Doğru ile yanlış arasındaki ince çizgiyi nasıl çizebiliriz? Bir eylemin etik olup olmadığını neye göre anlarız?
Genel olarak etik, doğru ve yanlış davranışları sorgulayan, ahlaki değerleri ve ilkeleri araştıran bir disiplindir. Fakat bazı filozoflar etiği yalnızca toplumsal kurallar çerçevesinde değil, insan doğasının bir parçası olarak ele almıştır.Filozof Baruch Spinoza’nın etik hakkında düşünceleri oldukça akılcı ve etkileyicidir. Gelin etiğe Spinoza’nın baktığı yerden bakalaım.
Spinoza iyilik ve kötülüğün yalnızca insanların arzularının ve algılarının gölgesinde var olduğunu ve ahlak anlayışımızın mutlak bir gerçeklikten ziyade, bireysel arzularımız ve duygularımız tarafından şekillendirildiğini söyler. Ona göre İyi ve kötü kavramları nesnelerin ya da olayların kendi özünde var olan nitelikler değildir; aksine bunlar, insanoğlunun öznelliğinden, duyumsamalarından ve algılarından kaynaklanır.
Bu düşünceyi daha iyi kavrayabilmek için doğaya bakabiliriz. Bir fırtına, bir çiçek ya da bir aslan ne iyidir ne de kötü; onlar sadece vardır. Ancak biz, kendi çıkarlarımıza ve bakış açımıza göre bunların anlam dünyasında bir yer edinmesini sağlarız. Bir fırtına eğer bir çiftçinin mahsulünü mahvederse onu kötü olarak adlandırırız; ancak aynı fırtına uzun süre yaşamaya devam eden bir kuraklığı sona erdirirse, bu kez onu bereket kaynağı olarak görürüz.
Sanatta da benzer bir örnek gözlemlenebilir. Bir sanat eseri, bir birey için büyüleyici ve anlam yüklü bir ifade aracı olabilirken, bir başkası için basit, hatta anlamsız bir çizimden ibaret olabilir. Bir toplumun kutsal saydığı bir gelenek, başka bir toplumda anlamsız ya da gereksiz görülebilir. Bu, etik değerlerin de kültürlere ve bireysel algılara göre biçimlenebildiğini gösterir.
Spinoza, etik yargılarımızın değişkenliğine vurgu yaparken, insanın sadece arzuları ve duygularıyla hareket etmemesi gerektiğini de belirtir. Ona göre, aklımız duygularımızı kontrol altına alabilecek en önemli aracımızdır. Gerçek özgürlük, duyguların ve arzuların kölesi olmamak, aksine onları anlamak ve yönetebilmektir.
Özgür bir insan, kendini ve duygularını anlayan, onları bilinçli bir şekilde yönlendirebilen insandır. Çünkü gerçek özgürlük, ne hislerimize tümüyle teslim olmakta ne de onları bastırmakta değil; aksine onları anlamakta ve bilinçli bir şekilde yönlendirmektedir.
Filozof , ahlaki yargıların doğada var olan sabit yasalardan ibaret olmadığını, bilakis insan zihni tarafından yaratılıp geliştirildiğini söyler.
Tarih boyunca görebileceğimiz gibi, ahlaki yargılar zamanla değişmiştir. Örneğin, kölelik bir zamanlar birçok toplumda kabul gören bir kurumken, günümüzde evrensel olarak ahlaki bir yanlışlık olarak kabul edilmektedir. Aynı şekilde, bir zamanlar tabu sayılan bazı sanatsal ifadeler ya da yaşam biçimleri bugün oldukça yaygın hale gelmiştir. Bu, etik kavramlarının sabit ve değişmez değil, insanoğlu tarafından şekillendirilmiş ve değişime açık olduğunu kanıtlar.