ABD ile Suriye'deki savaş ve teröre verdiği destek nedeniyle aramız soğudu.
AB,
'Türkiye ortaklık kriterlerine uymuyor' gerekçesiyle üyeliğimizin dondurulmasıyla ilgili tavsiye kararı alınca, çok kızdık.
Osmanlı'yı iyi anladığını sanan, torunu olma iddiasını kimseye bırakmak istemeyen,
'şark özlemi'yle yanıp tutuşanlar pek mutlu oldular bu gelişmelerden.
Türklerin, Kavimler Göçü'nden bu yana yüzlerini hep batıya döndüklerini; 1261'de II. Alaaddin Keykavus'la başlayan batıya göçün, Bizanslıların iç işlerine dahil olan akıncılar eliyle Trakya'da ciddi bir Türk nüfusu oluşmasına kadar sürdüğünü; 1353'te, İstanbul'un fethinden 100 yıl önce, Süleyman Paşa komutasında Rumeli'ye geçenlerin Avrupa yolunu açtığını; 1453'te İstanbul'un Fethi ile Türklerin Avrupalı oluşunun perçinlendiğini;
Görmezden geliyorlar.
Yüzyıllarca Almanlarla askeri, Fransızlarla kültürel, İngiliz ve İtalyanlarla ticari arkadaşlıklar kurduk. Başkaldıranlar olmadığı ya da sultanlar yakayı
'şark kurnazları'na kaptırmadığı sürece Osmanlılar doğuya yönelmedi.
'Osmanlıların yüzü batıya dönüktü.'
***
20. yüzyılda iki dünya kırımından çıkan insanoğlu, yaşadığı korku ve soğuk savaş döneminin etkisiyle güçlü bir kamp içinde yer alma ihtiyacı duydu. Dünya, güvence ararken birbirlerine olan garezlerini her fırsatta -yalan yanlış- dillendiren iki kampa ayrıldı.
İngiliz, Fransız, Alman, İtalyanlarla yazılan sosyo-ekonomik tarihimiz de bundan nasibini aldı. 1950'den itibaren kapitalist normların/değerlerin, betona sızan su misali ülkemize yerleşmesi, ABD dostluğu ile başladı. Solculara ve komünistlere karşı yaratılan düşmanlıkla birlikte, milliyetçilik elbisesi giydirilmiş, sonunda dinciliğe evrilen koruyucu akımlar destek gördü.
Yıllarca dümen suyunda seyahat ettiğimiz ABD ve AB ile sorunlar çıkınca,
'geriye dön' komutuyla, dönülen yönde arkadaş arayışına giriverdik.
'Döndük yüzümüzü doğuya..!'
***
'Şanghay Beşlisi'ne inceden arkadaşlık mesajları yazdık.
Kim bu arkadaşlar?
Komünist kampın dağılmasından sonra, dünya ekonomisine el koyan ABD'ye karşı,
'tek kutuplu dünya olmaz' itirazıyla bir araya gelen Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ile sonradan aralarına katılan Özbekistan'ın kurduğu; Hindistan ile Pakistan'ın da bekleme odasına alındığı birlik:
'Şanghay İşbirliği Örgütü'
Tamamen sınır güvenliği, terörle mücadele amacıyla bir araya gelmişken; ortak askeri tatbikatlar, ekonomik ortaklıklar, kültürel paylaşımlar yapmaya başladılar.
Hepsinin adında
'cumhuriyet' kelimesinin yer aldığı devletler…
Benzer özellikleri:
Başkanlık ya da yarı başkanlık adını taşıyan otoriter rejim,
Tek adamın sözüyle hareket eden işlevsiz parlamento,
Terazisi kaybolmuş yargı,
Baskıyla zayıflatılmış ya da hiç olmayan muhalefet,
-Ne hikmetse- %50 ile 90 arasında oy aldıkları seçimlerde, sandıktan çıkmayı meşruiyetinin kanıtı sayma,
Tek adamın dudaklarından dökülenlere ve demir yumruğuna dayanan yönetim anlayışı..!
Rusya'da Vladimir Putin,
Çin'de Komünist Partili Xi Jinping,
Kazakistan'da Nursultan Nazarbayev,
Kırgızistan'da Almazbek Atambayev,
Tacikistan'da İmamali Rahman,
Özbekistan'da İslam Kerimov'un ölümünden sonra Şavkat Mirziyoyev…
Suudiler ve Körfezdekilerden sonra, kolumuzu omuzlarına atmaya hazırlandığımız müstakbel arkadaşlarımız.
'Seç beğen; arkadaş ol!'
***
Tarih boyunca geçerliliği kabul görmüş bir söz vardır:
'Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!'
Yeni tercihimizi bir de bu sözün şemsiyesi altında düşünelim.
'Arkadaşın bozacıysa, şıracı olmaya talip olan kim?'