Abdülhamit, anayasa ve değişim yanlılarını sürgüne yollayarak, 1876 yılında açılan Meclis’i Mebusan’ı 1878 yılında kapatıyor.
Bu dönem yakın coğrafyada 1905 yılında Rusya devrimi, 1906 yılında İran devrimi gerçekleşiyor. 1789 Fransız Devriminin yansımaları her yerde görülüyor.
Vergi adaletsizliği, memur maaşlarının ödenememesi, baskılar, sürgünler, basına sansüre rağmen toplumsal aydınlanmanın önüne geçilemiyordu. Bu baskıcı tutum aynı zamanda devrimin koşullarını da hazırlıyordu.
Tarihçiler, 33 yıllık II. Abdülmait döneminin ve 1908 devriminin, her yönüyle çok iyi incelenmediğini ileri sürerler. Haklı olabilirler, bu konuda yeni okuyacağımız ve öğreneceğimiz birçok konu var. Olaylara farklı bakış açılarından da bakmak lazım.
-sürecek-