Bazı şeylerin değişmesi için dert edinmek gerekir. Hakikatimiz için dertlenmek gerekir.Dert etmeye başladığınız anda, aslında değişimin ilk tohumunu ekmiş oluruz.

Değişim, kendiliğinden gelen bir nimet değil; aksine, çoğu zaman sancılı bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkar. Ve bu sürecin motoru, insanı rahatsız eden, içinde bir yerlerde uyumayan bir derttir.

Bir düzene, bir sisteme veya bir yaşam biçimine karşı durmak, çoğu zaman konfor alanından çıkmayı gerektirir. Peki, neden birçoğumuz bu rahatsızlığı hissetmekten kaçınıyoruz? Çünkü dert edinmek, sorumluluğu da beraberinde getirir. Bir şeyleri yanlış bulmak, o yanlışı düzeltme gayretiyle harekete geçmeyi zorunlu kılar.

Toplumların çarklarını döndüren en büyük gücü düşünelim: Düşünce. Ama düşüncenin kendisi bile bir yerde dertle doğar. Sorunlara gözümüzü kapatarak yaşamaya devam ettiğimizde, düşüncenin yaratıcı kıvılcımları söner.

 Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan, önce düşüncesinde bir isyan yaratmalıdır. Yanlışı görmek, bu yanlışı sorgulamak ve sonunda, “Neden böyle?” diye sormak, değişim sürecinin ilk adımlarıdır.

Ancak dert edinmek sadece bireysel bir çabayla sınırlı değil. Tarih boyunca büyük toplumsal hareketlere baktığımızda, bu hareketlerin arkasında dert sahibi insanların olduğunu görürüz.

Martin Luther King, "Bir hayalim var," diyerek, köklü bir değişim özlemiyle dertlerini dünya ile paylaştı.

Greta Thunberg, iklim krizini dert edinip milyarlarca insanı harekete geçirdi. Bizden önce yaşamış pek çok insan, kendi dönemlerinin zorluklarına çözüm arayıp şartları değiştirdi.

Peki, birey olarak bizim derdimiz ne? Yaşadığımız düzende bizi rahatsız eden şeyler var mı? Varsa, bunları sadece içimizde tutarak mı yetineceğiz, yoksa harekete mi geçeceğiz? Bir şeylerin değişmesi için rahatsızlık hissetmek yetmez; bu rahatsızlığın bizi harekete geçirmesi gerekir.

Çoğu zaman insanlar, “Ben tek başıma neyi değiştirebilirim ki?” diye düşünür. Ama tarihteki pek çok değişim, tek bir kişinin başlattığı harekete diğerlerinin katılmasıyla gerçekleşmiştir. Çünkü dertler bulaşcıcıdır; bir kişinin derdi, diğerlerini etkiler, onlara ilham verir. Yeter ki bu dert, özünde samimi ve anlamlı olsun.

 Unutmayalım dünya rahat olanların değil, rahatsız olanların omuzlarında dönüyor. Rahatsız olanlar, susmayanlardır. Onlar, gördükleri yanlışı düzeltmek için kendilerini ortaya koyanlardır. Onlar, önce kendi içlerinde bir devrim başlatan, sonra bu devrimi dünyaya taşıyanlardır.

.