'Allah düşürmesin,' derler.
Nereye?
Mahpusa.
Yani cezaevine.
Düşünce de,
'Allah kurtarsın,' derler.
İşin Allah'a kalır artık; ya çıkarsın ya çıkamazsın.
***
Yok!
Yok bizimki öyle bir şey değil.
Biz hastaneye düştük! İkisi aynı şey sayılır. Hastanede de işin Allah'a kalır.
Neyse ki sadece sonuç göstereceğiz.
Biliyorsunuz, öyle bir gelenek, bir akım var.
'Sonuç göstermek!'
Nerde öyle geleneksel tıp, muayene?
'Şunları ölçtür biçtir, sonra bir daha gel.'
Arkasından orada sıra, burada sıra…
'Kan Alma' ana baba günü…
***
Götürdük sonuçları.
Sıra numarası da var elimizde.
İki numara.
Bir numara yaşlı, ayakta zor duran biri.
Bekliyoruz, bir numarayla birlikte. Bir numaranın ağrıları var. Yaşı da epey var. Sıra numaram onunkinden önce olsa, sıramı vereceğim ama…
Doktor koridorda gözüktü.
Tam da o sırada beyaz önlüklü biri yanında bir yakınıyla bizim doktora yaklaştı. Bizimki,
'Ooo, hocam buyurun buyurun. Hemen alalım hastanızı,' dedi.
Kapı kapandı.
Kapanış o kapanış.
Beş dakika, on dakika, on beş dakika, yarım saat…
İtibarlı biri galiba.
Bir de şikayet eder hastalar,
'Birkaç dakikada yazdı reçeteyi gönderdi, doğru dürüst muayene etmedi bile,' diye.
***
Tam içeridekiler çıkacağı sırada başka biri geldi.
'Doktora bir şey sorup çıkacağım' dedi.
Bizim, hık mık, dememize bile fırsat kalmadan kapı açıldı ve doktor,
'Hoş geldin hoş geldin!' dedi. '
Buyur gel.'
Kapı kapandı.
***
Bekle.
Bekle.
Yine de kibar adamdı. Bizden müsaade isteyecekti, doktor fırsat verseydi.
Bekle.
En iyisi yerdeki karoları saymak. Saydım. Beş yüze yakın karo var.
Bekle.
'Bir şey sorup çıkacağım,' demişti. Müsaade isteyişine bakınca hak, hukuk, adalet gözeten birine benziyordu.
Ayak bileklerine zil takan adamın fıkrasını anlatmanın tam zamanı ama sinirlerim bozuk. İçimden bir şey gelmiyor.
Karoları bir daha saydım. Bir daha saydım. Bir daha saydım. Kaçtı bizim numara. Ne önemi var numaranın. Numara namuslu, dürüst insanlar için. Hak, hukuk, adalet gözetenler için…
Kapı açıldı.
Ama bu kez doktor da çıkıp gitti.
Beş on dakika sonra bir grup insanla birlikte geldi.
Bunlar daha da itibarlı kişiler olmalı. Galiba doktor kapıda karşıladı, yüzlerinde gülümseme olan bu insanları. Hasta hangisi acaba? Biri hasta, diğerleri yakını olmalı. Hepsi birden girerse içeri…
Öğlen arası da yaklaşıyor. Galiba bizim bu iş olmayacak; dünyanın çivisi çıkmış.
Çivisi çıkan bu dünyanın biz neresindeyiz acaba?
Hiçbir yerinde.
Hiçbir yerinde.
İtalo Calvino'nun, '
Varolmayan Şövalye'si gibi, var olmayan insanlarız.