Mahallelerin ortasındaki veya parkın içindeki kalın kalın trafo duvarları belki fiziki olarak rahatsız etmiyor ama göz zevkimizi bozuyor…
Yıllar önce Tepebaşı Belediyesi trafoların duvarlarını el sanatı süsleri ile süslendiğinde ortaya çok hoş bir görünüm çıkmıştı…
Bu trafoları ilk gördüğümde, ‘Trafolar çiçek açmış!’ demiştim…
Eskişehirliler ilk kez Tepebaşı Belediyesi’nin gerçekleştirdiği, ‘trafo duvarlarını sanat eseri haline getirmek’ projesi, daha sonra Odunpazarı Belediyesi tarafından da uygulandı…
Böylelikle şehrin her bölgesindeki ilk baktığımıza gözümüzü rahatsız eden trafo duvarlarının kimisi çiçek açmış, kimisi perde haline gelmiş, kimisi ise kuş motifleri ile süslenmişti…
Trafoların bu görüntüsü çok beğenilmişti. Ancak bugün baktığımda bazı mahallerdeki trafolara işlenen çeşitli motiflerin boyası dökülmüş, motiflerin yarısı silinmiş, yarısı duruyor…
Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri ilçelerindeki trafoları gözden geçirerek, gözü rahatsız eden bu görüntünün ortadan kalkması için yeniden motiflerle süslemeliler…
Bu yazıyı yazmamda nereden esinlendiğime gelince…
Dün yabancı bir internet sitesinde sokaklardaki duvar sırtlarını birer sanat eseri haline getirdiklerini gördüm…
Hangi ülkeye ve o ülkenin hangi ili olduğu yazmıyordu…
Sokak içerisindeki duvar sırtlarının kimisinde çiçek motifleri, kimisinde kelebek ve çocuk, kimisinde ise rengârenk küçük küçük ev motifleri çizilmiş. O sokağa da ‘Sanat Sokağı’ adını vermişler. O sokaklardan ister arabanız ister ise yaya olarak geçseniz hepsi de bir sanat harikasına dönüştürülmüş davarlar çok hoş görünüyor…
* * *
O fotoğrafların bazılarını WhatsApp’dan yakın arkadaşlarıma gönderdim…
Bir arkadaşım fotoğrafın altına, ’Eskişehir de yapmaya kalksan, şehir estetik kuruluna takılırsın. Bizdeki anlayış ya Fransız balkon ya da tuğla yüzey... Yaratıcılık yok’ diye yazmış.
Eskişehir’in önemli işadamlarından olan sevgili İbrahim Eldem kardeşim ise bir öneri de bulunmuş.
“Sadi ağabey, hadi kampanya başlatalım. Şehrin bazı caddelerinde metruk apartmanlar var. Elektrik trafoları gibi bu metruk binaların duvarlarını da süsleyelim. Gözümüzü rahatsız eden o çirkin görüntü de ortadan kalkar.”
Doğru bir öneri…
* * *
Belediyeler hangi mahallede, hangi sokakta baktığımızda rahatsız eden duvar sırtı var bilemeyebilir. Veya bunun için bir personel görevlendirmesine gerek yok. Her mahallenin muhtarı ve azaları, mahalle meclisleri var. O mahallerde, o sokaklarda yaşayanlar bunları tespit ederek bağlı olduğu belediyeye bildirebilirler. Belediyeler de boş olan duvarların sırtlarını çeşitli objeler ile süslemiş olsa Eskişehir’in görüntüsü birden değişir…
Bunu yapacak personel belediyelerde olmayabilir…
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi var…
Bu fakültede öğrenim gören öğrencilerin bazıları şehrin farklı noktalarında duvar süslemeleri yaptılar…
Güzel Sanatlar Fakültesi’nden de bu konuda destek alınabilinir…
* * *
Eskişehir’e ilk kez gelenler, şehirdeki değişimi görünce şaşırıyor. Kimisi ise, ’Eskişehir Avrupa şehri olmuş’ diyor…
Eğer şehirdeki trafolar ile metruk binaların duvarların sırtları süslenmiş olsa, asıl o zaman Eskişehir gerçekten Avrupai bir görünüme kavuşmuş olur…
Çünkü Avrupa’nın çeşitli kentlerinde bu tür süslemeleri çok sık görmek mümkün…
Ben buradan Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Başkanlarımıza çağrıda bulunuyorum…
İsterseniz sizlerde o sanat eserlerini Eskişehir’in Cadde ve sokaklarındaki duvar sırtlarına yapabilir daha doğrusu yaptırabilirsiniz…
Tabi bu süslemenin ekonomik bir boyutu var. Bunun da bilincindeyim. Ama siz hele bir duvardan başlayın. Hele o sanat eseri ortaya çıksın. İnanıyorum ki Eskişehirliler, özellikle boya üreten sanayiciler bu konuda belediyelere gereken desteği vereceklerdir…
* * *
Mutluluk
Kıyafetlerinden hayli varlıklı bir aileden geldiği belli olan küçük kız, avucundaki para destesini sımsıkı tutarak rafları inceliyordu. Burası kentin en büyük oyuncak mağazasıydı. Aranan her şeyin bulunduğu, bitmez tükenmez raf koridorlarından geçilmeyen mağazalardan biri…
Rafların arasında öylece gezinirken, reyonların birinde aniden durdu. Muhteşem bir bebekti bu. Dünyalar güzeli ve ipek kadife elbiseli muhteşem bir bebek! Babasına döndü, bebeği işaret etti…
“Avucumdaki para yeter mi?”
Babası başı ile ‘evet’ dercesine bir hareket yaptı. Bebeği kucakladı ve koridoru takip ederek, kasaya doğru yürüdü. Tam bu sırada tıpkı kendisi gibi, babası ile alışverişe çıkmış bir küçük çocuk gördü. Kısa pantolonluydu, gömleği iyice eskimişti.
Çocuğun elinde birkaç dolar vardı. Raftaki oyunlardan birinin önünde heyecanla durdu…
“İşte istediğim bu baba!” Diye çığlık atarak avucunu gösterdi…
“Yeter mi?”
Babasının gözleri önüne doğru eğilirken, başıyla yetmez işareti verdi. Çocuk, avucundaki paraya baktı. Oyun kutusunu yeniden rafa koydu. Babasının elini tuttu ve koridorun ucundaki boyama kitaplarının olduğu rafa doğru yürüdü…
Küçük kız kucağındaki bebeğe bir daha baktı. Sonra çocuğun seçtiği oyuncağa döndü. Bebeği götürüp yerine koydu. Oyuncağı eline aldı…
“Yeteri kadar param var mı baba?” dedi.
Babası yine ‘evet’ dercesine başını salladı…
Kasaya gittiler, parayı ödediler. Küçük kız, kasadaki adama bir şeyler fısıldadı. Kız ve babası, geriye çekilip beklemeye başladılar. Az sonra oğlan ve babası, ellerinde bir boyama kitabı ile kasaya geldi.
Kasiyer:
“Kutlarım sizi” dedi heyecanla.
“Bugün bininci müşteri olarak bir armağan kazandınız.”
Oyun kutusunu küçük çocuğa uzattı…
“Harika!” diye çığlık attı çocuk.
“Baba, bu benim en çok istediğim şeydi, biliyorsun.”
Baba oğul, sevinç içinde dükkânı terk ederken, içeride kalan baba:
“Ne kadar cömertsin kızım, sana bunu yapma kararını verdiren ne?” dedi…
“Baba, annemle birlikte bana bu parayı verdikten sonra, ‘Seni en çok mutlu edecek şeyi al’ demediniz mi?”…
“Tabii öyle dedik, tatlım!”
“Ben de aynen öyle yaptım baba. Şu anda ne kadar mutlu olduğumu biliyor musun?”..
* * *
Mutluluk, erdemli olmak ve yaşamında bir anlam bulmakla ilgili bir duygudur. Bu tür mutluluğunun başlıca öğeleri, yaşamında bir anlam bulma, amaçlarının olması ve yaşamı, yaşamaya değer bulmadır. Daha çok, yerine getirilmesi gereken sorumluluklarla ilintili, uzun erimli amaçlara yatırım yapmakla bağlantılı, başkalarının da iyiliğini isteyen ve kişisel ülkülerine göre yaşamakla ilişkili bir mutluluk anlayışıdır…
Kimi insanlar yaradılıştan daha mutlu olma eğiliminde olsalar da, daha mutlu olmanın birtakım yolları vardır. Özellikle kendinizi geliştireceğiniz alanlarda olmak üzere, isteklerinizi gerçekleştirme ya da amaçlarınıza ulaşma yolunda ilerlemek, sahip olduklarınızın tadını çıkarmak, kötümser bakış açısından ve olumsuz düşünmekten uzaklaşmak ve iyimser olmak sizi daha mutlu edecektir…
* * *
Mutlu insanlar, kendi anlam dünyalarını kendileri yaratmışlardır; oysa mutsuz insanlar, başkalarını ve dış dünyayı suçlayıp dururlar…
* * *
Mutluluk, içinde olduğumuz durumdan memnun olma halidir. Eğer halimizden memnunsak, herhangi bir durumdan şikâyetçi değilsek, hayat tam da bizim istediğimiz gibi ilerliyorsa mutluyuz demektir…
Mutlu olmak için biraz da bizim çabamız gereklidir. Elbette kişinin şansının da yaver gitmesi gerekir; ancak bu hayatta bize mutluluk getiren birçok şeye çalışıp çabalayarak sahip olabiliriz…
* * *