Malatya'nın Kale ilçesinde meydana gelen 5,9 şiddetindeki depremin ardından, Türkiye'deki deprem riski taşıyan bölgeler yeniden gündem oldu…

Eskişehir yenilenen deprem haritasında 2 ve 3. derecede yer aldı…

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Malatya'nın Kale ilçesinde 5.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini açıkladı. Depremin, 10.07 kilometre derinlikte meydana geldiği belirtildi…

Malatya merkezli 5,9 şiddetindeki deprem, Türkiye'nin yüreğini bir kez daha ağızlara getirdi. Depremden Urfa, Elazığ, Batman, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Tunceli illerimiz etkilendi…

Dün de Sivas'ta 10 dakika arayla peş peşe 4,7 ve 4,1 büyüklüğünde 2 deprem oldu…

Malatya ve Sivas’ta bir gün arayla olan depremlerde büyük bir yıkım ve can kaybı yaşanmadı. Ancak kafalarda; “bu depremler gelebilecek büyük depremin öncüsü mü?” soru işareti oluşturdu…

İMO BAŞKANI KILIÇ BİR KEZ DAHA DİKKAT ÇEKTİ

Geçmişte yaşanan depremler sonrası Eskişehir’in de deprem riski taşıyan iller arasında ikinci bölgede yer aldığını hatırlatan İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Orkun Kılıç, depremin siyasi bir olay olmadığının altını çizerek “Hangi siyasi diyorsa ki, ‘ben buraları dönüştüreceğim’ mümkün değil, zaten dönüştürebilecek olsalardı bugüne kadar dönüştürürlerdi. Bugüne kadar dönüştüremediler, bugünden sonra da dönüştüremeyeceklerini de biliyoruz, onun için diyoruz ki gelin vatandaşın lehine bir rant oluşturun, müteahhitlerde girsin buraları yenilesin” dedi…

Eskişehir’de alüvyon zemin faktörünün var olduğunu, bu alüvyon zeminin deprem dalgalarını olduğundan daha da fazla binanın hissetmesine yol açtığına da bir kez daha dikkat çekti…

99 ÖNCESİ YAPILAN VE ALTINDA DÜKKAN OLAN BİNALAR RİSKLİ

Kılıç, diğer bir faktörün de binanın kendi dayanıksızlığı, altında dükkan olması gibi olumsuzluklar olduğunu, bunları birleştirdiklerinde Eskişehir’de 1999 yılı öncesi yapılmış, altında dükkan olan, 7-8 katlı yapıların yüksek katlı oldukları için epey bir olumsuzluğa sahip olduğuna da vurgu yaptı ve Yunus Emre, Sakarya, Sivrihisar, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan, İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk Caddelerinin şehrin hem merkezinde hem de ana arterleri oluşturan caddeler üzerindeki binaların deprem açısından riskli olduklarının da altını çizdi…

İMO Başkanı Orkun Kılıç, bir başka önemli konuya daha dikkat çekti:

“Hemen bir an önce yapılması gereken şey, bizim depremde yıkılacağını bildiğimiz bu riskli yapıları yenilemek. Şöyle bir gerçek var, siz ne kadar arama kurtarma ekibi kurarsanız kurun bu kadar binayı hiçbir zaman kurtaramazsınız. Biz bunu Hatay’da gördük. Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabırları diliyorum, insanlar yakınları enkaz altındayken enkazların başında çaresizce beklediler. Bir İstanbul depremi olduğu zaman Eskişehir bundan tabi ki etkilenecek, 99’da da etkilendi. İstanbul’da meydana gelecek depremden daha büyük ölçüde etkileneceğini biliyoruz. Veya Eskişehir’in kendi depremi, ya da çevre illerde bir deprem olabilir. Bu kadar yapıyı arama kurtarma faaliyetleri ile kurtarmamız mümkün değil. Dolayısıyla bizim bu binaları yenilememiz gerekiyor. Saydığımız caddelerdeki kötü yapı stokunu bir an önce yenilememiz gerekiyor, dün yenilememiz gerekiyordu aslında, bugün geç kalmış durumdayız...”

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ İLE ŞEHİR

PLANCILARI DA DİKKAT ÇEKİYOR

Bunları sadece İMO Başkanı Kılıç söylemiyor…

Kıdemli inşaat mühendisleri, şehir plancıları, Jeoloji Mühendisleri de yıllardır aynı konuya dikkat çekiyorlar…

Onların söylemesine rağmen hala atılmış bir karış atılmış adım yok…

17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerini hatırlayalım…

Sivrihisar Caddesinde altında oto galerisi bulunan 5 katlı Tarhan apartmanı yıkıldı. Enkaz altında kalan 33 kişi hayatını kaybetti…

Uzmanlar sürekli şu konuya dikkat çekiyorlar:

“Deprem öldürmez malzemeden çalmak öldürür, kötü malzeme öldürür, kötü işçilik öldürür, yanlış tasarım öldürür, denetimsizlik öldürür, rant için olmaz yere izin vermek öldürür, yıkılacak binalarda göz göre göre oturmak öldürür.”

Ama bu uyarılara rağmen insanlar hala depreme dayanıksız binalarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar…

Neden?

Sahip oldukları binaları yenilemeye güçleri yetmediği, ‘Kentsel Dönüşüm’ gerçekleştirilemedikleri için…

Eskişehir’de ‘Kentsel Dönüşüm’ü yapmak için merkezdeki üç belediyelerin bütçesini kullanmaya kalksanız bile yetmez…

Zaten ‘Kentsel Dönüşüm’ yalnızca belediyelerin görevi değil…

Devlet bu konuda vatandaşa ya faizsiz ya da çok cüzi faizli ve uzun vadeli kredi vermeli…

Veya yetkiyi belediyelere verip, belediyelerde tek veya iki katlı binaların yerine mahalle ve sokakların zemin durumuna göre 4-5 kat ruhsatı vermeli. Güçlü müteahhitlerle görüşmeler yaparak vatandaşın cebinden bir lira dahi çıkmadan kat artırımıyla oluşan konutların kendilerinin olması konusunda anlaşmalar sağlanabilir...

Hak sahipleri, yıkık dökük depreme dayanıksız konutun yenilenmesi ve cebinden para çıkmamak kaydıyla arsasının üzerine 4-5 katlı binalar yapılmasına sıcak bakar…

“hastane binaları da incelenmeli”

Şehirdeki 1999 yılı öncesi yapılan yüksek katlı binalara dikkat çekilirken, olası bir deprem sonrası en çok ihtiyaç duyacağımız hastaneler hiç gündeme gelmemişti…

Herhalde “hastaneler depreme dayanıklı binalardır” diye düşünmüş olduğumuzdan...  

İMO Başkanı Kılıç, deprem sonrası hastane binalarının önemine dikkat çekerek şöyle uyardı:

“Eskişehir Tıp Fakültesi Hastanesi epey uzunca bir süre basında da yer aldı. Bunun sonucunda bir rapor yayınlandı. Öyle bir binaya göre basit diyebileceğimiz bir güçlendirme çalışmalarıyla depreme dayanıklı hale gelebileceğini anlatan bir rapor sonucu gördük orada. Tıp Fakültesi Hastanesi güçlendirildi mi, güçlendirilmedi mi o konu hakkında bir bilgi sahibi değilim. Bizim binalar aslında ikiye ayrılıyor. Bir, depremden sonra hemen kullanmamız gereken, depremde hiç hasar almaması gereken binalar var. Bunlar, hastaneler, okullar, çünkü okulları kalacak yer olarak kullanabiliriz, camileri de insanlarımızın orada konaklaması için kullanabiliriz veya buraları hastaneye çevirebiliriz. Hastaneler tabi ki ve dolayısıyla bizim hastanelerde hiçbir toleransımız olmamalı. Hastane yapılarının depreme karşı çok dayanıklı yapılar olması gerekiyor, özel hastaneler de bu şekilde olmalı. Eskişehir’deki bütün hastanelerin, Şehir Hastanesi’nin altında deprem izolatörleri var yeni bir bina, onda incelemeye de gerek yok ama diğer bütün hastanelerin incelenip depreme karşı ne yapılması gerekiyorsa bir an önce yapılmalı...”.

* * *

Kılıç’a yüzde yüz katılıyorum…

6 Şubat 2023'te saat 04.17'de meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7,7 büyüklüğündeki depremin ardından saat 13.24'te 7,6 büyüklüğünde ikinci deprem gerçekleşti. 11 ili kapsayan bu depremlerde kamu hastaneleri de ya çöktü ya da ciddi zarar gördü…

Şehir Hastanesinin 10 hatta 11 şiddetindeki depreme dayanıklı olduğunu biliyoruz…

Yunus Emre Devlet Hastanesi de yeni inşa edildi…

Onun da deprem yönetmenliğine uygun ve dayanıklı olduğu düşüncesindeyim…

TIP Fakültesi Hastanesi başta olmak üzere diğer kamu ve özel hastanelerin bina ve zemin yapıları hemen incelenmeli…

Olumsuz bir durum var ise en kısa sürede ya güçlendirme yapmaları ya da boşaltmaları için süre verilmeli…

Yoksa olası bir deprem sonunda hastanelerinde zarar gördükleri için tedavileri yapılamadığından dolayı can kayıpları yaşanabilir...

* * *