Tüzüğün kelime kökeni, “dizmek, düzeltmek, düzenlemek” anlamındadır. Türk Dil Kurumuna göre de, partilerin, derneklerin vs. kurumların nasıl yönetileceğine, işlerin nasıl yürütüleceğine ilişkin kurallardır.

Bizim konumuz siyasi parti tüzükleri. Siyasi partilerde tüzükler partinin anayasasıdır. Bu anayasaya uygun olarak çıkarılan yönetmelikler vs. kararlarla partiler yönetilir, işler yürütülür.

Parti tüzüklerinde siyasi partiler yasasına aykırı hükümler bulunamaz. (Aslında siyasi partiler önünde büyük engeller oluşturan yasada esaslı değişiklikler yapılması şart…

Parti tüzükleri, parti programı ile de “politik ve siyasi” de olarak uyumlu olmak durumundadır.

Ne demek istiyorum?

Parti programında hedefiniz, iktidar olduğunuzda ülkeyi nasıl yöneteceğinize ilişkin belli dönemleri kapsayan düşüncelerinizi nasıl hayata geçireceğini anlattığınıza göre, tüzüğünüzün de buna uyumlu olması gerekir.

Yani, sol-sosyal demokrat parti iseniz, kısaca “her şeyi genel başkan bilmez!” Partinin birçok kural ve kurulları vardır, kararlar oradan çıkar. Yani tüzüğünüzde bunlar açık açık yazılı olmalıdır.

Sağ bir parti iseniz, kısaca “her şeyi genel başkan bilir” bütün kararları tek başına o karar verir ve herkes ona biat eder. Tüzük çok önemli değildir.

Başka bir örnek.

Sağ partiler lider(patron)partisidir. Bitti.

Sol partiler ise üyenin(halkın) partisidir.  Lider semboliktir, her üyesi(nitelikli-gerçek partili) genel başkan düzeyinde bilgiye ve donanıma sahiptir. Her şeyi araştırır, sorgular, gerektiğinde itiraz eder. Burada patronluk sökmez!

Patronlukta ısrar eden genel başkanın partisi asla iktidar olamaz!

Parti programınızda, cumhuriyetçiliği, kamuculuğu, demokrasiyi, halkçılığı savunuyorsanız, tüzüğünüz buna aykırı olamaz!. Yani tüzüğünüz demokratik olması gerekir. Tüzüğün halkın sesine kulak vermesi gerekir.

Parti programınızda, sol-sosyal demokrat, devrimcilik ilkelerini benimsiyorsanız ona göre tüzüğü güncellemek ve ihtiyaçlara göre yeniden düzenlemeniz gerekiyor. Hele birden Cumhuriyeti ve devleti kuran parti isen.

Şimdi gelelim CHP de 6-9 Eylülde yapılacak tüzük kurultayına.

Aslında CHP kurultayı Kasım 2023’te toplandı. Genel başkan ve parti meclisi seçimleri yapıldı ve Özgür Özel ve yeni bir yönetim geldi. Özgür Özel şu ana kadar çok iyi bir genel başkan profili çiziyor, hakkını teslim edelim.

Seçimli kurultay tüzük kurultayı ile birleştirilip, kurultay öyle yapılması gerekirdi. Önce tüzük kurultayı tamamlanır, ardında seçimli kurultay yapılabilirdi.

Böyle olmadı.

Böyle olmayınca yeni genel başkan Özgür Özel ve genel merkez yönetimi yerel seçimlerde aday belirlemede ön plana çıktılar. Kendilerine yakın kişilerin aday olmasını sağladıkları konusu epey konuşuldu.

Yerel seçimlerde gelen başarı bunun üstünü şimdilik kapatsa da, konu tüzük mutlaka gündeme gelir ve tartışılır.

Çünkü genel olarak yerel seçimlerdeki başarı üzerinde çok yanıltıcı destanlar yazıldı, oysa gerçek tam olarak böyle değildi

CHP’nin büyükşehirlerde aday belirleme ve doğru aday belirleme başarı oranı %70 olmasına karşın, illerde %43, ilçelerde %46, beldelerde %40 tır.(kaynak polimetre.com)

Neyse bu konuyu şimdilik başka yazılara bırakalım.

Gelelim tekrar 6-9 Eylül de yapılacak tüzük kurultayına;

Bu tüzük kurultayında CHP tabanının tüzük değişimi yönünde beklentisi yüksek olmasına rağmen, bu kurultayda daha demokratik değişimler yönünde çok önemli değişikliklerin olmayacağını açık açık üzülerek söyleyelim.

Neden böyle düşünüyorum?

CHP genel başkanı Özgür Özel ve genel merkez olaylara, parti tabanının baktığı gibi bakmadığını siyaseti az çok bilenler anlayabilir. Çünkü bu konuda çalışan “tüzük komisyonu” nun hazırladığı maddeler sıradan okunup, toptan ya da madde madde direk açık oyla oylanacağa benziyor. Her madde için kurultayda ayrı ayrı görüşme açılmayacağını az çok tahmin edebiliyorum. Geçmiş dönemlerde kurultay delegesi olduğum bir kurultayda tüzük maddeleri böyle geçmişti ve genel başkan Deniz Baykal’a olağan üstü yetkiler verilmişti. O dönem bu yetkiler yetkilere onay veren kurultay delegeleri bu gün halen tartışma konudur.

Eskişehir kurultay delegelerine baktığımızda, çok nitelikli ve etkili delegelerin olduğunu görüyoruz. Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen, Kazım Kurt, Ahmet Ataç belediye başkanları. Av.Talat Yalaz İl Başkanı, Av.Sinan Özkar 2 dönem il başkanı, Av. Atilay Dalgıç, 2 dönem ilçe başkanı ve il başkanı, Rahmi Çınar 2 dönem ve mevcut ilçe başkanı, İsmet Taner 2 dönem ve mevcut ilçe başkanı, Figen Kâhya geçmiş dönem kadın kolları başkanı, milletvekili ve diğer delegeler. Bu delegeler politik ve siyasi olarak çok güçlüler, ama delege sayısı toplam 14. Çok kritik maddelerde rol almaları mümkün ama bu kongreye İstanbul delegesinin ve onunla birlikte hareket eden illerin delegelerinin damga vuracağı çok açık. Eskişehir için de tahminde bulunursak, İstanbul ile birlikte hareket edebilirler.

Bu tüzük kurultayında, parti için iktidar mücadelesinin ipuçlarını da görmek mümkün olacak. Keşke, bu isimler üzerinden değil de ilke ve programlar üzerinden olsa…

Tüzük kurultayı CHP yi iktidara taşımanın bir aracı olduğunu ve genel iktidara giden yolun işaret fişeği olduğunu umarım unutulmuyordur.

Bu kurultayda ağırlıklı olarak tüzük konusu yer alsa da, CHP’nin parti programının değişmesine yönelik çalışmalar olacağıdır. Tüzük değişikliğinin çok önemli olmasına rağmen ve çok öne çıkarılmasına rağmen, program değişiminin de konuşulacağı unutulmamalıdır.

Parti tabanının dikkati tüzüğe yönelirken, program değişikliği konusu güme gitmesin. Bu konuda daha hassas davranıp, parti örgütlerinden ve tabanından “parti programı” na yönelik öneriler mutlaka alınmalıdır.

Her ne kadar tabanın istediği daha demokratik bir tüzüğün oluşmayacağı konusundaki umutsuzluğumuz olsa da, biz yine de, partili ve vatandaş olarak görüşmelerimizi sunalım.

Gelelim tüzük meselesine,

En temel konu, üyeden başlayalım,

CHP bir asırlık parti ve dünyanın en kıdemli partilerinden. Bu gün halen 1,5 milyon üyesi var, 100 yıllık parti için bu üye sayısı çok az. Daha dün kurulan partilerin bile 500 binin üzerinde üyesi var. Ama bu sokaktan geçenleri de üye yapmakla da çözülmez.

Üstelik 1,5 milyon üyenin niteliği tartışılır haldedir. Naylon üye ve partinin birçok etkinliğine katılmayan üyelerin çokluğu hep konuşulur. Bunun böyle olduğunu, delege seçimlerindeki katılım azlığı(%51 zor) belediye meclis üyeliği için yapılan adına önseçim dedikleri aday belirlemesine üyelerin%70 nin, kadın kollarında %80 üzerinde gelmediğini ve gençlik kollarındaki yapılan seçimlerle gördük.

Böyle olunca da, çok az partilinin katılımla(taşımalı)yapılan seçimler siyaset cambazlarının çıkar ve oyun alanına dönüşüyor. Sonuç, nitelikten ve gerçeklikten uzak ve sanal…

CHP hem kitle partisidir, hem üye partisidir. İkisini de aynı anda yürütmenin koşullarını yaratmak durumundadır. Çünkü bu parti, keyfi birilerinin isteğiyle kurulmuş bir parti değil, kurtuluşun ve kuruluşun partisidir. CHP Cumhuriyetin savunucu ve koruyucusu bir partidir…

Onun içindir ki;

***Parti üyeliğinin yeniden düzenlenerek, aktif-pasif üye düzenlemesine gidilerek, parti naylon üyelerden arındırılmalıdır. Aktif üye; partide aldığı kıdem ve görevlere göre kademe kazanan üye, pasif üye; sadece oy vermekle yetinen üye şeklinde düzenlenerek, parti içi seçimlerde 5 yılı doldurmayan, kademe kazanamayan(aktif üye olamayan)  üye parti içi seçimlerde oy kullanamaz şeklinde düzenlenmelidir.

***Genel merkezin veya dijital ortamda yapılan üyelikler pasif üye olarak kabul edilmelidir. Aktif üyeliğe geçişi ilgili ilçenin denetiminde ve en az 1 yıl seçme ve seçilme hakkını kullanamamalıdır. Genel başkan önerdiği üyelerin aktif üye olma şartı 6 aya indirgenebilir.

***Bunun için ayrıca “aktif parti üyesi sicil” birimi kurulmalıdır.

Parti Örgütünün temeli mahallerdir.

Mahalle temsilcileri, ilçe yönetim kurullarının politik-siyasi kabiliyetlerine göre veya keyfi tutumlarına göre atanan 1 kişi kişiden ibarettir. 50 bin nüfuslu bir mahallede bir kişi ne anlamda çalışma yapabilir ve partiye katkı sağlayabilir. Üstelik mahallede parti adına sorumluluk alan kişinin mahallede kabul ve onay gören kişi olmalıdır.

***Partinin mahalle temsilcilikleri, en az 3 kişiden oluşan aktif-pasif üyeler arasından(mahalle nüfusuna göre), mahallede oturan üyelerin çarşaf liste yöntemi seçimiyle mahalle meclisine dönüştürülmelidir. Üyesi az olan mahallerde ilçe başkanının oluru ve il başkanın onayı ile yönetimlere atama yapılabilir.

***Mahalle ve meclis yönetimleri ilçe kongresi doğal delegesi olarak kabul edilmeli.

***Parti içi tüm seçimlerde parti üyesi SKT temsilcilerine %25 kota ayrılmalıdır. Sendikalar, meslek odaları vs.

***Partili mahalle muhtarları ilçe kongresi doğal delegesi olarak kabul edilmeli.

Parti içi ve tüm seçimler hâkim gözetiminde ön seçim ve çarşaf liste ile yapılmalıdır.

***Parti içinde yapılacak tüm seçimler, kongreler dâhil aktif üyelerin katılımı ile 3 yılda bir yapılmalıdır. Bu yapılamıyorsa, delege seçimleri aktif üyelerin katılımı ile yapılmalı, bu da olmuyorsa, seçilecek delegeler aktif üyeler arasından çarşaf liste yöntemi seçilmelidir.

Sülale boyu delegelerin yazıldığı ve ona göre oy kullandırıldığı çok görülmüştür.

Sülale boyu delegelerin kullandığı oylar çarşaf liste de olsa, anahtar listeyle politik-siyasi becerisi, niteliği zayıf yönetimlerin oluşmasına neden olmaktadır.

***Örgüt içi tüm seçimlerde “çarşaf liste” kesin hüküm olarak belirlenmeli, “anahtar liste” denilip seçim ortamına sokulan yanıltıcı listeler “parti suçu” sayılmalıdır. Anahtar liste aynı zamanda delegenin aklı ile alay etmek anlamı taşımaktadır. Ya da anahtar listeye göre oy kullanacak delegeyle göreve gelenler iki kere düşünmelidir.

Milletvekili, belediye başkan ve meclis üyeleri adayları için “tek seçim ön seçim” olmalıdır.

***Her türlü aday tespiti, belediye başkanı, meclis üyesi, milletvekili seçimleri “hâkim gözetimindeki ön seçim” ile “aktif üyelerin” katılımıyla yapılmalıdır. Örgüt gözetiminde ön seçim diye bir seçim olmaz, çünkü böyle bir seçimde kimse hakkını hukukunu arayamaz. Ön seçim kararı ne parti meclisine, ne myk ya, ne il başkanlarının kararına bırakılamaz.

Belediye başkanların ilçe, il örgütlerini tahakküm aldığına yönelik Türkiye genelinde şikâyetler söz konusudur, bunu önlemek için,

***Belediye meclis üyeleri, milletvekilleri, her türlü belediye çalışanları, kongre ve tüm önseçimlerde aday olamamalı ve oy kullanmamalıdırlar.

(Not: Yazım uzun olduğunu için devamı yarın yayınlanacaktır)