Bir insanla ilk karşılaştığımızda, ilk izlenimin çok önemli olduğu söylenir. Bu bazen bir fırsat yaratabilirken bazen de olabilecek bir fırsatı yerle bir edebilir.
Beynimiz ilk karşılaşmada o kişiye yönelik bir fotoğraf çekip zihinsel bir algı oluşturuyor. İnsanların karşısındaki kişiyi, tanışma anından sonra 20 saniyeden daha kısa sürede o kişiye ait bir kayıt oluşturduğunu söylüyor uzmanlar :)
İlk izlenim, ilk algı, ilk intiba, ilk enerji ne dersek diyelim o an sadece kişinin dış görünüşüne odaklı oluyor. Bebeklikten itibaren en çok baktığımız çevremizdeki insanların yüzleridir. Özellikle yüzüne, gözlerine odaklanarak iletişim kurmaya, onu tanımaya ve onun hakkında yargıda bulunmaya çalışırız…
Sonrasında eğer iletişim devam ediyorsa o kişinin iletişim biçimi, ses tonu, konuşması, üslubu, beden dili, yakınlığı, sıcaklığı, enerjisi derken bize iyi geliyor ya da o kişiye yönelik olumsuz bir izlenim oluşturuyor zihnimiz. İlk izlenim daha çok dış görünüş, sözsüz iletişim ve beden dili üzerine şekilleniyor yani. Giyim biçimi, saçı, başı, yüzü gözü üzerine bir fotoğraf çekiyoruz o ilk saniyelerde. Bu algı aslında onu henüz tanımadığımız zaman aralığında gerçekleşiyor. O kişiye yönelik ön izlenim, bizim o ilk fotoğraftan yola çıkarak oluşturduğumuz kayıt, dış görünüş odaklıdır sadece. İlk anlarda bize çok hoş gelen, çok beğendiğimiz birisi aylar sonra bize çok itici de gelebilir ya da başlangıçta çok da hoşlanmadığımız, ilk kayıtta beğenmediğimiz, soğuk bulduğumuz kişi zamanla çok da iyi anlaştığımız birisi de olabilir. Yani ilk izlenimin olumlu olması sürecin olumlu devam etmesini sağlamadığı gibi olumsuz bir izlenim de de illa o şekilde devam edecek diye bir şey yoktur.
Asıl önemli olan sonrasındaki süreçtir...
Dış görüntüye yönelik çektiğimiz fotoğrafın içi zamanla doluyor yani…
Aylar yılar sonra o kişiyi tanımlarken dikkat ederseniz dış görüntüye yönelik tek kelime etmeyiz.
Yani şöyle güzel, böyle alımlı, boyu şöyle, saçı böyle, kaşı keman, gözü derman demeyiz.
Artık bizde bıraktığı duygudur onu tanımlayan sadece…
En çok da iyi birisi ya da kötü birisi olarak yer eder zihnimizde.
İyi niyetli, yardımsever, hoşgörülü, dost diye nitelendirdiğimiz birisine ait ufak tefek eksikler olsa bile önemsemeyiz. Ya da bize kötü gelen bir kimse içinde birçok olumsuz duygu oluşmuştur ona dair. Ve dış görünüşünün zerre değeri kalmamıştır bizim nazarımızda…
İyi ve kötü tanımlamamızda içine ne koymuşsak ondan sonrası –o- dur sadece bizim için . Yani belirli bir zaman aralığından sonra o kişiye ait kesin yargılarımız oluşur ve ondan sonra –o- kişi bizim çevremizde biri,
ya da mecburiyetimiz yoksa uzak durduğumuz bir kişi olarak kalır.
İlk intiba çok önemliymiş gibi görülse de gerçek manada insan ilişkilerinin devamında hiçbir önemi olmadığını zamanla daha iyi anlıyoruz. Bize iyi gelmiş birisiyle ilk karşılaşma anının da önemi kalmıyor artık...
***
Hal böyleyken daha çok dış görüntüye odaklı yaşıyoruz günümüzde. Dışımızı süslemekten içimizi düzenlemeye fırsat kalmıyor sanki…
Hele son yıllarda hem kadınlara hem erkeklere yönelik gelişen sektör insanı neredeyse baştan yaratma iddiası taşıyor. Güzellik- estetik- makyaj sektörü prototip örnekler yaratıp, diğerleri sanki kusurluymuş gibi kendini değiştirme çabasına sokuyor çağımız insanını...
Öyle bir hal aldı ki dış görüntüde neremizde kusur var arayışına soktu herkesi veya neremizi düzeltsek daha güzel olacağız telaşına düşürdü…
“senin kaşın şöyle olursa yüzüne daha çok yakışır, kirpiğin yelpaze gibi olunca daha güzel görünürsün, beş beden incelirsen kendin olursun” kandırmacasıyla güzel olacağına veya olduğuna inandırılan kişiler, bu rant zincirinin dişlilerine takılıyor.
Alnının kırışığı, yanağın dolgusu, dudağın çizgisi, gözünün biçimi, saçının şekli, boyundu, kilondu derken yapılan işlemler hep göze hoş görünme çabası diye düşününce daha bir anlamsız geliyor insana…
Cilt bakımları, saç bakımları, vücut bakımları…vs insanda mükemmellik algısının fiziksel özelliklerle ön plana çıkarma çabası diye düşünüyorum…
Bi de müthiş doğal duruyor (!) kandırmacasıyla yüz ifadesinin bambaşka bir hal almasına hiç girmiyorum burada (!)
Tabi bi de bunların kısa süreli işlemler olup tekrar gerektirdiği gerçeği var.
Yani yaptırdım bundan sonra ömür boyu güzelim diye bir şey yok. Süreklilik arz etmesi gerekiyor ki sürekli güzel kalayım J Bunun için ciddi bir endüstri var yani : )
İlk izlenimden yola çıkıp konuyu biraz dağıtmış görünsem de aşırı makyajlı, ful bakımlı insanların ilk izlenimleri bize hoş gelsede (!) -ki geliyor mu tartışılır- bu iş biraz boşa çaba gibi geliyor bana…
Yani güzellik hem çok göreceli bir kavram hem çok geçici bir algı insan zihninde…
Bu kadar yatırım yapmak, para harcamak, zaman ayırmak düşündürücü...
Güzellik bütünsel bir değerdir. Bakılan ile ilgili değil bakış ile ilgilidir ayrıca…
Kimlik oluşturma sürecinde bütünsel güzelliğe önem verilse bu kadar dış estetik işlerle kimse uğraşmaz diye düşünüyorum.
Şimdi insanlar bunu sadece dışarıya hoş görünmek için yapmıyordur elbette, en azından öyle açıklıyorlar… Yani kendini iyi hissetme çabası olduğu söyleniyor, mantığında da elbette önce bu vardır...
Fakat iyi hissetmek dış görünüşle ne kadar doğru orantılı bu çok açıklanabilir gibi gelmiyor bana…
İnsan, doğada ve yaşamında sürekli bir estetik arayışı içindedir fakat bu günümüzde kişinin kendine yönelik estetik arayışına döndü…
Kendi dış estetik arayışı içinde hem kendi iç estetik sorgusunu kaybetti hem de çevre estetiği konusunda duyarsızlaştı...
Güzellik içten dışa doğru taştığında güzel oluyor. Diğeri suni, geçici göze hoş gelen değil göze batan bir şey olup çıkıyor…
Özetle estetikle, makyajla güzel olma çabası on pare etmiyor J
Selametle…