Eskişehir Büyükşehir Belediyesi 2012 yılından beri Eskişehir'in 'afet riskli bölgeleri' belirlemek üzere yaptığı planlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından çeşitli bahaneler ileri sürülerek geri çevrildi.
Hazırlanan planların üzerinden 11 yıl geçti.
Büyükşehir Belediyesi 2012 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığından Eskişehir'de deprem bölgelerinin belirlenmesini talep ediyor.
Çünkü Eskişehir'de deprem bölgesi içerisinde. Şehirde aktif fay hattı var. Bu fay 65 yıldır uyuyor. Uzmanlarda bu fayın harekete geçme zamanının yaklaştığını uyarıyor.
* * *
2012 yılında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
deprem bölgelerinin belirlenmesi talep etti. Bakanlar Kurulu, 'Bazı bölgeler Eskişehir'de depreme dayanıklı değildir. Mutlak suretle tedbirlerin alınması lazım' diye karar aldı. Alınan karar Resmi Gazete'de yayımlandı. Arkasından da bakanlık Büyükşehir Belediyesi'ni bu konuda, plan hazırlamak üzere görevlendirdi.
Bundan sonra ne olduğunu Yılmaz Büyükerşen'in ES TV'de katıldığı programda şöyle anlattı:
'2012 yılında biz Eskişehir'de deprem bölgelerinin belirlenmesini istedik bakanlıktan. Doğru bir şekilde, ellerindeki bilgilerle… Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bize dedi ki, doğrudur, Bakanlar Kurulu kararı aldı. Dedi ki, 'Bazı bölgeler Eskişehir'de depreme dayanıklı değildir. Mutlak suretle bazı tedbirlerin alınması lazımdır' ve Resmi Gazete'de yayımlandı. Arkasından da Büyükşehir Belediyesi'ni bu konuda, plan hazırlamak üzere görevlendirdiler. Hatta dediler ki, 'Masrafının da yarısına biz bakanlık olarak katılırız. Biz bunun üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi ile anlaştık. En doğru, Eskişehir'deki yapılar hakkında bilgi verebilecek, tarafsız bir bilim kuruluşu olarak. 4 milyon küsur liraydı bütün İstanbul Teknik Üniversitesi'nin yapacağı çalışmalar için. Bunun yarısını, 2 milyonunu bakanlık karşıladı. Geri kalan kısmını da biz karşıladık 2 milyon liradan biraz daha fazla. İTÜ uzunca süren bir çalışma sonunda, jeolojik etütleri de yapmak suretiyle Eskişehir'de bir plan hazırladı ve belli bölgeleri, ki o bölgeler 17 hektar falan civarındaydı, afet riskli bölge olarak belirledi. Yapılan bu planları bakanlığa gönderdik. Bakanlık uzun incelemelerden sonra, 'Eksik yapmışsınız, bu bölgenin 50 küsur hektara çıkarılması lazım. Daha geniştir bu depreme dayanıklı olmayan bölgeler' diye.
BAKANLIĞIN İSTEĞİ ÜZERİNE PLANLARI REVİZE ETTİK
Bunun üzerinde tekrar teknik üniversite ile anlaştık. Bakanlığın isteği doğrultusunda genişlettik afet riskli bölgeleri belirlemek üzere. Tekrar o planlar da gönderildi bakanlığa. Bakanlık bu sefer dedi ki, 'Yeterli değil çünkü yeteri kadar cami, yeteri kadar yeşil alan ayrılmamış. Revize edin bu projeyi' dedi. Oturduk revize ettik. Bakın, 2012 yılından bu tarafa doğru gelin. Düşünün bu süreç içerisinde. Fakat yapılıyor, gönderiyoruz ama uzun incelemelerden ve uzun süre kendilerinde kalan projeyi bakanlık bir müddet sonra bir bahane buluyor, tekrar bize gönderiyor 'Şurayı da revize edin' diye. Güya İTÜ'deki hocalar da yetiştirdikleri talebeler bakanlıkta oldukları için onlarla da yakın ilişkiler içinde yapılıyor bu işler diye bilmekteyiz. Nihayet yapa boza yapa boza bir plan çıktı ortaya. Nihayet en sonunda, biz baktık ki bu iş çok uzuyor. Ben kalktım Ankara'ya gittim ve Bakan Mehmet Özhaseki'nin kendisinden rica ettim. Dedim ki, 'Ne olur bakanlığındaki personeli sıkıştır. Boyuna değiştirtiyorlar bizim planları. Bir an önce ne yapılacaksa nihai kararlarını versinler, yapsınlar' dedim. 'Tamam' dedi Sayın Özhaseki.
'DANIŞTAY YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VERDİ'
En sonunda yap boz yap boz yap bozla bir plan çıktı. Afet riskli bölgeler Eskişehir'de gözüküyor. Aşağı yukarı 8 mahalleyi kapsayan genişlikte ve bakanlığın isteği üzerine alan genişletilmiş bir şekilde projeler çıktı. Sonunda, afet riskli bölgedeki bir vatandaş, yeraltı sorunları ile ilgilenen bir arkadaşın da moderatörlüğünde onun gayretiyle Bakanlar Kurulu kararına dava açtı. Karara karşı açılan davada Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yürütmeyi durdurma kararı verince biz uğraşmaya başladık yeni baştan. 'Ne isteğiniz varsa söyleyin' dedik. Şehrin imar planlarına başlayacağız, bu afet riskli bölge kesin olarak belirtilemediği için başlayamıyoruz. Bu arada, bir vatandaş bakanlığın kararına karşı yürütmeyi durdurma kararı aldıktan sonra uzunca bir süre geçti. Yürütmeyi durdurma karar alınınca bu sefer, afet riskli bölgede evi ve arazisi olanlar ilgili belediyelere başvurarak inşaat ruhsatı istediler. Çünkü afet riskli alan kararı orta yerden kalkmış oldu. Tepebaşı ve Odunpazarı Belediyesi de bazı yerlere ruhsat vermek zorunda kaldı.
'elimizde afet riskli bölge diye
yürürlükte olan bir proje kalmadı'
Biz yine telaşlandık, yine planların son bir kez daha revizyonunu yaparak tekrar gönderdik. Bu sefer ne oldu biliyor musunuz, tuttu bakanlık ve bakanlığa müracaat eden bir vatandaş Bakanlar Kurulu kararına karşı dava açtı. Bakanlar Kurulu kararına da dava açılınca Eskişehir'de afet riskli bölge kalmadı. Biz bu sefer, hepinizin bildiği, Porsuk'la ilgili bazı yerleri kurtarabildik. 'Porsuk 1, Porsuk 2 projesi bunun dışındadır' dedik. Çünkü daha evvelki revizyonlarda oralara pek gelmiyordu bu planlar. Bakanlık da fazla musallat olmuyordu. Sonunda oturduk Porsuk 1 ve Porsuk 2 projeleri üzerinde çalışmaya başladık. Hiç olmazsa dedik ki şehrin o kısmını geliştirelim. Ama diğer tarafta o müracaat eden vatandaşlar inşaat ruhsatı alarak eski evleri, afet riskli olan bölgede inşaatlar yapmaya başladılar. Kısacası böyle bir macerayı geçirdik. Bugün hala elimizde afet riskli bölge diye bir bölgenin bakanlıkça kabul edilmiş, yürürlükte olan bir projesi kalmadı. Bakanlık da işin peşini bıraktı. Biz kendi yaptığımız, geri kalan bölgedeki imar planlarını yaptık.
'acayip karışık bir durumla karşı karşıya kalındı'
İmar planlarına göre, afet riskli bölgelerden sonra nasıl bir Eskişehir ortaya çıkacak, maketler yaptırarak Eskişehirli mülk sahiplerine göstererek, tartışarak muvafakatname alınmaya başlanmıştı. Böyle acayip karışık bir durumla karşı karşıya kalındı.
* * *
Efendim Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in esas can alıcı sözlerini yarına bıraktım. Çünkü yazı yine uzadı.
* * *
Not: Dünkü yazımdan sonra birisi konuyla ilgili mahkeme kararını göndermiş. Yazımı hazırladığım saatlerde geldiği için bu mahkeme kararını yarın değerlendireceğim.
üniversite öğrencileri tepki gösterdi
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen iki büyük depremin ardından evleri yıkılan vatandaşların KYK yurtlarına yerleştirilme kararı alınmasına ve uzaktan eğitime geçilmesine üniversite öğrencileri tepki gösterdiler.
Pazar günü eski Kuyumcular Odası Başkanı sevgili kardeşim Ercan Arıyürek'in bir yıl önce Adıyaman Besni İlçesine İcra Müdürü olarak atanan ve yaşanan depremde enkaz altında kalarak şehit olan kızı Melike'nin cenaze namazına katıldım.
Camiden dönerken ellerinde bavullarla 5 kız öğrenci ile karşılaştım. Yanlarında çok eskiden beri tanıdığım bir kardeşim vardı. Kızının okul arkadaşlarıymış. Üniversiteler uzaktan eğitime geçince memleketlerine dönmeye karar vermişler. O kardeşim de
memleketlerine dönecek çocukları arabasıyla otogara götürme hazırlığı yapıyordu.
Beni görünce 'iyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş' diyerek kız öğrencilere beni tanıttı.
'KİRALARIMIZI KİM KARŞILAYACAK?'
Gazeteci olduğumu öğrenen kız öğrenciler yaşadıkları dramı anlattılar.
Üçü ev tutmuş ikisi ise özel yurtta kalıyormuş.
'Bu yıl üniversite birinci sınıf öğrenciyiz. Eğitim yılı başında Eskişehir'e gelerek kiralık ev aradık. Bir ev tuttuk üçümüz o evde kalıyoruz. İki arkadaşımız ise özelyurtta kalmayı tercih ettiler. Ev sahibi ile bir yıllık kontrat yaptık. Diğer iki arkadaşımız ise özel öğrenci yurtlarıyla bir yıllık sözleşme imzaladılar. Kahramanmaraş merkezli 10 ili kapsayan deprem felaketi nedeniyle üniversitelerde uzaktan eğitim kararı alındı. KYK Yurtları boşaltıldı depremde evleri yıkılanlar barındırılacakmış. KYK'larda kalan arkadaşların mağduriyetleri söz konusu değil. Onlar kalmadıkları süre içerisinde yurt parası ödemeyecek. Hakları da bakiymiş. Depremzedeler kalıcı konutlarına yerleşince veya kiraya çıkınca boşalacak. YÖK2022-2023 eğitim ve öğretim yılı bahar döneminin uzaktan öğretim yoluyla tamamlanmasının uygun olduğuna karar verdi. Yaz döneminde okullarımızın açılıp açılmayacağı belli değil. Okullarımız kapalı olacağından memleketlerimize ailelerimizin yanına döneceğiz. Ev sahibi ile yurt işletmecileriyle bir yıllık sözleşme imzaladık. Bu süre içerisinde oturmadığımızın evin kirasını, kalmadığımız yurdun parasını ödemek zorundayız. Nedeni ise döndüğümüzde ev ve yurt aramak zorunda kalmamak. Şimdi bizler mağdur olduk. Kira ve özel yurt ücretlerimizi kim ödeyecek? Devletin kira ve özel yurt ücretimizi karşılamasını istiyoruz.'
* * *
Haklılar mı?
Evet hem de yüzde bin beşyüz.
Üniversitelerin uzaktan eğitim yapması kararı alınırken herhal de bu mağduriyeti düşünmediler.
Düşünüldü ise bu konuda resmi bir açıklama yapılmadı.
Üniversite öğrencileri yüz yüze ara verilen eğitimin deprem de yıkılan ev sayısının çok fazla olduğundan, KYK'lere yerleştirilen depremzdelerin2023-2024 eğitim yılına kadar buralarda kalacaklarını düşünüyorlar. Çünkü binlerce insanı 2-3 ayda kalıcı yerleşim yerlerine yerleştirmek biraz zor. O zaman bu öğrenciler 7-8 ay boyunca kalmadıkları evlerin kirası ile yurt paralarını ödemek zorunda kalacaklarından mağduriyetleri nasıl giderilecek?
Devlet mağdur olan öğrencilere kira, özel yurtlarda kalan öğrencilere de destek yardımı yapmalı.
* * *
CAN KAYBININ 25 BİNİ AŞACAĞINI SÖYLEMİŞTİ
Eskişehir Büyükşehir Belediye CHP'li meclis üyesi ve gurup başkan vekili İbrahim Arslan ile Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 10 ili kapsayan depremin birinci günü akşam saatlerinde bir konu hakkında telefonda görüşmüştük.
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 10 ilde çok ciddi yıkımlara neden olan depremi de konuştuk.
O saatler de can kaybı 200 civarında idi.
Yaşanan depremde ne kadar ev yıkıldı? Ne kadar insan enkaz altında belli değildi.
Ben 10 ili kapsayan depremde can kaybının 10 bin civarında olabileceğı tahmininde bulundum.
İbrahim Arslan, 'Sadi abi ben Marmara Depreminden sonra bölgeyi gezdim. Felaketi çıplak gözle gördüm. O nedenle can kaybının en az 25 hatta 30 bini bulacağını tahmin ediyorum. İnşallah yanılırım' demişti.
Depremin üzerinden 8 gün geçti.
Yazımı gazeteye gönderdiğim saatlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 31 bini geçmişti.
Bu rakamın enkazlar kaldırılıkça artmasından endişe ediliyor.
İbrahim Arslan'ın tahmini tuttu.
Marmara depreminden etkilenen il sayısı bugünkü kadar değildi. Hem de aynı gün iki kez üst üste 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde deprem olmamıştı.
Televizyonlardan izlediğim kadarıyla özellikle Kahramanmaraş ve Hatay'da büyük yıkımlar olmuş. Nerede ise sağlam bina kalmamış.
Ölenlere Allah'tan rahmet yaralılara da şifalar diliyorum.
* * *