İnansak da, inanmasak da; yüzlerce yıl sonra gerçekleşen bir gökyüzü olayının, (Satürn ile Jüpiter kavuşumu) dünyada büyük değişimlere neden olacağını anlatan astrologları dinledik günlerce.
Huxley 'her değişim istikrar için tehdit unsurudur' demiş zamanında.
Madem öyle, başlangıçları umut sözleriyle süslemeyi becerebilen bir toplumda, hem değişim umudunun, hem de istikrar beklentisinin aynı bedende taşınması ilginç değil mi?
Öyle ya, yeni bir başlangıçla birlikte değişim türküleri söyleyeceksin, sonra da istikrar davulunu çalmayı seçeceksin.
Bunda bir çelişki yok mu sizce?
***
Bizim siyasi kültürümüzde istikrar iktidarın 'var' dediği, muhalefetin 'yok' dediği bir kavram.
Bir şeyler belli bir düzen içinde kararlılıkla sürüp gidiyorsa bunun adı istikrar oluyor.
Maske-kolonya dağıtımı, toplumsal grip aşılaması, pandemi veri tablolarındaki tutarsız değişimler, bu süreçte devreye sokulan bazı kısıtlamalar aklıma geliyor da,
Başlama konusunda oldukça iyi olmamıza rağmen sürdürüp sonuçlandırmada, kısacası 'istikrar' dersinden hep sınıfta kaldığımızı görüyorum.
Zaten; Alman gibi sürdür, Japon gibi bitir diyen meşhur sözün, sadece 'Türk gibi başla' kısmında ünlüyüz biz.
***
Ulaşılması arzulanan ışıltılı bir zirveymiş gibi karşımızda duran, olumlu diyebileceğimiz alanlarda pek de göremediğimiz istikrar;
Her ne hikmetse, olumsuz alanlar söz konusu olunca hayatımızı kaplayıveriyor.
Toplumda farklı sosyal sınıflar olduğuna göre, ekonomik ve toplumsal alanlarda yaşanan bazı gelişmeler ya da durumlar birilerinin aleyhine olurken, birilerinin lehine işleyebiliyor.
Herkes sınıfına göre ekonomik ve siyasal gelişmelerin etkisinde kendi istikrarını arıyor ve kendi payına düşeni alıyor.
O zaman bu istikrar denen şey kime göre, nedir acaba?
***
İktidar ve yandaşı olan 'sermaye sınıfı'na bakılırsa;
Kazanç yükseliyor, emek ucuzluyor, hizmet ve üretim maliyeti/ külfeti azalıyor, garantili ihale yolları açılıyor, üstüne üstlük iktidarın desteğiyle çalışan emekçiler hak talep edemeyecek duruma gelmişse;
Susturulmuş, hiçbir şeye itiraz etmeyen, kendisini ve hayatını doğrudan ilgilendiren kararlardan bile habersiz bireylerden oluşan bir toplum varsa; her ne olursa olsun bu davranışlar süreklilik gösteriyorsa;
Memlekette istikrar vardır!
***
Oysa toplumsal aynanın öbür yüzünde işçi, işsiz, memur, emekli, küçük esnafın yer aldığı diğer 'sosyal sınıfın istikrarı' başka bir anlam taşıyor.
İşini, aşını kaybetme ya da işsiz kalma korkusu yaşamadığı, çocuklarının geleceği için endişe duymadığı, hayatta kalma kaygısı taşımadığı, her yönüyle güvenlikle sarmalanmış bir hayatı sürdürebilmesine;
Beslenmesine, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesine, cebindeki paranın enflasyon canavarına yem olmamasına;
Sağlığı söz konusu olduğunda tedaviye ulaşabilmesine, pandemiyle ilgili önlemleri alabilecek yeterliğe sahip olmasına bağlı.
Çevrenize bakın, gözlemlerinize göre karar verin.
Yaşadığımız dünyada işçi, işsiz, memur, emekli, küçük esnaf için istikrar var mı ya da ne kadar?
***
Son aylarda yaşadığımız salgın ve ekonomik kriz 'istikrar terazisi'nin dengesini epeyi bozdu.
Birilerinin yıkımı olan karanlık günler, birilerinin çıkışı oldu. Ortamın getirdiği fırsatları kullanarak işini artıranlar da var. Eve teslim kuryecilik, kargoculuk, dijital alışveriş, sekteye uğrayan ekonomik çarkın içinde borç havuzuna atlamak zorunda kalan vatandaşlar sayesinde kazançları katlanan bankalar kapitalizmin yüzünü güldürüyor
Öbür tarafta çalıştığı ya da sahibi olduğu iş yeri kapanmış, devletin verdiği üç kuruşla çoluğunun, çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamaya çabalayanların yüzünden düşen bin parça.
'Alın terinin, bilek gücünün payına yokluk düşüyor.'
***
Görüldüğü üzere, dünyanın içinden çıkmaya çalıştığı bu kaos günlerinde, istikrar elbisesi giydirilmiş her uygulama çoğunluğun değil, bir avuç azınlığın yararına işliyor.
İstikrar sözcüğünün arkasına sığınılarak, ayrıcalıklı birileri için çoğunluğun umursanmadığı bir dünyada hiç kimse yaşamak istemez.
Aldous Huxley'le başladık, onunla bitirelim:
'Toplumsal istikrar olmadan uygarlık olmaz. Bireysel istikrar olmadan da toplumsal istikrar olmaz.'
İstikrarlı devlet, toplumdaki tüm bireylerin devlet hizmetlerinden eşit olarak yararlandığı, yasa önünde eşit görüldüğü devlettir;
Ve devlet, bugünler için vardır!