Aylardır kapalı olan, çok büyük oranda maddi kayıplar yaşayan lokanta, kahvehane, kafeler, restoran işletmecileri daha fazla dayanacak durumlarının kalmadığını söylüyorlar.

Yerden göğe kadar haklılar.

Verilen destekler, yapılan yardımlar onların dertlerine derman olamadı.

Yaşanan bu süreç içerisinde işletmelerini sonlandıranlar da oldu.

Bir an evvel işyerlerini açmak, kaybettiklerini az az da olsa yerine koymak istiyorlar.

Ancak neden kapatıldıklarını anlamak için önce çuvaldızı kendilerine batırsınlar.

* * *

Dün bir oda başkanını ziyarete gittim.

Yanında 4 ayrı meslek grubundan kişiler vardı.

Başkana dert yanıyorlardı.

Sesimi çıkarmadan bir süre onları izledim.

Hani derler ya, 'bir dokun bin ah işit' diye.

Aynen öyle idi…

Başkan onları teselli etmeye çalışıyor, onlar ise her ne kadar kendi mesleklerini ilgilendiren oda olmamasına rağmen adeta içlerini döktüler.

Başkan biraz daha teselli etmeye kalksa inanın ağlayacaklardı.

O derece yılgınlık ve bıkkınlık içindeydiler.

* * *

İçlerinde biraz daha genç olanı dinleyince içim parçalandı.

Eğer zengin birisi olsaydım, 'gel kardeşim al şunu ihtiyaçlarını gider. İşyerin açıldıktan sonra kazanmaya başla bana da yavaş yavaş ödersin' diyecektim.

2020'nin mart ayının sonunda pandemiden dolayı her esnaf gibi o da işyerini kapatmış.

Haziran'da sosyal mesafe, maske ve temizlik kurallarına uyarak işyerini açmış.

2 aylık kaybı kapatmaya çalışırken vaka sayısının yeniden yükselmesiyle birlikte getirilen yasak sonucu kapatmak zorunda kalmış.

3 aya yakın süredir faaliyet yasağı olduğu için işyerinin kapısından dahi içeri girmemiş…

'Başkanım benim işletmem yaklaşık 6 aydır kapalı. Bu süre içerisinde biraz birikimiz vardı onu harcadık. O bitince eşimin kolunda 4 bilezik vardı. Onları da bozdurduk. Nerede ise o da tükenmek üzere. Eğer mart ayına kadar işyerlerimiz açılmaz ise ayakta kalabilmek, çoluk çocuğumun karnını doyurmak için eşten dosttan borç arayacağım. Benim gibi her esnaf zor durumda. Bulabilirsem belki bir ay daha idare edebilirim. Ondan sonra herhalde iflas bayrağını işyerimin kapısına dikerim' dedi.

* * *

Gerçekten işyerleri aylardır kapalı olan esnafın daha fazla dayanacak takati kalmadı.

Mart ayına kadar işyerlerini açıp teker dönmeye başlamaz ise daha çoook kişi de iflas bayrağını açar.

Mart ayında belirlenen kurallara harfiyen uymak, bazı işyerlerine girerken uygulanan HES Kodu sorgulaması yapılarak işyerleri açılmalı.

* * *

Buraya kadar işletme sahiplerinin çektikleri çileler ve yaşadıkları sorunları kaleme aldım.

Bunu oda başkanına dert yanan esnafın yüzüne anlatmadım.

Anlatsam belki tatsızlık yaşanabilirdi.

Ama işletmeler de 'Neden kapandık' sorusunu kendi kendilerine sorarak empati yapmalılar.

Nasreddin Hoca'nın şu hikayesini okuyup ders çıkarmalılar.

Ev sahibinin hiç mi suçu yok?

Nasreddin Hoca'nın meşhur fıkrasıdır.

Eşeği çalınır. Teselli aradığı komşularından biri;

'Ah be hocam, ahıra kapı yaptırsaydın ya!'

Diğeri;

'Böyle uyku olur mu? Hiç tıkırtı duymadın mı?

Bir başkası;

'Eşeğin ayaklarını bağlasaydın' diye akıl verir.

Hoca dayanamaz, bağırır:

'Yahu kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?'

Eşeği çalan hırsız yakalanır.

Kadı'nın huzuruna çıkarılır.

Sorulur:

'Neden çaldın?'

'Kapıyı açık bırakan ev sahibinin hiç mi suçu yok?

'Ev sahibi mi haklı, hırsız mı mantıklı' misali...

* * *

2020'nin mart ayı sonunda kapanan, haziran ayında 'maske, mesafe' kurallarına uymak şartıyla işletmelerin faaliyetine izin verildi.

Ancak gördük ki fiziki kurallara uygun olarak masalar, sandalyeler hazırlanmış sözde.

Ama içeri girdiğinizde bunlara uyulmadığını gördük.

Restoranların, kafelerin, kahvehanelerin içerisi tıklım tıklım.

Hepsini kastetmiyorum.

Uyanlar da vardı.

İçeride olması gereken kişi sayısından fazla müşteri almadılar.

Masaların arasındaki olması gereken mesafeyi daraltmadılar.

Bir masa daha fazla koyma hesabı yapmadılar.

Kurunun yanında yaş da yanıyor.

* * *

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 'iyileşen sayısının hasta sayısını geçmedikçe alınan tedbirler gevşetilmez' demişti.

Her akşam açıklanan 'Koronavirüs' istatistiklere bakıyorum.

Hala hasta sayısı iyileşen hastaların üzerinde…

Eskişehir'de bu rakam tam tersi.

Hasta sayısı iyileşenlerin çok altında…

Yine Sağlık Bakanı Koca, illerde kısıtlama veya gevşetmelere artık İl Hıfzıssıhha Kurullarının karar vereceklerini söylemişti.

Muhtemelen Eskişehir İl Hıfzıssıhha Kurulu mart ayında bazı kısıtlamaları şartlı olarak kaldıracak.

İşletmeler açıldıktan sonra belirlenen kurallara harfiyen uymalılar.

Yapılacak denetimler de kurallara uyulmadığı tespit edilirse yeniden kapatmayla karşı karşıya kalabilirler.

* * *

Son olarak, 'Bir musibet bin nasihatten iyidir' atasözünü unutmamalılar. Yapılan bu kısıtlamalardan dersler çıkarmalılar.

* * *

'TEK MERKEZLİLİK ORTADAN KALDIRILMALI'

İYİ Parti İl Başkanı Mehmet Ektaş yaptığı basın açıklamaları ile şehrin sosyal ve ekonomik yaraları ile gelişmesi konusuna sık sık değiniyor.

Yani, 'ülke gündemi ile sorunları, yapılması gerekenleri genel başkanımız ve parti üst yöneticilerimiz dile getiriyor. Ben de Eskişehir il başkanı olarak yerel sorunlara parmak basayım' diyor.

İyi de yapıyor.

Şehrin çoğunluğunu ilgilendiren konuları gündeme getiren Sayın Ektaş'ın açıklamalarını zaman zaman ben de köşeme taşıyarak destek olmaya çalışıyorum.

* * *

Dün de İYİ Parti Tepebaşı İlçe Başkanı İsmail Türk'ün yapmış olduğu basın açıklamasının metnini gönderdi.

'İsmail Bey'in gündeme getirdiği bu sorun Eskişehir'in en büyük yaralarından bir tanesi. Eskişehir tek merkezli olmaktan kurtarılmalı' diyerek basın açıklamasını özellikle okumamı rica etti.

Türk'ün basın açıklaması metninin tamamını okudum.

Ne olduğunu aşağıda yazacağım.

Basın açıklamasını okuyunca, geçmişte benim de bir iki kez gündeme getirdiğim konuyu gündeme taşımasından dolayı hem memnun oldum hem de konuyu yeniden tartışmaya açmasından dolayı buradan kendisini kutluyorum.

* * *

Gelelim İsmail Beyin gündeme taşıdığı konuya.

Eskişehir artık doğuya doğru ilerleyemiyor.

Nedeni ise Teksan, Tornacılar ve Oto Tamirciler siteleri ve Organize Sanayi Bölgesi…

İster istemez şehir batıya doğru gelişmekte.

Batıkent, Söğütönü gibi mahalleler bunun en çarpıcı örneği.

Şehir doğuya doğru gelişiyor gibi gözükse de baktığımızda önemli ticaret ve sanayi merkezleri Odunpazarı ilçesi sınırlarında kaldı.

Yani 'tek merkezli' şehir haline geldik.

Nüfusu 1 Milyona dayanan Eskişehir'in tek merkezli olmaktan kurtarılması konusunda yapılan önerileri ben de destekliyorum.

Yoksa 3-5 yıl içerisinde yeni bir çevre yolu ve Tepebaşı ilçesine Küçük Sanayi kurulmazsa, aracının bir farını değiştirmek için bile Sanayi Çarşısına gitmek zorunda kalınır ise bugün çevre yolu olarak kullandığımız zaman zaman felç olan yol daha da tıkanır ve işleyemez hale gelir.

* * *

Şehir doğuya doğru gelişiyorsa doğuda da yani Tepebaşı İlçesinde de küçük sanayi, oto tamircilerin içerisinde yer alacağı ticaret merkezleri oluşturulmalı.

Bu konuda Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, şehrin en önemli bir bölgesinde çöküntü alanına gelmiş durumda olan Baksan Sanayi Sitesi'nin bu görüntüsünü ortadan kaldırmak için bir adım attı.

Ataç'ın attığı bu adıma Baksan Sanayi Sitesi sakinleri ile arsa sahipleri de gereken desteği verecek olursa burası da modern bir görüntüye kavuşur.

* * *

Gelelim İYİ Parti Tepebaşı İlçe Başkanı İsmail Türk'ün basın açıklamasına:

'Eskişehir, ticaret ve sosyal yaşamda olduğu gibi ne yazık ki sanayi de de tek merkezli olmanın yarattığı sorunları yaşamakta. Şehrimizin ticaret merkezi, sosyal ve kültürel yaşam alanı yayılamadığı, yeterince alternatif bölgeler oluşturulamadığı gibi aynı sorun sanayimiz için de geçerlidir. Bilindiği gibi şehrimizin doğu yönünde büyüyen organize sanayi. Emko mobilyacılar sitesi, Teksan sanayi sitesi, Tornacılar ve oto tamirciler gibi kuruluşlar şehrin tek yönünde kümelenmiştir. 1970'li yıllarda kuruluşu tamamlanan ve İlimiz sanayisinin gelişimine önemli katkılar sağlayan BAKSAN Küçük Sanayi Sitesi uzun süredir; çöküntü bölgesi haline gelmesi, tükenmiş altyapısı, sağlıksız işyerleri, verimsiz üretim, çevre, ses ve gürültü kirliliğiyle anılır hale gelmiştir. Kurulduğunda şehirden uzak bir bölge de olan site, şu anda Tepebaşı İlçemizin merkezinde yer almaktadır. Ancak, mevcut haliyle halkımıza, çalışanlara, müşterilerine ve taşınmaz sahiplerine fayda üretmekten uzaklaşmıştır. Konunun çözümü için Tepebaşı Belediye Başkanı Sayın Ahmet Ataç'ın girişimleri ve hak sahiplerinin katkıları ile hazırlanan yerinde dönüşüm, yenileme projesi memnuniyet yaratmıştır. Proje uygulamaya geçtiğinde, hak sahiplerinin mülkleri daha değerli hale gelecek ve dönüşüm için mülk sahiplerini teşvik edecektir. Proje hayata geçirildiğinde Tepebaşı İlçemiz kendine yakışır bir ticaret ve yaşam merkezine kavuşmuş olacaktır. Bu vesile ile projeye katkı sunan Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Yılmaz Büyükerşen'e, Tepebaşı Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Ataç'a, BAKSAN sanayi esnafına ve mülk sahiplerine teşekkür ederiz.'

* * *

Önemli bir konuyu gündeme getirmiş.

Şehri yönetenler bu gibi önerileri dikkate almalı.

* * *

O MÜZEDE NURİ ALÇO'NUN DA HEYKELİ OLMALI

Nuri Alço'nun Eskişehirli olduğunu sanıyorum bilmeyen yoktur.

Var ise de onlar muhtemelen çocukluk ve gençlik yıllarında sinemaya gitmeyenlerdir. Baba tarafı Bulgaristan göçmenidir. Dedesi Kırkpınar pehlivanı Kel Aliço'dur.

Öğünmek gibi olmasın benim gibi Odunpazarında yetişmiş yukarı mahalle çocuğu.

Eskişehir'de Altay Spor Kulübünde ve Ordu Milli Takımında profesyonel olarak Voleybol oynadı.

Bir süre mankenlik yaptıktan sonra 1974 yılında Okan Uysaler'in kendisine rol vermesiyle Yeşilçam'a ilk adımı attı.

Yeşilçam da genellikle de tecavüzcü ve kötü adam rollerini oynadı. 50'ye yakın filimde rol aldı. Birçok dizide de oynadı.

Yeşilçam'da, Beyaz Perde'de ve sahnelerde yer almış Eskişehirli 20'ye yakın ses ve sinema sanatçılarımızla öğünüyoruz.

* * *

Büyükşehir Belediye Başkanımız Yılmaz Büyükerşen'in Eskişehir'e kazandırdığı 'Balmumu Heykeller Müzesinde' spordan sanata, gerek şehrimizin gerekse Türkiye ve dünyanın önemli şahsiyetlerinin 'Balmumu Heykelleri' var.

Bu heykeller arasında yaşamının 50 yılını sinemaya vermiş Eskişehirlilerin gurur duyduğu Eskişehir'in evladı Nuri Alço'nun da 'Balmumu heykelinin' olması gerekir diye düşünüyorum.

Ancak Balmumu Heykeller Müzesi inşa edilirken, müzedeki heykel sayısının bugünkü sayıya ulaşılacağı sanıyorum tahmin edilmiyordu.

Mevcut alan yeterli görülmüştü.

Ancak açılışının üzerinden yıllar geçince yeni yeni heykeller yerleştirildi.

Bugün artık sanıyorum yeni bir heykel konulacak alan yok.

* * *

Bildiğim kadarıyla müze genişletilecek.

O zaman 70 yıllık ömrünün 50 yılı sinema ve dizilerde geçmiş hemşerimiz, gururumuz Nuri Alço'nun da heykelinin bu müzede olması gerektiğini düşünüyor, bu konuda Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in de kulağına kar suyu kaçırmak istiyorum.

Taktir elbette ki zatıalilerinindir.