Ülkemiz bir deprem ülkesi olarak, dünyada ilk 10’un içinde. Dolayısıyla, sürekli depremlerin olması doğal, endişe etmek yerine olaya bilimsel baktığımızda yer bilimcilerinde tecrübesi artıyor.

Ama tabii bir de afet boyutu var. Yaptığı tahribat. O zaman da elbette tedirgin oluyoruz. Bu tedirginlikten dolayı da yer bilimciler mümkün mertebe topluma, insanlarımıza yararlı olmaya, deprem konusunda bilinçlendirmeye çalışıyorlar…

Depremin nerede ne zaman ne türde ve ne ölçüde olacağını bilmek mümkün değil…

Deprem konusunda bilgiler sürekli gelişme sürecinde olmakla beraber, eski

depremlerde can ve mal kayıpları ile karşılaştırıldığında, günümüzde olan

depremlerde daha çok can ve mal kaybı yaşanmakta. Çünkü köyler ilçelere ve

kentlere ve kentlerde megakentlere dönüşmekte…

Bu dönüşüm beraberinde toprak sorunu ve insanları, fay kuşakları olan bölgelerde yaşamaya zorlamakta. Bu sorunlar, yanlış yer seçimleri yapılmasına ve deprem risk hesabı yapılmayan elverişsiz yerleşim alanların doğmasına neden olmakta. En önemlisi de yapılarının yanlış yerlerde kurulmasına ve deprem sonucu milyarlarca dolarlık maddi hasarın oluşmasına da neden olmaktadır…

Tehlike ve riski belirlenmiş yaşanacak kentler kurularak veya depreme dayanıksız yapıların belirlenerek yenilenmesi can ve mal kaybını en aza indirilebilir…

“caddelerdeki kötü yapı stoğunu

bir an önce yenilememiz gerekiyor”

Son aylarda Eskişehir İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Orkun Kılıç, sürekli kentimizde yaşanabilecek deprem konusuna dikkat çekerek biran önce 1999 yılı öncesi yapılan özellikle de yüksek katlı binaların yenilenmesi konusunda uyarıyor…

Büyükşehir, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri küçük çaplı da olsa “Kentsel Dönüşüm” uygulaması başlattılar. Ancak bu girişim yetersiz…

Yukarıda da yazdım. Belediyelerin bütçeleri çok kısıtlı, bu nedenle büyük çapta uygulama yapmaları mümkün değil…

Yer bilimciler ve deprem uzmanları “Eskişehir’de olası 6 ve 7 şiddetli deprem takvimi yaklaşıyor” diye sürekli uyarıyor…

Deprem uzmanları ile İnşaat Mühendislerinin uyarılarına kulak vermeliyiz…

Eskişehir İMO Başkanı Kılıç, Eskişehir’de meydana gelebilecek depremde yıkılan bu kadar yapıyı arama kurtarma faaliyetleri ile kurtarmanın mümkün olamayacağını, hemen bir an önce depremde yıkılacağını bilinen riskli yapıları yenilemek gerektiğini sürekli söylüyor…

Belki bu söylemleri birilerinin hoşuna gitmiyor olabilir…

Ne zaman olacağı bilinmez ama deprem olduğunda bu binalar yıkıldığında “haklıymış” diyecekler. O zamanda iş işten çoktan çıkmış olacak…

Orkun Kılıç şöyle devam ediyor:

“Şöyle bir gerçek var, siz ne kadar arama kurtarma ekibi kurarsanız kurun bu kadar binayı hiçbir zaman kurtaramazsınız. Biz bunu Hatay’da gördük. Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabırlar diliyorum, insanlar yakınları enkaz altındayken enkazların başında çaresizce beklediler. Bir İstanbul depremi olduğu zaman Eskişehir bundan tabi ki etkilenecek, 1999 da ki Marmara depreminden etkilendi, olası İstanbul depreminden daha büyük ölçüde etkileneceğini biliyoruz. Veya Eskişehir’in kendi depremi olabilir, ya da çevre illerde bir deprem olabilir. Onlardan da büyük ölçüde etkilenecek. Bu nedenle bu kadar yapıyı arama kurtarma faaliyetleri ile kurtarmamız mümkün değil. Dolayısıyla bizim bu binaları yenilememiz gerekiyor. Yunus Emre, Sakarya, Sivrihisar, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan, İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk Caddelerinin şehrin hem merkezinde hem de ana arterleri oluşturuyor. Bu caddelerdeki kötü yapı stoğunu bir an önce yenilememiz gerekiyor, dün yenilememiz gerekiyordu aslında, bugün geç kalmış durumdayız…”

“AK Partililerle CHP’lilerin kavga

ederek halkı oyalamaya hakları yok”

Orkun Kılıç’ı çok yakın tanımasam da zaman zaman yaptığı açıklamalarda ve ES TV’de program yaptığım dönemlerde kendisini iki kez konuk ettim.  Dobra dobra yani doğru bildiklerini hiç çekinmeden söyleyen bir teknokrat...

Kılıç, geçtiğimiz haftalarda yazdığım yazımdan dolayı telefon ederek, deprem konusunda yaptığı açıklamaları köşeme taşıdığım ve kamuoyunu bilgilendirmemden dolayı teşekkür etti…

Telefonda biraz sohbet ettik…

Son derece aydınlatıcı bu görüşmemizde şu konulara dikkat çekti; “Burada da artık şunu bilmemiz lazım, bir kere bu siyasi bir olay değil. AK Partililerle CHP’lilerin bunun üzerine kavga ederek halkı oyalamaya hakları da yok, öyle bir zaman kaybına tahammülümüz de yok artık. Diğer bir gerçeklikte şu, bu kadar binayı yenileyecek, para ne devlette, ne belediyede nede vatandaşta var. Biz buraları yenilemek, buralarda insanların ölmesini istemiyorsak, bunda çok net ve kararlı isek, yapmamız gereken tek şey var. Şehrin ana caddelerinde ve mahallelerinde vatandaşın lehine bir rant oluşturmak zorundayız. Buralarda yoğunluğu artırıp ada bazında düzenlemelerle kat da vererek, alttaki ticari alanları da büyüterek, ama bunu yaparken caddeleri de genişletip, çift bodrum yaparak, otopark sorununu da çözerek bir yandan da vatandaşın lehine rant oluşturarak bizim buraları müteahhitlerin eliyle kendiliğinden dönüşmesini sağlamak zorundayız. Bunu yapmak istediğiniz zamanda yoğunluk artışının getireceği, kat artışının vs. getireceği yasal engeller olabiliyor, imar kanunlarındaki problemler ortaya çıkabiliyor. Ama terazinin bir kefesinde ölüm varsa diğer sorunlar bizim açımızdan çözülemeyecek şeyler değil. Bu işin başka türlü de bir çözümü zaten mümkün değil. Hangi siyasi diyorsa ki, ‘ben buraları dönüştüreceğim’ mümkün değil, zaten dönüştürebilecek olsalardı bugüne kadar dönüştürürlerdi. Bugüne kadar dönüştüremediler, bugünden sonra da dönüştüremeyeceklerini de biliyoruz, onun için diyoruz ki gelin vatandaşın lehine bir rant oluşturun, müteahhitlerde girsin buraları yenilesin…”

* * *

Belediyeler meclis kararı alarak konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm yapabilirler. Bu konuda önlerinde yasal bir engel yok… Belediyelerin sadece Kentsel Dönüşüm faaliyetleri yapmak değil afete yönelik kentsel dönüşüm amaçlayan 6306 sayılı Kanundan kapsamı daha geniş yetkiler verildi…

Merkezi idarenin harekete geçmesi beklenmemelidir. İlgili ilçe belediyesi ile  Büyükşehir Belediyesinin birlikte kentsel dönüşüm için harekete geçmesinin önünde yasal bir engel bulunmuyor...

Mevzuat, yerel yönetimlere kentsel dönüşüm için yetki vermiş, ayrıca işbirliği de yapılabilmesini mümkün hale getirmiştir. Elbette, yerel yönetimler kentsel dönüşüm projelerini finanse etmekte zorlanmaktadırlar, ancak proje halka doğru anlatılırsa desteği alınarak yerel yönetimlerce çok kolay biçimde bu değişim başarılabilinir…

Türkiye’de birçok belediye bu modeli uygulayarak Kentsel Dönüşümler gerçekleştirdiler…

Görüldüğü gibi son derece hayati bir konu ile karşı karşıyayız...

Olası büyük bir tahribatı en aza indirebilmek için şehrimizde tüm imkanlar ve yasalar sonuna kadar zorlanarak söz konusu dönüşüm çok geç olmadan bir an önce başlatılmalıdır...  

* * *