Rehber öğretmen olarak çalıştığım dönemlerde çocuklarla etkinliklerde kullanmak için kitaplar seçerken Anna Llenas’in “Boşluk” isimli kitabını epeyce kullanmıştım.

“Bu boşluğu mu taşıyacağım yaşamım boyunca”

Rehber öğretmen olarak çalıştığım dönemlerde çocuklarla etkinliklerde kullanmak için kitaplar seçerken Anna Llenas’in “Boşluk” isimli kitabını epeyce kullanmıştım. Geçenlerde yine aklıma geldi, Julia’ın boşlukta arayışını sürdürürken içe dönme hikâyesi. Kitap, çocuk kitabı kategorisinde görülse de yetişkinlerin de okurken zaman zaman hissettiği boşluk hissinin felsefesini de sorgulatıyor bizlere. Kitapta daha ilk sayfa Julia’nın gayet normal ve sıradan bir hayatı olduğu vurgusu yapılıyor ki boşluk hissinin de normal bir duygu olduğu izlenimini veriyor bizlere. Son derece renkli görsel resimlerle hazırlanmış ilgi çekici bir kitap.

Günlerden bir gün Julia bir boşluk duygusuna kapılmış…

Koskocaman bir boşluk…

Boşluktan soğuk geliyormuş…

Canavarlar çıkıyormuş…

Boşluk her şeyi içine çekip yutuyormuş

Julia boşluğu doldurmaya, kapatmaya, hatta silmeye çalışmış ama boşluk gittikçe büyümeye devam etmiş. Derken tek yapması gereken doğru tıkacı bulmak diye düşünerek başlamış boşluğunu tıkayacak doğru tıkaç arayışına. Bu tıkaçlar içinde doğru tıkaçlar yanlış tıkaçlar derken durmadan araştırsa da bir türlü uygun tıkacı bulamayan Julia içindeki sese yönelerek kendi içine bakma öyküsü işlenmiş kitapta…

Çocuk kitabıyla giriş yaptığım konu, hepimizin zaman zaman içine düştüğü nedensiz boşluk hissi… Tam orada içimizde ama nasıl oluştuğundan emin değiliz…

Ne yapsak dolduramadığımız, anlamlandıramadığımız, tanımlayamadığımız kocaman bir hiçlik, gerçek bir his...

Tüm duyguları bir biçimde nedensellik örüntüsüyle açıklamaya çalışsak da boşluk hissi nötr, anlamlandıramadığımız bir duygudur. Dr. Jonice Webb “Çocuklukta İhmalin İzi: Boşluk Hissi” kitabında bu duyguyu çok derinlemesine işleyerek, daha çok çocukluk dönemi yaşantılarına bağlasa da hepimizde bunun varoluş sebebi farklıdır diye düşünüyorum…

Zaman zaman onca yapıp ettiklerimize, onca yoğunluğa, koşturmacaya inat kendi kendimizle kaldığımızda ya da az hayatı sorguladığımızda koskocaman bir boşlukla karşı karşıya kalıyoruz. Bu kadar meşgul oldukça daha da büyüyen bir şey sanki kapatamadığımız. Hüzün mü, tatminsizlik mi yoksa sadece can sıkıntısı mı tam da kestiremiyor insan…

Boşluk hissi çok yaygın görülen bir durum olmasına rağmen çok da yüzleşmek istemediğimiz bir tarafımız… İnsan kendini fark etmeye başladığı anlardan itibaren hep bu hisle mücadele ediyor sanki. Tüm yaşamı boyunca yapıp ettikleri hep bunu doldurmak üzerine, belki de bastırmak için giriyor onca yola…

Dr. Jonice Webb’in altını çizdiği çocukluk yaşantılarının bunu tetiklediğini de göz önünde alıyoruz ama bununla birlikte, kimi zaman yalnızlık hissi ya da kimsenin bizi anlamadığı düşüncesi, kişinin kendisi ile teması kaybetmesi, sosyal içe çekilmişlik, bazen de rutinin verdiği can sıkıntısıyla “ne yapıyorum ben, yapmak istediklerim gerçekten bu mu?” sorguları boşluğa düşürüyor bizleri…

Günlük hayatın karmaşası, hayatımız ve hedefleriniz hakkında yaşadığınız kafa karışıklıkları, beklentilerimizle yaşadıklarımız arasındaki derin uçurumlar veya motivasyon eksikliği gibi pek çok sebep boşlukta hissetmenize neden olabiliyor.  

Özellikle varoluşsal sorguda anlam hissinin kaybolması bir noktadan sonra içi asla dolamayan bir mücadeleye itiyor bizi… Olduğunuz veya olmak istediğiniz yerle, ulaşılmak istediğimiz hedeflere sahip olmamak da boşluk hissini büyütüyor içimizde...

Bazen boşlukta hissetmemizin nedeni de kendimizi yeterince ifade edemeyişimiz, özellikle konuşulmayan, bastırılmış duygular veya karşılığını bulamadığımız kabul görmeyen duygulardan da kaynaklanıyor. Yetişkin yaşamıyla ilgili yapılan araştırmalarda yakın ve iyi ilişkiler sürdürmek insan hayatının en önemli ihtiyaçlarından birisidir. Duygusal yakınlık, destekleyici arkadaşlıklar ve sosyal bağlar eksik olduğunda da boşluk duygusu artıyor.

Son dönemlerde uzun süreli boşluk hissi depresyona neden ya da depresyonun alt belirtileri olarak değerlendirilse de yine de boşlukta hissetmek her zaman bir depresyon belirtisi değildir, çünkü çoğunlukla geçicidir…

Enerji ve motivasyon eksikliği, yaşam şartlarıyla baş etme güçlüğü, mutsuzluk ve umutsuz hissi, odaklanamamak, aktivitelerden veya ilişkilerden zevk alamamak, değersizlik vs. günümüz insanının günlük duygu durumu haline geldi.

Bu boşluk hissi nasıl dolar kısmına hiç girmiyorum –ki kelin ilacı yok- boşluk herkese farklı hissettirir ve herkesin boşluğu kendi iç derinliği kadardır. Nasıl hissettiğimizden kaçınmak ve boşluğu doldurmak için girdiğimiz türlü yollar Julia’ın boşlukta arayışını sürdürürken yanlış tıkaçları kullanmasına benzemediği sürece belki de sorun yoktur J

Kaitlyn Slight  “Kendinizi terk etmek, kendi umutlarınızı ve arzularınızı dinlememek sizi boşluğa sürekler” der.

Boşluk hissiyle yüzleşmek her ne kadar rahatsız edici görünse de kendi içsel yolculuğumuzun keşfi için belki de bir fırsattır kim bilir J

Sevgiler…